(18 ve 19 Nisan 1958 tarihli Gazikent Gazetesinden kısaltılarak alınmıştır.)

Cidden parlaktı. Bir Antepli olarak hele de onun öz yavrusu olarak baştan aşan bir gururu duymanın imkânı mı vardı? Bugün bu yurdun gençliği mümtaz ve münevver davetliler huzurunda güzel bir imtihan veriyordu. Demek ki esasen mevcut bu enerjiyi bir sevk ve idare etmiye bir eleman lazım imiş. Kültür Derneğinin temsil gecesindeki koro heyeti cidden muvaffak olmuştur. Demek çalışılırsa erişilmiyecek menzil ve mevkii yoktur. Bilhassa koronun söylediği oğlan oğlan şarkısı ve ondan sonrada bülbülün yatağı bahçeler bağlar manisini söyliyen genç cidden alaka uyandırmıştır. Ondan sonrada kalenin altı boya aman şeker oğlan türküsü dinleyicileri çileden çıkarmıştır. Sürekli alkışlar telâvi ediyordu. Bundan sonra nasıl güleyim manisini gençlerin ağlama yar ağlama şarkısı takip, etmişti. Her biri bir hazine olan bu gençlerin şimdiye kadar nerede olduğu dinleyiciler tarafından merak ediliyor gibiydi. Demek bu hâzineleri gözlerimizin önüne çıkaracak bir kuvvet lâzımdı. Bundan sonra bağçe bar dolanda gel şarkısı söyleniyordu. Bu gençlere öz Türk efe kıyafeti ne de güzel yakışıyordu. Çayırda buldum seni ellere vermem seni türküsü söyleniyordu. Her türkü de gençlerin muvaffakiyeti fevkalâde idi. Mahşerî bir kalabalığı hayran bırakıyordu. Sinema salonunda çıt yoktu. Bundan sonra saza giriş ve sazdan çıkış skeçleri seyircileri kahkahalara garketmişti. Bunlar hep Antepli idi. Ruhum gibi sevdiğim, canım gibi okşadığım Anteplilerdi. Bir Anteplinin ulaşamıyacağı ve muvaffak olamıyacağı hiç bir mevkii hiç bir iş yoktu. Bir Antepli var etmesini de bilir, yok etmesini de bilirdi. İcabında güverçiheleri duvardan kazarak içine kömür tozu karıştırmak suretiyle barut yapar, evdeki bakır sahanları kurşun döker; istiklâlini korumasını bilirdi. Varsın ürüyen köpeklerin radyosu istediği kadar faaliyette bulunsun. O işini bilirdi. Perde açılıyordu. Birinci piyes Para Delisi isminde güldürücü ve hisseli bir komedi idi. Perde hitamında bir genç cümbüşle ve dürbekenin iştirakiyle davetliler üzerinde tesir bırakan bir fasıl yapmıştı. Demek bu hazineler hep bu gazi yurtta vardı. Bu hâzineleri Hulûsi Yetkin nereden bulmuş bulmuşta çıkarmıştı. Bunları bir araya nasıl getirmişti. En büyük hikmet ve sır burada idi. Bu bir araya gelen gençler yarının gençlerini hazırlamak için onlara sarfedilecek tahsil paralarını hazırlıyorlardı. Bunun manası büyüktü. Demek ki enerjik bir mürşit idaresinde her varlık birleşerek imkânsızlıklar imkân dahiline girerdi. İşte tiyatro rolünü yapmıya başlamıştı. Yedi Deliler piyesinde, gençler seyircileri kahkahadan kırıp geçiriyordu. Küfte de başımın tacı, ayran onun ilacı, içi kıymalı köfte yanında ayranlı köfte türküsü; sürerim sürerim gitmez kadana, Fransız kurşunu deymez adama ve daha bir çok türküler alaka çekiyordu. Hele de şu berberin tıraşı da yok mu bizde hal bırakmamıştı.

M. Oğuz GÖĞÜŞ