-1-

Osmanlı devri Ziraatçılığı Türk köylüsünün kadınlı erkekli vekar ve kanaat içinde tükenmez sayine rağmen bir hatva ileri gidememiştir.

Osmanlı imparatorluğu münhasıran köylünün sırtından geçinmekte, dahili israflarını, haricî borçlarını yalnız köylünün sırtından çıkarmakta olduğu cihetle köylü emeğinden bir şey artıramamış, bilakis sermaye için ve mevcudiyeti için erimiş ve eksilmişti. Senelik emeğinin mühim bir kısmı ile de murabahacıların boğazını doldurmakta, kesesini şişirmekte idi, bunun açık misallerinden birini Antep vermiş... Köylü dal ve kolunun emeğinden bir kısmını âşar namile, vergi namile hükümete, bir kısmını da Ermeni murabahacılarlara yetiştirmeğe çalışmıştı. . . . Nakde gücü yetmemiş bağını, bostanını, tarlasını, zeytinliğini, fıstıklığını bu tufeylilere ciro etmişti. Dalı ile, emeği ile bunları beslemişti. Bu vaziyet devam etse günün birinde Türkiyenin bu kabil faizci Dere beylerin bir çiftliği haline, gelebilmesine intizar olunabilirdi.

Haricî İktisadî boyunduruklar, kapitülasyonlar altında da ziraatimizin çehresi, İktisadî şartlara uymayan bir müstemleke ziraati idi.

Büyük Türk inkılâbı vatanı bu yarı müstemleke vaziyetinden kurtardı; hür ve müstakil olarak işe başladı. Ve inkılâbı içinde yaşadığımız Cumhuriyet rejiminin karakteri halkçılıktır ve bu halkın doğrudan doğruya % 75 i, bilvasıta % 85 ini bulan köy ve köylüye teveccüh etti. Onu refaha ulaştırmak, onu ağır yüklerden kurtarmak için uğraştı.

İnkilâp Şefimiz köylüye (Milletin efendisi) demekle millî şuurumuza bir ateş ve bir ışık aşıladı.

Asırların her türlü cefalarına katlanacak Milletimizi doyuran, ayakta tutan, Silâhlandıran, silahlanarak hududlarımızı bekleyen köylü elbette milletin efendisidir.

Fakirliğin; paçavraların örtemediği hakikî büyüklük ifadeden vasıflara malik Türk köylü kadını ve Türk köylü erkeği elbette tarihin daima büyük kalan adsız kahramanlarıdırlar.

İnkılâp, köylüyü böyle anıyor ve onu hamleli bîr refaha ulaştırmnak için uğraşıyor. Bugüne kadar 15 senelik inkılâbımız Köylüye yeni kanunlarla siyasî ve İçtimaî hakkını verdikten başka cehaletle mücadele, harf inkılâbı, aşarın ilgası, hayvan sayım vergisinin azaltılması, vergilerin düzene konulması, haricî ticaretle, Millî istihsaIâtı koruma ve ihracatı artırma, buğday koruma kanunu, pamukçuluğun inkişafı, bazı bölge şeker pancarı ziraatı ile doğrudan, sanayileşme, şimendifer siyaseti de bilvesile Köylüye büyük faydalar temin etmektedir.

Fakat (Yirminci asrın en güzel ve zengin vatanlarından birini yapmak için) inkılâp Türkiyesi bunu aslâ kâli görmeyor. Köylünün seviyesini, kazancını, ve refahını artırmakla başaracağını ve bu zaferin bütün Türkiye için hakiki bir hayat ve refah meselesi olduğunu tesbit etmiştir.

Bu inkılâp yolundaki güçlüklerimiz, zeki köylümüzün noksan kabiliyeti değil, noksan bilgi ve vasıtalarıdır.

Umumî Müdür

Fazlı DANIŞMAN