Yirmi sene önce idi. Birecik kaymakamı Münir Hüsrev— (hâlen mebustur. Büyük Millet meclisi adına Gaziantepde Hükümet tesis eden mutasarrıfdı.)— Bir kaç kuvvetli arkadaşla acele Bireciğe gelmekliğimi arzu etmişlerdi. 12 silâhli dayım oğlu Mehmet Masum beraber Bireciğe yolladık.

Düşman kuvvetleri şehirde muhasara edilmiş ve teslim olacak kadar sıkışmışlardı. Fakat Bireciği dolduran Barazı ve Ketkânlı aşiretlerinin karmakarışık hareketleri ve bunların başında bulunan (Bozan) ile— (Basravi) nin, her ikisi de Suriyededir ve halen Suriye işgalinin elmanlarındandır, Feudal ve çapulcu durumları yüzünden başda Münir Husrev Millî mücadeleciler de müşkül vaziyette kalmışlardı. O sırada Carablus köprüsünün bir ayağının berhava edildiği haberi şayi oldu. Aynı zamanda Fırat boyunu takiben gelen istilâcı düşman kuvvetinin de Yeşil dağdan inerek Birecikteki mahsur kuvvetleri kurtaracağı haberi verildi.

Mart 336 önleri, fırtına bakımından sayılı günlerdi. Düşmandan önce Yeşil dağı tutmak icap etti. Millî mücadeleciler ile beraber o geçe Bireciğin üstündeki Yeşil dağın münasip noktaları tutuldu. Sabahı düşman kuvayi külliyesinin Fıratm şark sahilinde toplandığı, bir kısım kuvvetlerinin de Fırat sahilindeki dağlar silsilesinde ilerledikleri dürbünle tesbit olundu.

Bulunduğumuz noktalar düşman gelişine hâkim tepelerdi Düşman süvarilerinden sekiz atlının bize doğru gelişini görerek sabırsızlanıyorduk. Tam ateş mesafesine gelsinler diye tırnaklarımızla hazırladığımız siperlere gizlenmıye çalışırken Ketkânlı aşiretinden (Ali Laklak) ve eşkıyaları yanıbaşımıza dikildiler. Oturmalarını gelen düşman süvarilerine görünmemelerini söyledik anlatamadık. Bu süvariler de bizim aşiretten deye ayak üzerinde şadımanlık edercesine hedefsiz silâh atmıya başladılar. Bizimkiler silahlarını Ali Laklak çetesine çevirmek istedilerse de mani oldum. Bunun üzerine düşmanın bir keşif kolu olan süvariler tahminen iki bin metreden yüz geri gittiler. Fıratın şark sahilindeki dağ sırtlarına tırmanıyorlardı.

Ali Laklak çetesi istilâcı kuvvetlere mevkilerimizi göstermiş olmakla beraber o gece Ketkânlı Basravi kuvvetlerinin de Birecikten çıkarak düşmanla millî kuvvetler arasındaki Mezraa köyüne yollandıkları öğrenildi. Nizipten Habeş efendi, Reşi köylerinden Çardaklı Mustafa ağa idaresindeki Millî kuvvetler de Yeşil dağa çıkmış bulunayorlardı. Yeşil dağın Bireciğe hakim tepelerinde Millî kuvvetler gittikçe artıyordu. Düşman şosa yolu üzerinden taarruz ediyormuşcasma ileri bir hareket gösterdi. Bizim kuvvetler bu taarruzu kaçşılamıya koştular, ve bir düşman süvarisi öldürülerek atını iğtinam ettiler. Beri taraftan da düşman kuvayı asliyesi mezraa köyü üzerinden gelerek Basravi ve kuvvetlerinin de iltihakı ile dağ silsilesini takiben Birecik üzerine ilerlemişler. O sırada, çok şiddetli bir yağmur başlamıştı. Karargâhımız olan bir Bağçe evinde Münir Husrev'in etrafına toplanmış ıslak elbiselerimizi kurutuyor ve iki gündür açlığımızı Birecikten yollanan helva ekmele telâfi ediyorduk. Nizip ve Reşi kuvvetlerinin bulunduğu noktalara hâkim olacaklarına güveniyorduk. Düşmanın bu cepheden ilerlediği duyuldu. O zaman Birecik jandarma kumandanı olan Kenan vaziyeti öğrenmek üzere dışarı fırladı. Salih Işıldak (atış mektebinde yarbaydır) harekete geçti. Etrafımızda bulunan silahlılarımız bulunduğumuz evin kapısına dayanarak düşman; süvarileri tarafından çevrildiğimizi söylediler. Daha önce tesbit ettiğimiz bir değirmen su yolîı içinden şimale doğru birer birer fırlarken süvarilerin çantatarından çıkararak attıkları el bombalarının savurduğu çamurlar, sular ve bahçelikler arasından geçerek çenberlenmeden kurtulduk.

Münir Husrev aramızda görünmedi. Bizim silahlılardan iki kişiyi nerede ise ölü ve yaralı da olsa bulup getirmeleri için yolladım. Bu iki arkadaş Münir Hüsrev'in koltuğuna girerek geliyorlardı. Akşam karanlığı da basmıştı. Çok mecalsiz yürüyebilen ve fakat yarasız beresiz olan Münir Husrevi de alarak şimale doğru giderken Birecikten çok uzaklaştığımızı zannediyorduk. Bilakis Bireciğin yanı başında Hacı Nebi köyüne varmışız. Kapılar kâmilenkapalı, köyde çıt ve ışık yok. Bir evin kapısını zorladık içeri girdik. Bu köyde rastladığımız bir iki kadından düşmanın Bireciğe girdiğini, erkeklerinin yollara çıktığını, Bireciklilerin Halfetiye doğru çekildiklerini öğrendik. Çiftlik köyüne gidiyoruz. Yollarda soğuktan dona kalmış kadınların, ölü terkedilmiş çocukların Ketkânlı, Basravi aşireti eşkıyalari tarafından üzerleri aranmak suretile Birecikle Çiflik arasından yollar kesilip soygunculuk yapıldığına her adımda şahit oluyorduk. Bu manzara bizlere yorgunluğumuzu u- nutturdu.

Millî heyecan ve hızımızı da artırdı. Çiftlik köyüne vardığımızda Birecik Millî mücadelecilerinden telgraf posta müdürü Fayık'ı. (Birecik Millî mücadele müessislerindendir) orada bulduk. Ketkânlıların, Birecik kadısını da soyduklarını ve tahammülsüz hakarete ve yağmagerlerih taarruzlarına maruz kaldıklarını anlatarak içini çekiyor ve aynı zamanda mücadeleye burada başlıyalım diyordu. Çiftlik köyünde bir araya gelen millî mücadeleciler tekrar canlandılar. Gasbolunan silahlar geri alınıyor, soygunculuk yapanlar araştırılıyordu. Orada sabahladık. Halfetiye yollanıyoruz. Benim düşmanlar arasında kalıp öldüğüm haberi Hilfetiye uçuruL muştu. Zaten hazırlanmakta bulunan Halfetililer Birecikli kardeşlerinin muhaceretini korumuk ve düşmanı önlemek üzere ayaklanmışlardı. Birecik ile Halfeti arasında Ayran köyüne varmadan bu mücahitlere rastladık. Başlarında bulunan Halfetili Hafız ŞakirleTis’ali Bekir ve Ayranlı Memet Hanefiye' istilâcı düşmandan zr yade yağmacı Ketkânlı aşiretinin soygunculuklarına mani olmalarını hep bir ağızdan söyledik. Tedarik edilen bir telefonla Ayran köyü ile Halfeti arasında muhabere temin edilmişti.

Halfetiye varıyoruz. Kazasız ve parasız kaldığı halde Birecik kaymakamı Münir Husrev Halfetide kendine mahsus hazırlanan bir evde oturarak mücadelenin devamını temine çalışıyordu, ilk iş olarak Birecikten umumî harbin ve Fırat kumandanlığının terk ettiği birçok mermiler bulunduğtınden bunun âcilen kurtarılması yolunda Bireciğe bir baskın yaparak mermileri kaçırmak düşünüldü. Birecikli Mirkelâmlardan Tevfik Hoca Bire- cikteki vatandaşlarımızın böyle bir baskından müteessir ve mutazarrır olacaklarını ileri sürerek baskına muvafakat göstermedi

Ayran köyü kıtasında çapolcuları te’dip eden Hafız bey Zühre köyüne gitmek iyeti reisliğindenI (Oğuz"). Normanın arkasına (üşmek üzere isteyor Buna karşı Halfeti Müdafaai hukuk cem şu tezk eyi alıyor. (*) ve Halfetiye avdet ediyor.