Gaziantep’te büyük bir inkişaf kaydetmekte olan sanatlardan biri de havluculuktur. Buna, Gaziantep’te halen meşefecilik denmektedir.

Meşefe, Arapça bir kelimedir. Aslı (menşefe) olup (tenşif: kurulamak) mastarından (Menşefe) kurulayıcı araç demektir. Havlu da zaten ufak ölçüde bir kurulayıcıdır.

Alaybeyi camiinin karşısında dört yol çatısındaki geniş bir havlu mağazasının sahibi sayın M. Ali Erzin ile konuşuyorum:

- Havluculuğun Gaziantep’te başlangıç tarihinden beri inkişaf devrelerine dair bilgi verir misiniz?

- Benim esas sanatım meşefeciliktir. Memleketimizde 1935-36 tarihlerinden beri İbrahim Coşkun adındaki zat meşefeci bulunuyordu. Bu zat, meşefeciliği el tezgahiyle, mil ile işlerdi. Bundan başka bir de Şamlı adlı bir sanatkâr da meşefecilik işlerdi.

1945-46 senelerinde (kamçılı tezgâhlar) kullanılmağa başlandı.

1952-53 yılında ise, İstanbul’dan (Yığma) şeklinde bizim sanatkârların yardımı ile (tapan tezgâhlar) işletilmeğe başlandı. O zamanlar, artık sabit boya tedarik edildiği için, tezgâh sayısı 40-50 ye kadar yükseldi. Sabit boyalı havlular Doğu illerinde ve bütün Anadolu’da tutundu.

1954-55 yıllarında motorlu tezgâhlar başladı. (Armilli) nevileri devam etti. 1959 yılının ilkbaharında bir kesatlık devresi geçirildikten sonra, birkaç bilgili sanatkârın çalışmasiyle (jakarlı) şekilleri meydana geldi. Ve bu sene de memleketimizde kurulan yeni bir boya tesisiyle kasar boya, idrofil yapan tesisin yardımıyla İstanbul ayarında havlular çıkmaktadır.

Yalnız, memleketimizde (kadife traşı) olmadığından, henüz kadife havlular çıkarılamıyor. Şimdiki durum böyledir. Bu tertibat tekemmül eder, hükümetin bu hususta yardımı olursa, bu sanatın daha inkişai edeceği tabiîdir.

Cemil GÜÇYETMEZ