Her fert yaşıyabilmek için içinde bulunduğu toplulukta payına düşen yükü taşımak mecburiyetindedir. Yine topluluk icabt bazı seçkin yaradılışlara yüktaşımak değil; yükü taşıtmak vazifesi tahmil ediliyor.

Şu (( seçkin yaradılış)) diye vasıflandırdığımız zümrenin muvaffakıyeti elindeki elemanları iyi ve faydalı bir surette kullanabilmesine bağlıdır. Bunun için o şahısların elinde bir çok kuvvetler var. Başta cezai müeyyideler olmak üzere cebir, şiddet, hilm, şefkat, karşısındakinin hayatî kıymetlerine ve maddî menfaatlerine el sürmek gibi bir çok kuvvetlerle beraber nihayet Şahsi otorite gelir.

Bizim anlayışımıza göre iş yaptıracak kimselerin, daha doğrusu başların, en mühim silahı bu sonuncusu (otorite kuvveti) olmalıdır.

O halde otoriteden ne anlıyoruz? Bizi yolumuzda emniyetle götürecek olan bu kuvvetin mahiyeti nedir? Eksikliği ne gibi kusurlar doğurabilir?

Bir yerde şöyle bir söz var: (( kıymet tatbikini üzerine alan şahıslar, kıymet taşıyan bir unsur sayılır.)) Her ne kadar şu yaşadığımız âlemde kıymet tatbikini eline alan her şahsın buna mahzar olmadığını esefle görüyorsak da yine bu sözü bir mütearife olarak kabul etmemiz lâzım geliyor. Zaten bu düstura riayet etmiyen cemiyetlerin günün birinde çöküp gittiğini görmüyormuyuz?

Yukarıki sözün sahibi devamla:

((Bu takdirde otoriteyi, kıymet taşıyan her hangi bir kuvvete boyun eğilmesi şeklinde tarif edebiliriz.)) diyor.

Yalnız söze iyi dikkat etmeli. Bu boyun eğilmesi bir mazlumun zâlimin kırbacı veya kılıcı önünde eğilişi nevinden değildir. Bundan inandığımız bir kıymete karşı duyduğumuz saygı, sevgi ve hayranlık, istemiyerek duyduğumuz madunluğun tevazuu vardır. O korku ve menfaat hissinin doğurduğu yalancı ve zelilâne eğiliş değildir.

Yalnız otoriteyi saltadan da ayırmak lâzımdır. -Kör sulta bir despotism ifade eder; kör kuvvet, şuursuz bir iradenin eseridir. Otorite şuurlu bir irade, idrak ve tasavvurların doğurduğu bir anlayıştır.

Otorite bu mana ve maihyeti taşıdığına göre iş başında olan değersizlerin üstlerindekilere zavallıca boyun eğmelerine, altlarındakileri yılan gibi zehirlemelerine neden'şaşmalı?

Millî Şefimizin (( elli yarım bir bütün olmaz, korkarım iş başına yarım adamlar geçer )) manasındaki sözü bunun en beliğ ifadesidir.

Bu yarım adamların en ..karakteristik vasfı ya kendini gizliyerek emirler vermek, yahutta resmî selâhiyete dayanarak bombardımana başlamaktadır.

Cumhuriyet adamlarının halkın içinde gezişini, mutlakıyet adamlarının saraylarına çekilişini bununla izah edebiliriz.

Bu şekilde de ne gibi bir muvaffakiyet elde edilebileceği düşünmeğe bile değmez.

Şu halde iş yaptıracakların kıymetlerine inancımızı artırmaları lâzımdır. Bunu yapamadıkları takdirde kendilerini çekmek veya bombardıman değil, sevgi kazanmak olmalıdır. Sevgi otoritesinin de işte yeri mühimdir.

Kör kuvvet, kâzip eğiliş, menfaat ve korku hissi Türk gençliğini tiksindiren, kıymet önünde eğilmesini bilmiyenlerin silâhı, yirminci asrın mezara gömdüğü zavallıca bir harekettir.

Cemiyetin nizamı ilk defa kıymet, sonra sevgi otoritesine bağlıdır. Çok kere de ikincisi birincide mündemiçtir.

Gurur ve tefahur otoritenin alâmeti, kıymetin tezahürü olabilir. Taşkın olmamak şartiyle bir insan için bu da lâzım. Fakat şu (kâhir kuvvet) in yerini bulamadım.

Yazan: M. GÜRSEL