Okuyucularımız hatırlarlar. Bundan önceki "bir yazımızda değerl '' şair Basri Gocul arkadaşımızın ' Türk Millî Destanı (Oğuzlama)’nın Örnekler Fasikül: 1 kitabını tanıtmaya çalışmıştık.

Yazarın yayınladığı 2. Fasikül de bugün elimize varmış bulunmaktadır. Bizi unutmadıkları için dergimiz adına kendilerine teşekkürü bir borç biliriz.

Bu kitapta aynı büyüklükte olup sonuna katılan 8 sayfa ile beraber 64 sayfa hacmindedir. İstanbul’da Anıl matbaasında basılmış olan bu kitap, 1 lira karşılığında satışa çıkarılmıştır. Kitabın son kapağında “Kitapçılarda satılmaz, müellifin adresinden edinilir.” kaydı yazılıdır. Bunun için yazımızın sonuna müellifin adresini ilâveyi lüzumlu gördük.[1]

Oğuzlama-Fasıkül 2; Ön söz, Bibliyografya yazılar ve Milletim Büyük Türk milletine sesleniş şiirini içine alan kısım ile şiir, nesir 32 parça yazıdan meydana gelen örnekler kısmını ihtiva etmektedir. Eseri daha iyi tanıtmak gayesiyle şu birkaç yazıyı aynen alıyoruz.

Milletim Büyük Türk Milleti’ne sesleniş

Ey Büyük Türk Milleti ey kahramanlar soyu!

Sevin ki destanını yazar olan ben varım.

Destan yazacak kolay mı? İşlerin en ağırı!

Uzun yıllardan beri her gece uykum yarım...

Sunacağım dileğince bulmazsan.

İlk mısra siler de yeni baştan başlarım!..

Ey büyük Türk Milleti, ey kahramanlar soyu!

Sanmıyasın çalışma karşılığı beklerim.

Bir andla andlıyım ki: Uğrunda tükenecek

Uğrunda tükenecek gönül gücüm, göz ferim!

Belki bir gün anılır mezarımın başında,

Belki bir gün anılır harcanmış emeklerim.

ŞÖLEN

Kanlı Oğuzeli’nde alpliğiyle herkesi

Övücüsü eyliyen kalmış yiğit arkası

Beylerbaşı Kazan Bey doğrulmuş ta yerinden

Ak renkle, doksan başlı kocaman evlerinden

Birini kurdurmuştu çimenlik üzerine;

Kaplamıştı meydanı ipek halılar yine!

Çevre yana Şölen’in müjdesi verilmişti,

Bezler adlı ardınca eksiksiz devrilmişti.

Ellerine bilekten beri kına yakınmış

Perçem, zülüf düzerken ayna çok bakınmış,

İçlerinde akçalar, sarışınlar, yağızlar

Bulunan boylu, boslu ayağcı tutsak kızlar

Som altın sağraklarla şarap sunuyorlardı

Kanlı Oğuz Beyleri

Tutsak oğlunu kurtarmağa azimlenerek Kâfiristan'a gelen Alplar başı. Salur Kazan Bey arkasızlığına bakmayıp at tepti, meydana çıktı.

O üzengi parlatsın da duranı kaçırmasın, susanı bağırtmasın, güleni ağlatmasın; olabilir mi?

Olabilirmiş ki oldu: Bir kılıcı ile bin hüner aşikâr kılmaklığı asla ası (=fayda) vermedi. Gidiler, darı tarlasına üşüşen domuzlar gibiydiler.

Kazan Bey dövüşmede göz yarası aldı; katı bunaldı; başını yere çaldı; canı, kuşu teni kafesinden uçuruvermişçesine kalakaldı.

Bu aralık, omuzları yaylı, belleri topuzlu, elleri kılıçlı Kanlı Oğuz Beyleri ulam cilam imdada eriştiler:

Hele hele görelim, şimdi yaradan neyler,

Koraf koraf erdiler dövüş yerine beyler:

Pala boz bıyıkları kulak ardına yeten,

Kızdığında taşları yumruğuyla toz eden

Ulaş’ın küçük oğlu anılgan kara güne

Yakınca yaklaşarak Kazan Bey’in üstüne:

Geldim oy, arkacınım, davran kılınç çal, dedi

Sesinin çarpışı ile dağlar güm güm gümledi.

En acar aygırları binerken apıştıran,

Gökteki uçar kuşa atsa ok yapıştıran

Gaflet Koca’nın oğlu naracı Şir Şemsettin:

Geldim a Ulaşoğlu, ayaklan, atına bin,

Gösterelim kafire can tatlısını, dedi,

Sesinin çarpışiyle dağlar güm güm gümledi.

Otuz boğum karğısı ucunda er böğürten,

Burma burma sulardan türküyle at yüğürten

Kamu yurt işlerinde Bayındır’a candan yar

(58) Selçuğun ulusu Deli Dündar:

Geldim, doğrul Kazan Bey kılıcını kap, dedi,

Sesinin çarpışı ile dağlar güm güm gümledi.

İçoğuz İmrencisi Kam Büre oğlu Beyrek

Sağrıya sırt yaslayıp birden dizgin gererek:

Geldim Alplarbaşı Bey, kalk ta kılıç çal, dedi.

Sesinin çarpışı ile dağlar güm güm gümledi.

(Savaş, uykudan sonra dünyada en tatlı şey!)

Diye lâkırdı eden Dışoğuz’dan Afşar Bey:

Geldim Salur Kazan Bey, davransana bel dedi[2]

Sesinin çarpışı ile dağlar güm güm gümledi.

Ve Kozan, Deli Evren, Boğaç, Elalmış, Emen[3]

Göründüler adlanmış beyler ardınca hemen.

ALKIŞ

(OĞUZLARELİ)

Yeşiliyle gözü okşar ovası,

Emdir sayrulara temiz havası,

Düşmanların bile gelir övesi,

Ah Oğuzlareli, Oğuzlareli!

Irmak boylarında söğütleri var,

Söğüt gibi boylu yiğitleri var,

Yiğitlerinin boş giysileri var;

Ah Oğuzlareli, Oğuzlareli!

Savaşçı erleri acar ve batır,

En çolpası günde bir ot çatlatır,

Dilde gezmeleri iyi adladır;

Ah Oğuzlareli, Oğuzlareli!.

Beyleri yolcuyu yoldan döndürür,

Döndürüp evinde konuk kondurur,

Tanrı da onları sever, ondurur

Ah Oğuzlareli, Oğuzlareli!

Kızları dağbaşı karından beyaz,

Öyle kızlardı ki yağma’da doğmaz.

Ve fakat beşiklik huylarıdır naz:

Ah Oğuzlareli, Oğuzlareli!

Esmen kendin için eytanyeli hep,

Nolur, bu sabah ta benim için kop,

Oranın taşını toprağını öp:

Soyumun yurdudur Oğuzlareli!

Bu yazıları okurken tatlı bir heyecan duymamak mümkün değil. Başarısından ötürü şairi tebrik ile vadettiği fasiküllerin neşrini candan temenni ederiz.

Ziya GÜNER


[1] Müellifin adresi: Basri Gocul Öğretmen - Muduran

[2] Solur: Bir oymak.

[3] Deri Evren: Deli Ejderha