Yirmi senelik istiklâl ve inkılâp tarihimizin ciddi, ateşli ve gür sesli bir edebiyatı vardır. Bunu istiklâl ve inkılâbımızın türlü davaları üzerine söylenmiş olan nutuklar ve mekaleler temsil eder. Gerçi inkılâp edebiyatının şiir, piyes, hikâye olarak ta mahsulları mevcuddur. Fakat bence asıl çehresi bilhassa nutuklarda, ondan sonra da mekalelerde teşhis olunur.Eğer bu edebiyatta aşk ve tabiat mevzularıoa az yer verilmişse, şüphesiz ki haksız değildir. Buna mukabil istiklâl ve inkılâbın yüksek heyecanları, asil idealleri onun öz mayasıdır. İnkılâp edebiyatımızın mümeyyiz vasıflarını şu suretle hulâsa edebiliriz: (1) Milliyetçilik (2) ideal ve azmin ifadesi olmak (3) heyecanh- lık (4) vuzûh (5) katilik (6) inandırıcılık.

Türk edebiyat tarihinde zamanımıza kadar hemen hiç bir yer işgal etmemiş olan nutuk nevinin inkılâp devrimizde inkişaf etmiş olmasını gayet tabiî bulmak lâzımdır. Çünkü nutuk, inkılâbın ayrılmaz bir lâzımıdır, Şefler, inkılâp hareketlerinin hedef ve maksatlarını kütleye bu vasıta ile anlatırlar. Hemen umumî bir kaidedir ki büyük inkılâbçılar, aynı zamanda büyük birer hatiptirler. Filhakika kudretli hatipler dimağları ve gönülleri fethederler. Onların müdafaa ettikleri tez, az zamanda umumun müşterek tezi haline gelir. Yapılacak hamleler için bu, en mühim kuvvettir ve muvaffakiyetin anahtarıdır. Fakat Şef, bu cereyanı yoktan var etmemektedir. O, esasta birleşmekte olan dağınık cereyanlara mihrak olmak fazilet ve haslatına maliktir. Böylece silik şekillere vuzuhun, münferid ve cılız hatlara topluluğun kudretini verir.Kafamızda sezdiğimiz halde vazih bir şekil veremediğimiz fikir- ler ve bir türlü toparlayamadımız mülâhazalar, ruhumuzda duyduğumuz helde eyi ifade edemediğimiz hisler olur, işte hatip o fikirlere, o duygulara vuzuh ve sarahatla tercüman olunca, düşüncelerimizi belâğatle formüle edince bizi derhal kendine bağlar.

Kararsızlık, tereddüd, zaaf anlarında da hatibin rolü büyüktür. O, kuvvetli mantıki, İnandırıcı esbabı mucibesi ve cazip üslûbîle yerine göre şübhe ve ibhâmı izale eder; fikir ve hislere muayyen bir mecra açar; bir cesaret ve azim havası yaratır....

Ebedi Şef, bazan, tehlikeli olmak istidadını gösteren dalâletli hareketleri, hitabetinin inandırıcı ve teshir edici kuvvetile daima aydınlık yola ve doğru mecraya şevketmiştir.

Millî Şef, üzerinde türlü türlü cereyanlar tahaddüsüne müsaid en karışık millî davaları, salim düşüncelerve bediî ifadeler meşheri olan o müstesna nutukları ile herkesin gönlü ve kafası için benimsenir maddeler haline getirmiştir.

Böylece bütün millet mikyasında büyük birer heyecan olan davalarımızı; şefler ve liderlerle beraber herkes candan konuşmuştur.

Siyasî meseleler görüşülürken,mühim kanunlar müzakere olunurken,

İçtimaî, İktisadî, İlmî sahalar,da yeni yeni eserler kurulurken, belli günlerimizin ve büyük müesseselerimizin yıldönümleri kutlulanırken, gerek hükümet merkezinde,

gerekse yurdun diğer köşelerinde, devletin mesûliyet ve salâhiyet sahibi

olan ağızları veya her hangi bir vatandaş tarafından söylenmiş bir çok güzel ve faydalı nutuklar vardır.

Yurd içinde süratle çoğalan Halkevleri ise hem topluluk içinde söz söyleme melekesini inkişâf ettirmek ve vatandaşları bu bakımdan yetiştirmek; hem de belli günleri beklemeksizin birikime vesileleriri hazırlıyarak güzel söz söyliyenlerden yurddaşları daha sık istifade ettirmek hususlarında, çok mühim hizmetler yapmaktadır. Binaenaleyh inkılâbın ilk senelerinde mihverini millî davalar üzerindeki hassasiyet ve heyecan teşkil eden nutuklar, o meseleler halledilip siyasî ve İçtimaî vaziyetimiz normal şekiller aldıkça mevzvlarını da tenevvü ettirmeğe başlamıştır.

Buraya kadar verdiğimiz izahat gösteriyor ki son yirmi sene zarfında:

(a) Edebiyat tarihimizde ateşli, gür sesli, güzel bir inkılâp edebiyatı faslı açılmıştır.

(2) Yurddaşlar arasında konuşma ve söz söyleme hevesi geniş ölçüde yayılmıştır.

Ve bu iki kısmın en mühim mahsulleri nutuklar, mekaleler, musahabelerdir.

İnkılâp edebiyatımızın bu feyzli eserlerinden misaller alıp tahliller yapmak, bu mevzuu uzun boylu etüd etmek, üzerinde ciddiyetle durdurulması lâzımgelen bir iştir. Burada bu kadar geniş bir tedkik yapmıya kalkışayorum; fakat iki büyük Şefin, eşlerine ender tesadüf edilen hitabetleri hakkında bir kaç satır daha yazmaktan kendimi alamıyorum. Ebedî şef ile Millî şef, aynı zamanda şair ruhlu iki büyük insandırlar, izahı en güç mevzular, onların dilinde gayet basit, buna rağmen gayet kuvvetli ve parlak bir kaç veciz cümle ile izah edilmiştir. Ulviyetin sadelikle bu kadar güzel ve kolay mezcedilebilmesindeki sır, bizim için çok karışık ve güç olan meseleleri, onların kafalarında en vazih, en doğru, en ideal bir şekilde, ve en kestirme yoldan halletme tarzını bulmak gibi ulvî meziyetlere malik bulunmalarıdır.

Sözlerimi, ibda’larile beraber derhal klasik belagat örnekleri haline gelmiş olan bir kaç bediaya işaret etmekle bitireceğim:

— Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir; ileri!

Bu ne ulvî, ne muhteşem, ne heyecanlı bir hitaptır. Bu yalnız ilahi bir kumanda değil, dünyanın sonuna kadar azamenetini muhafaza edecek bir âbidedir.

Atatürkün her nutkunda ve her konuşmasında mevcud olan ölmez yaratışlardan Gençliğe hitab ını da derhal hatırlamamak mümkün değildir.

İsmet İnönünün Başvekaleti sırasında mecliste, parti grupunda, resmiküşatlarda, Halkevleri açılış günlerinde ve Millî törenlerde söylediği, bir çoklan irticalî olan, sözlerin olgunluğu, yüksekliği ve güzelliği insana hayret verir. Bu kadar beliğ ve bu kadar kemale ermiş bir hitabetle mevzuu en can alacak noktasından bu derece vazıh

ve güzel tebarüz ettirmek için bunların, hatibin ruhunda ne mertebe sarahatla duyulmuş, ne kadar pişmiş olduğunu takdir etmek lâzımdır. Reisicumhurluğa seçildikten sonra dahi hemen ilkgiin mecliste söylediği nutuk ile, Atatürkün cenaze töreni günü neşrettiği beyanname ve bunlardan sonra, üniversitede ve parti kurultaylarında söylediği nutuklar birer şaheserdir. Pek kısa bir misal almış olmak için beyannamenin Atatürk hakkındaki bir fıkrasını buraya neklediyorum. Bu veciz hitap, Atatürk hakkında cildlerle mersiye okumuş kadar insanın ruhunda derin ve tesirli bir iz bırakıyor. Birinci Cumhurreisi Ebidî şefin Anıt kabri için onun en yakın inkılâp arkadaşı olan ikinci Cumhur reisi. Millî şefin bu ulvî ifadesinden daha münasip bîr kitabe, hakikatan, olamaz:

Devletimizin banisi ve milletimizin *

fadakâr sadık hadimi;

İnsanlık idealinin âşık ve mümtaz siması,

Eşsiz kahraman, Atatürk!

Vatan sana minnettardır.

Yazan: Gaziantep Mebusu

Ömer Asım AKSOY