Hiçbir İçtimaî müessese yoktur ki, kendisini içine alan bir kabı bulunmasın. Cami, kilise, havra . . adı geçenden salikle- rinin birleştiği, akide ve imanlarını takviye eyledikleri mekândır. Mektep, II edrese, ve tekke . . bu itibarla gayelerini tahakkuk ettirmek için çalışan insan zümrelerini toplayan birer sosyal yuvadır. Tesisatının mekân olmak dolayısile alelade mekânlardan farkı yoktur; fakat herbirinin oynadığı rol bakımından taşıdığı moral ehemmiyet gözlerimizden kurtulamaz. Zira bu kap sayesindedir ki camianın ruhu bir sekil alır; mâeri vicdana veçhe verdirilmiş olur. Eğer hakikaten bir yerde inkilâp meydana gelmiş ise, o inkilâbm sığınacağı yuvalar da beraber teazzuv eder. Şayet inkilâbe muvazi, onu besleyecek müesseselere yer verilmez veya yeter miktarda önem beslenemez ise, inkilâp hareketleri veya başarılan muvaffakiyetler ya çelimsiz kalacak veya silinmeğe mahkûm bulunacaktır.

Bir inkilâbm azametini mi tetkik etmek istiyorsunuz? Veyahut bir inkilâbın müstakbel neticelerini mi görmek arzusundasınız. Yapacak olduğunuz ilk iş, bu kalkınma teşebbüslerini imâl eden yuvaları geziniz; orada şeflik yapanların psikolojisini ve sos yal inançlarını tahlil eldiniz. Bu taktirde sırasile göreceksiniz ki netice ya ümit verici/veyahutta körleticidir. Şayet bu inanç esseselerin başında olanlar inanmış ise ummetinede imanlarım telkin edeceklerdir. Yok böyle değil de mabetlerde başkanlık yapanların gayesi mahza menfaat ise, adı geçen binaların kiralık kıymetlerini ölçmekte gecikmeyeceksiniz.

İslâm dini şarkta, Hıristiyanlık dini, garpte hakimsıiyetini tesis eylemiş bulunması ve halen payidar olmasının sebebini, cami ve kiliselerin mevcudiyetine ve burada imâmet vazifesini alanların hakkile gayelerine elverişli çalışmalarına bağlayabiliriz. İslâmlık veya Hıristiyanlık mefkûresi nereye ulaşmış ise, orada muhakkak ki bir cami veyahut bir kilise mevcutdur. Dinî ve beşerî gayeye elverişli elemanlar yetiştirmeği istihdaf eden medreseler karşısında modern mekteplerle karşılaşıyoruz. Filhakika mektepler bu bakımdan millî gayelere elverişli müesseselerdir. Muallimler gençlik başında millî mefkûreyi bütün varlığile aşılamak ihtirasını taşıyan mürşidlerdir, Maamafi iş bu kadarla bitmiyor; bir de günün yetişkin zümresini daha geniş mikyasta birleştirmek gayesile çalışması gereken müesseselere ihtiyaç vardır ki, bu müesseseler de (Halkevleri) dir.

O halde Halkevleri, millî camiaya mensup fertleri, o mille tin mefkûresine en uygun yoldan götüren ve bu hususta bütün vasıtaları hazırlayan kutsî bir yuvadır. Bu ulvî yuvalarda çalışan lar, 1 et illî ülküleri namına bu işe kendilerini verdikleri nisbette şeref kazanırlar. Onlar, millî heyecanı daima ateşli tutmağa uğraşan, zümrelere kültür aşılıyarak ruhları ruhlara kaynak yapan ve nihayet bir ergenekon demircisi kadar milletin sevgilisidirler.

Monarşi niçin yıkılmıştır? Zira onu besleyen kiliseler, milleti iğfal edecek kadar metin papazlar bulamadı. Mabetlerde sahte kâr dindarların sözünü dinleyecek pek az safdil insan kald?. Ve nihayet temeli katedraller üzerine kurulmuş muazzam monarşik binalar çöktü, gitti. Büyük dâhi Atatürkün zekâsı da bu inceliği görmüştü. Saray yıkılsın; fakat ona mesned olan tekke ve zavi

yeler kalsın, olamazdı. Onların da yıkılması zaruri idi. Tarihe dikkat edilirse, orta zaman menfaat düşkünlerinin gayesi mabetleri sağlamlaştırmak olmuştu. Kardinallar ve meşayihkıralların, sultanların sevgilileri idi. Gözdeleri bulunuyordu. Bu irtica yuvalarını yıkmak üzere uzanan masum eller bayağı hırsların makarri olan Saray ve mabedin manevî otoritesile kırılmağa mahkûm olmuştur. Ve yine hepimizin malûmudur ki, saray devrilerken, asilzadeler ortadan kalkarken bunlara yataklık yapan pabas sınıfı da bera ber yok oldu. Çarlaraf hafiyelik yapan Rus papasları Rus millî hareketile ortadan kalktı. Muhakkak ki yapılan inkilâplarda yıkıl masıhedefkıhnanmefkûreilebirliktebumteefkûreyeâletolan bu müesseseler deberaber gidecektir. Ya doğrudan doğruya bina veyahut bu binada gizli olan manevi hava yok edilecektir. Esasen fikir yaşatamayan binada taarruza hedef olacak hiç bir şey yoktur. HalenmüzeolanAyasofyacamii,Hıristiyanlığıntamııahını çeker olmaktan kurtulmuşdur.

Binaenaleyh Halkevleri bugün Cuumhuriyetçiliğin, demokrasinin yaşadığı ve bu mukaddes fikirleri yaşatacak olan yegâne müessesedir. Bu imalâthanede bir bütün olmak iddiasını güdeıf milliyetçiliğin katışıksız ruhu dökülüyor. Bu ruh doğrudan doğruya milli Kültürdür. Hedef ve gayesi bir olan Halkevleri ve halkevi elemanlarının vazifesi, işte dökülen bu millî ruhu bütün ihtimam ve gayretlerde mükemmel kılmaktır. Bu arada işlenecek ufak bir ihtimal ileride doğacak mühlik hastalıkların menşei olacaktır:

İstanbulda patrikhane ve Anadolunun Jl uhtelif vilâyetlerinde akalliyetlere ait bulunan Kiliseler sureta dinî fakat hâlen millî gayelerini yaşatacak kadar kuvvetli müesseseler olduğu halde,

Osmanlı idaresinde bu kadar geniş ve kuvvtli teşkilâttan mahrum bulunuyorduk. Bu mahrumiyet karşısında Atatürk gençlik ruhunu daima ateşli tutacak muhitler yaratmak meciburiyetinde kaldı. Halbuki bu günün gençliği için Atatürk ve onun yüksek arkadaşı sevgili Reisicümburumuz İsmet İnönünün himayelerinde ilerliyen nice nice samimi yuvalar mevcuttur. Bu samimi mâbet ey Türk gençliği, işte karşında seini sinesinde basmak üzere çağırıyor, Sevgili Türk yurdunun yüca Kâbesi olan Türkün evinde sonsuz saygı ve sevgiler..

Necmi OMAÇER