Halk arasında kendisine Taşdemir hoca derler, Taşdemir babasının adıdır. İbrahim Hevaînin babası doğduğu gün asıl şair Taşdemir kendilerde yani Hevaînin dedesinin evinde misafir olarak bulunuyormuş; dolayısile yeni doğan çocuğa Taşdemir adı verilmiş; çünkü halk arasında çacuğa ad koymak âdetlerinden birisi de budur; yani çocuk doğduğu gün evde misafir varsa onun adının çocuğa verilmesi usuldandır. Şair kendi köyünü ve adını bir şiirinde şu şekilde anlatıyor:

Aynıtabın tabiidir karyemiz ismi Harar

Taşdemir zade demekle künyemiz bulmuş şiar

Dedi İbrahim Hevaî bunu böyle aşikâr.

Kendisi İlbeyli nahiyesinin Kurucepe köyünde 1290 tarihinde doğmuş, Ağca koyunlu nahiyesinin Yeniyapan köyünde 1916 yılında ölmüştur.

Evvelleri bir müddet köy hocalarında okumuş, sonra ilk okulu Bap kazasında bitirerek Halep Sultanisine kaydedilmiş, Askerî mektebe girmek için hazırlanırken babası Hacı Mehmet Taşdemir kendisini bırakmamış köye getirmiştir.

İbrahim Hevaî bir zamanlar köy hocalıklarında bulunmuş, çocuk okutmuş, zaman zaman mültezim ağalarının yanında âşar kâtiplikleri ve çiftliklerde vekillikler yapmak suretile günlerini geçirmiştir.

İniler de ıssız dağlar iniler

Derdim artar yaralarım yeniler

Gözüm görmez kulaklarım çiniler

Şu başa gelene seyran et dağlar

Didari der yollarımı azdım ben

Kalem alıp dertlerimi yazdım ben

Yeter kalan şirin candan bezdim ben

İstersen katlime ferman et dağlar

Kendisi pervasızca ve minnetdar olmıyarak yaşamayı en büyük bir prensip saydığından kimseye boyun eğmemiş; aynı zamanda inziva yolunu tutmuş, zaman zaman fakr-ü- zaruretten de yakayı kurtaramamıştır.

Şairin oğlu Nuriden ibadet ve sofuluk derecesini anlamak için sordum; dedi ki:

—Babam hiç oruç tutmazdı, yalnız bir gün sabah namazını kıldığını gördüm.

—Alevî mi, yoksa ?. Dedim.

—Hayır, sakalını traş ederdi, hiç bir gün Alevîlik hususunda bir fikir yürütmemiştir. Pek az zaman hayatından memnunluk getirirdi. Hemen hemen ömrünün çok kısmını, gam ve teessürle geçirirdi dedi.

ŞİİRLERİ

İbrahim Hevaînin şiirlerini kendi elile yazmış olduğu bir cökten okuyoruz. Bu cönk eski divançalar şeklinde çok eyi bir sülüs yazı ile yazılmış, mücelled ve cildinin üzeri basit bir şekilde süsüdür.

En başta Hafız Şirazînin (elâ yâ eyyühessakî edir ke’sen ve navilüha; ki aşk âsân nemud evvel velî üftad müşkül ha) matlaile başlayan uzun şiiri yazılı, bundan sonra Camînin şiirlerini, arkasından Fuzulînin şiirlerinden seçilmiş parçalar, bunlardan sonra da kendinin gazellerini yazmıştır.

Kendi gazelleri bittikten sonrada cönkün içinde otuzkadar şairin şiirleri vardır.

Hevaî şiirlerine başlamadan önce (Gazeliyati İbrahim Hevaî) deyebir serlevha ile kendi yazdıklarını diğerlerinden ayırmıştır. Gazelleri divan şeklinde hurufu heca sırasile tertip etmiş ise de Alfabenin bütün harflerine tekabül edecek kadar birbirini takip edememiştir. Bu şiirlerin hepsi 39 parça olup aruz veznile ve eski divan uslubile yazılmıştır. Hece veznile yazılanları pek azdır.

İbrahim Hevainin bütün şiirlerini okurken sarmamıza hiç te yabancı gelmiyorlar, insan bu şiirleri başka bir yerde okuduğu zehabına kapılıyor. Hatta Kuddusînin şiirlerini o kadar andırıyor ki Kuddusî divanını açarak karşılaştırmak mecburiyetini hissediyoruz.

Bu köylü divan şairinin bütün şiirlerini tahlil ve tenkid edecek değilim. Şu kadar söyliyelim ki: evet gazellerde hep bildiklerimiz, tiri müjgân, zülfüsiyah, aşk, sevda, bülbül, gül, sakî, şarap; hayattan, insanlardan şikâyet, tedbirin lüzumsuzluğu, kadere iyman, münacat ve tevekküllerde doludur. Fakat kıraç dağ başında biten bir şehir çiçeği gibi bu şairin köylerde en fena hayat şeraiti içerisinde bulunduğu halde her ne olursa olsun bize bir kaç parça şiir verebilmesi şüphesiz takdire şayandır. Gene bununla beraber millî vezinle yazdığı hele şu son bir şiirini okurken Havaîye karşı kanaatlarımızın tamamen değiştiğini görüyoruz.

Kendisi bu şiirini yazılarının en sonuna bırakmıştı. Ben en başa, geçiriyorum:

Felek her gün başka bir halde döner

Baharda görünür yazın cilvesi

Gel kaşı kemanım salın karşımda

Hoş gelir gönlüme nazın cilvesi

Bahar günü gonca güller açılır

Türlü çiçek çar köşeye saçılır

Dertli olan dertsizlerden seçilir

Yakar dertlileri sazın cilvesi

Gâh güldüm dünyada gâhi ağladım

Gah sinemi ateşlere dağladım

Çok geline kıza gönül bağladım

Hoştur gelinlerden kızın cilvesi

Top top zülfün beni derde düşürdü

Aşk dalgası beni boydan aşırdı

Her seni gördükçe aklım şaşardı

Keman kaşın kara gözün cilvesi

Bu Havaî aşkın beni yıldırır

Gizli derdim bu âleme bildirir

Gah ağladır beni gani güldürür

Yakar beni tatlı sözün cilvesi.

Gazeliyati İbrahim Hevaiden:

Bu bir fazlı İlâhidir güzel olmaklığın cânâ

Fedadır niyyetin varsa canım almaklığın cânâ

Okurum dersi aşkı ben senin hüsnün kitabından

Bu talimat sana kimden bu can yakmaklığın cânâ

Gehi şirin mekalâtın gehi hişmiyle halâtın

Nedir bu özüme ateşleri salmaklığın cânâ

Beyaz gerdâne top zülfün tuzağın kurdun ey zalim

Aceptir tellere gönlüm dolaştırmaklığın cânâ

(Devam edecek)

Yazan: Ömer ÖZBAŞ