Çok tecrübeli bir balıkçı vardı;

Gece, gündüz demez balık avlardı.

Çoluğa çocuğa daima güler:

Deniz mahrum etmez insanı besler,

Suda yaratığa bir hayat vardır,

Toprakta insana gayetle dadır…

Böyle der çalışır ve çabalardı;

Denizden hiç korkmaz, suya dalardı.

Ömrünü bu işle geçirmiş idi;

Bu yolda kocaman gövde eridi…

Bir sabah çok erken kıyıya indi,

Rüzgar esiyor, hava serindi.

Elinde oltası, ağı bekledi;

Çok durdu, yoruldu bir av gelmedi.

Bırakıp o yeri gidecek idi,

Bugünde şansım yok, döneyim dedi.

O zaman suda bir çırpınma oldu:

Büyüyecek bir balık ağa tutuldu.

Balıkçı o an sedef te gördü;

Denizin dibinde parıldıyordu.

Neylesin, ne yapsın diye düşündü;

Bu sedef balıktan üstün göründü

Balığı bırakıp sedefe koştu

Ne fena! Ne acı! Sedef bomboştu…

Sedefin yüzünden balıkta gitti;

Bugün de böylece uğursuzca bitti.

İhtiyar sabahlın yine ağ attı:

Bir küçük balık ta ağına çattı.

Bu sefer de güzel bir sedef vardı,

Sularda yankasr pek parıldardı.

Aldanmam sedefe, dedi, ihtiyar

Bıraksam balığı buda boş çıkar;

Ne yapsın zavallı dün aç kalmıtı:

Açlıktan pek acı bir ders almıştı…

Arasan bir iki saat geçince

O yerde bir başka avcı güründü.

Bu parlak sedefi suda seçince

Avına atılıp suya büründü.

Sedeften, değerli bir inci çıktı;

Avcunun kısmeti o gün açıktı.

Hazine değerdi bu parlak inci;

İnciler içinde geldi birinc …

Gazantep Lisesi Türkçe Öğretmeni Ziya GÜNER