Unutmadım seni ben sevgili güzel yurdum

Yıllardır uzaklarda yanıp tutuşup durdum.

Yadellerde senin için renkli hayaller kurdum,

Bıkmadan usanmadan herkesten seni sordum

Rüyalarda gördüm, sonra uyandım, yandım,

Dolaştığım yerlerde sendin biricik yâd’ım

Kuşlardan rüzgarlardan haberlerini aldım

Hasretimi dindirmek senin olmaktı and'ım.

Ecdadımın yattığı mübarek toprağında,

Sümbüller menekşeler bezenmiş dağlarında.

Binbir çeşit üzümler yetişen bağlarında

Ebediyyen yaşamak isterim kucağında.

Tertemiz alın teri kokar rüzgarlarında,

Durdurulmaz sel olur akar sokaklarında.

Yediden yetmişedek kalkar karanlıklarda,

Çalışmak, kazanmak; şarkı! dudaklarında.

Tarihi tarih yapan milletin torunları

Gömdü topraklarına müstevli düşmanları,

Kurtuluş savaşının kahraman evlatları,

Diktiler kalelere muzaffer bayrakları.

Savaş sonu sarıldı iyileşti yaralar,

Şâhin yavrularıyla mutlu oldu analar.

Filizlendi yeşerdi, çiçek açtı ağaçlar

Nazlı nazlı tütmeğe başladı kör bacalar.

Mâmureler fışkırdı yanmış yıkılmış çölden,

Yoksulluk mazi oldu, varlık yükseldi hiç’ten

Atatürk devrimleri ona can verdi birden

Şahlanarak kalkındı düşüp kaldığı yerden

Mor dağlar gelir gibi fıstık, zeytinle doldu

Dere depe ovalar bağlık bahçelik oldu.

Sayısız fabrikalar sinesinde taht kurdu.

Dillerde destan oldu güzel şahinler yurdu.

Özgürlüğün haykıran, abideleşen sesi

Verdünü kıskandıran Türkün şanlı kalesi

Serhatların bükülmez çelik kollu bekçisi

Dünya durdukça varol sen gaziler gazisi.

Dr. Oğuz GÖĞÜŞ

Kadıköy / İstanbul