Arkadaşımız sayın Ömer Özbaş̧’ın geçen ay Gaziantep dolaylarında Türkmenler ve baraklar adlı tarihsel ve folklorik eserini okuduk. Fereğatkâr ve uzun bir emek mahsulü olarak meydana getirilen bu kitap Kültür Derneği yayın kolu kitaplarından olup çıkarılan diğer eserler gibi büyük bir ilgi ve memnuniyetle karşılanmıştır.

İskân başı, atmaca beyleri, bazı vak’a ve bahisler ve bunlarla ilgili iskân Türküleri, adetler, barakta halk şairleri ve nihayet bu vesilelerle de derlenmiş olan mâniler ve açıklama diye türkülerin ağızdan çıktığı gibi yazılışı sebebiyle dil bakımından önemi olan karşılıkları bildirilmek suretiyle güzel bir tasnif yapılmıştır.

Bu bahisler arasında mevcut ı̇skân Türküleri muayyen şahıslardan derlenilmiş olup ı̇skân Türkülerinin hepsi bundan ibaret olmadığı kanaatindeyim. Çünkü ı̇skân denilince yalnız Türkiye’nin bir bölgesine ait olmayıp bir çok yerlerinde vaki olmuş tarihsel bir olayın ifadesi hatıra gelmelidir.

Kitaplığımı karıştırırken, yeşil türkiye adlı derginin aralık 1950 tarihli 10 uncu sayısında bir kaç iskân türküsüne daha rastladım. Adı geçen derginin 9. Sayfasında bir çerçeve içerisine alınmış olan başlığında büyük puntolarla dadaloğlu dı̇yor kı̇: yazısının atında ikinci bir çerçeve içerisinde küçük puntolu harflerle: “19. Asırda Cevdet paşanın ı̇slâhiye, mamure bölgelerinde afşarlıları ı̇skân için (firkai ı̇slâhiye) adıyla icraat yapmasının tepkisi olarak yazılmışlardır.” Dendikten sonra gelen şu türküleri not ediyorum:

Ilgıd ılgıd seher yeli esiyor

Gâvur dağlarının başı dumanlı.

Gönül binmiş aşk atını aşıyor

Bre beğler cununluğum yaman mı?

Aşağıdan iskân evi gelince

Sararıp da gül benzimiz solunca

Malım, mülküm seyfi gözlüm kalınca

Kaypaklar size aman mı?

Dadal oğlum sevdası var başımda

Gündüz hayalimde gece düşümde

Alışkan tüfenkle dağlar peşinde

Azrailden başkasına kuman mı?

İskân bu mu?

Aşağıdan yusuf paşam geliyor

Düşmanına karşı koyan merd olur.

Şahin kocasa da vermez avını

Aslı kurt yavrusu yine kurt olur.

Arap atlar yağma oldu arada

Fitiller işiyor azgın yarada.

Bana derler ne gezersin burada

Ölenece yüreğime derd olur.

Küheylânım yedim yedim yedeler

Olanca malımı talan ederler.

Heves köves yaptırdığım odalar

Korkarım ki düşman konar yurd olur.

Dadal oğlu der ki göründü dağlar

Aşiret kavgasın görenler ağlar

Ben öldüğüme kayırmam beğler

Zalim düşman üstümüze merd olur.

İskân folkloru

Kalktı göç eyledi avşar elleri

Ağır ağır giden iller bizimdir

Arap atı yakın eyler uzağı

Yüce dağlar aşan yollar bizimdir

Belimizde kılıcımız kirmanı

Taşı derler mızrağımın termanı

Hakkımızda devlet etmiş fermanı

Ferman padişahın, dağlar bizimdir.

Dadal oğlum yarın kavga kurulur.

Öter tüfek, davlumbazlar vurulur.

Nice koç yiğitler yere serilir

Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.

Yeşil Türkiye dergisi 10. Sayısında da bu münasebetle Dr. M. Şafik korkut’un “iskân” başlığı altında genel olarak kabile hayatındaki göçleri ve nihayet iskân durumunu tarihsel dokümanlarla belirtmiş olup her bakımdan faydalı olduğundan bunu da dergimizin gelecek sayısında aynen okuyucularımıza sunacağız.

Cemil GÜÇYETMEZ