I

Memlekete öteden beri epi sanat, ilim ve devlet adamları yetiştirmiş olan Gaziantep muhiti bir çok halk şairlerinin de vatanı olmuştur. Bir kısmını yalnız adları ile ve bazılarını hayatları ve eserlerile oldukça tanımağa muvaffak olduğumuz bu şairler arasında hakkında hiç bir ciddî tetkik yapılmıyanlardan biri de (Deli Şerif) tir.

Gaziantep Halk Şairleri silsilesinin son halkalarından olan Deli Şerif’e değerli öğretmen Şakir Sabri (Gaziantep Büyükleri: S. 174-182) ve Ali Riza Yalgın’dan (Gaziantep Şairleri: Halk Bilgisi Haberleri C. 8 S. 50) başka şimdiye kadar temas eden olmamıştır. Onun için bu satırları yazarken biz bu iki arkadaşın makaleleriyle, Gaziantep öğretmenlerinden bay Vehbi Dai’nin vaktiyle Halk Bilgisi Derneği’ne bir defter halinde gönderdiği notların dışında faydalanacak kaynak bulamadık.

II

Deli Şerif (H. 1295) 1878 tarihin de Gaziantep’te doğdu. Babası Sadık Daî namında biri olup, 1934 senesinde yüz yaşına yaklaşmış olduğu halde Gaziantep’te yaşamakta idi.

Çocukluğu memleketinde geçen şair, Gaziantep Rüşdiyesinde okumuş ve ondan sonra tahsiline devam etmiyerek babasının (Karaçomak) denilen çiftliğinde ziraatle meşgul olmuştur.

Her Anadolu çocuğunun bünyesini kuvvetlendiren, gürbüzleştiren ve ruhunu neş’e ve cesaretle dolduran çiftlik hayatı ve toprak işleri Deli Şerifi pek çabuk yormuş ve usandırmış olacak ki o pek genç yaşında alkolda huzur ve saadet aramağa başlamış ve çok geçmeden rakı düşkünlüğü kendisinde en yüksek dereceyi bulmuştur. Maddi ve manevi sebepleri bilinmiyen bu düşkünlük Deli Şerifi içinden ve dışından yıkan büyük bir felaket olmuştur.

Bay Şakir Sabri (Gaziantep Büyükleri) adlı eserinde: (S. 174) Şerif Efendi işretinin kurbanı oldu. Gece gündüz içerdi. Kafası hiç ayık gezmezdi. Saçları genç yaşında ağarmış, dişleri dökülmüştü. Midesinden de çok muztaripti. diyerek şairin düştüğü acı vaziyetin kara tablosunu çok sert çizgilerle göstermektedir.

Ne kadar sağlam ve dayanıklı olursa olsun insan uzviyetinin, uğursuz bir tahrip vasıtasının durmadan nüfuz eden zehirinden uzun müddet müteessir olmaması elbette imkansızdır.

Bu cihetle Deli Şerifin vücudunu da alkol az zamanda harap etmiş ve son zamanlarında sefil bir kadid halin de kalan şairi, nihayet 14 Ağustos 1927 de toprağa sermiştir.

Deli Şerifin ölümile yakınlarının kalplerinde yaralar açtığını, babasının dilinden amcasının oğlu Mehmet Zeki Daî tarafından söylenen bir manzumeden öğreniyoruz. Deli Şerifin karakterini az çok gösterdikten başka öldüğü zaman onun Karaçomak köyüne götürülerek annesinin yanına gömüldüğünü haber vermesi bakımından ehemmiyetli olan bu ağıdın bir kaç parçasını alıyoruz:

Çok kimseler makdirin bilmedi;

Peşiman oldular fırsat kalmadı;

Şu fani dünyada yüzüm gülmedi

Duacılar içre Deli Şerifim.

Atçılıkta mehametl var idi;

Arasıra şiirlerde der idi;

Gaziayıntap’ta yektâer idi;

Duacılar ..

Billah...

Bir ekmeği bir el ile yir idi;

Misafirim daha var mı der Iidi;

Sahiyler içinde Hatem tayy idi;

Duacılar...

Billah...

Antep’ten hanesin köye götürdüm;

Anasının civarına yatırdım;

Eyvah ağlum yine aklım yitirdim;

Duacılar...

Billah...

Bîçâre Zekiyi yaktın ne çâre;

Sinesine urdun olunmaz yâre;

Ümidim yakında yanına vara,

Duacılar...

Billah..

Doğum ve ölüm yıllarına göre Deli Şerif kırk dokuz sene yaşamıştır. Babasının ömrüne nisbetle pek kısa olan bu hayatında şairin ancak iki kazancı vardır ki bunlardan biri ismine eklenen (Deli) sıfatı, diğeri de Gaziantep halkının hoşlandığı şiirleridir. Eserlerine bakılınca müvazenesiz bir adam olmadığı sanılan Şerif’e (Deli) denilmesi belki de bir türlü sonu gelmiyen sarhoşluğundandır.

Kızım dişlerine senin var ilâç;

Dünyada olma sen kimseye muhtaç;

İnci ben sağ iken gözlerini aç!

Deden hakikaten çünkü nâmizaç!

Kıtasında, kendisinin biri inci ve bay Şakir Sabri’nin verdiği malûmattan da (Gaziantep Büyükleri S. 179) diğeri Nefise adında iki kızı olduğu anlaşılıyor.

III

Deli Şerif’in şiirleri toplu bir hal de henüz basılmamıştır. Bay Şakir Sabri, Gaziantep öğretmenlerinden Vehbi Dâî tarafından, şairin hayatına ait malumat ile birlikte şiirlerinin de tesbit edildiğinden bahsediyorsa da bunların neşredilip edilmediğini bilmiyoruz.

Elde bulunan manzumelerine göre Deli Şerif tam bir halk şairidir. Hece vezni gibi aruzu da bilen bir şair. Mahsullerinde Gaziantep lehçesini kullanmış ve ihtimal ki bundan dolayı Gazianteplilere kendisini çok sevdirmiştir.

Şiirlerinden anlaşılıyor ki Deli Şerif çok bahtsız bir adamdır. İyi bir aile arasında yetişmiş, şöyle böyle tahsil görmüş olduğu halde rakıya düşkün olduğu için hayatına belli başlı bir istikamet verememiş, dünyadan daima şikâyet ederek yaşamıştır. Şiirlerinden birinde:

Aptallara çifte davul çaldırdım;

Çok adama ikram ettim, güldürdüm;

Dostum sevindirdim, hasmım yıldırdım;

Çok adım söylendi benim bir zaman.

Köheylanın yörüğüne çok bindim;

Malımın uğruna pervane döndüm;

İpsize, hırsıza vay hamle sundum;

Çağırttırdım çar köşeye el’eman!

Denmesinden gençlik çağlarında hal ve vakti yerinde, fakat ele avuca sığmaz bir mahluk olduğunu hükmedilmesi kaabil olan Deli Şerif, rakı iptilası yüzünden yavaş yavaş hem servetini kaybetmiş, nihayet düştüğü sefaleti yine kendi acı acı hikayede lezzet bulmuştur:

Para pul yok boş gezenin birisi,

Sokaklarda kaldım gece yarısı

Sefil Şerif anasının dirisi;

Dirseğimden içirdiler bana kan!

Ölümü münasebetile amcasının oğlu Mehmet Zeki Dâî tarafından söylenen ağıda da işaret edildiği gibi, Deli Şerif ömründe hiç gülmemiştir. Bunu mahsullerinde açıkça ifade eden Deli Şerif, bir noktada yanılmaktadır ki oda saadetin kapılarını elile kapadığını unutarak ıstırabının mesuliyetini baht-

(Devam edecek)