Bir güllükte sayısız çeşit ve renkte güller vardı. Kırmızı, beyaz, penbe, sarı güller açmış; etrafa gülümseyorlardı. Şendiler...

Fakat kırmızı gül daha çok neşeli ve mağrur görünüyordu. Kızıl kana bulanmış yapraklarına, iri göğdesine bakarak öğündü. İstihfafkâr nazarlarlar etrafa bakındı:

— Ben şu güzel koku ve rengimle herkesten üstünüm, dedi ve silkindi. İnci tanesi gibi Şebnemler bu laftan sıkılmışlar gibi ondan ayrılıp yere indiler. Mağrur gülün sözleri cevabsız kaldı.

Uzaktan, tâ uzaklardan bir çift kelebek geldi. Yorgun idiler. Erkek, dişisine dinlenmek için bir gül dalı gösterdi. Dişi kelebek, kanatlarını çırparak, başka bir dala kondu ve bütün güllerin işitebileceği bir sesle eşine:

— Kandan çok hoşlanmam!

Dedi.

Ziya GÜNER