Geline bakmaya gitmek hususi bir hazırlığı icap ettirmez gündelik, sokak kıyafeti giymek kafidir. Misafirler gelin evinin kapısından karşılanarak cehizin bila istisna bütün parçalarının serildiği veya asıldığı ve gelinin de hususi hazırlanan köşesinde oturduğu odaya götürülür. Gelenler gelini ve cehizi inceden inceye gözleriyle didikliyerek 10-15 dakika kadar otururlar. Geline bakmadan sonra günlerce dedikodusu yapılıp geline ait olan eşyalara ait olan ve olmayan ne kadar kusur varsa söz konusu olur. Yalnız kadınların gittiği geline bakma usulüde misafirlerin tanıdık olup olmaması mevzu bahis değildir. Sokaktan gelen herhangi bir kadında hiç bir ilgisi olmadığı halde girip geline bakmasının hem geline hem de bakana uğur getireceğine inanılır.

El öpmek: El öpmek için oğlan evi kız evine düğünden 8-10 gün sonra gider. Ziyaret kız evine gündüzden okuyucu kadın vasıtası ile haber verilir. Gelin akşamdan önce babası evine gider. Damat, anası ve babası gece giderler ve beraberlerinde mevsimine göre meyveler, çerezler ve baklava götürürler.

Damat yerine oturduktan sonra gelip yanına oturur. Damat biraz sonra kalkıp kayın babasının sonrada sıra ile hazır bulunan herkesin yaş sırası ile eli öpülüp veya sıkıldıktan sonra; Kayın anasının elini öper. El öpme faslından sonra Damat gelinin yanına değil başka bir yere oturur. Gelinin erkek kardeşleride damadın iki yanına otururlar.

El öpme faslı biter bitmez gelinin babası Damadına bir su satılı alabileceği gibi gayet pahalı bir şeyde alabilir. Fakat bunların esas değeri ne olursa olsun manevî değeri birdir. El Öpme töreni 2-3 saat devam eder.

Okuyucu: Okuyucu tabir edilen kadın evlenmenin bütün muameleleri yani Nişan, Kına, Cebiz, Gelinci, el öpme vs. de kız ve oğlan evleri arasında haber götürüp getirir ve misafirleri bu toplantılara çağırır. Okuyucu bu hizmetlerine karşı para almaz fakat davet edilen evler bulgur, simit-pekmez vs. gibi zahirelerden hediyelerle daveti kabul ettiklerini bildirirler. Son zamanlarda zahire verme adeti yavaş yavaş bırakılarak okuyucuya parada verilmeye başlanmıştır. Okuyucular düğün sonunda düğün sahiplerindende belli bir ücret alırlar.

Damadın kaynana ve kayın babası ile konuşmasına rağmen gelin kayın babası ile konuşmaz. Ve bir gelin ne kadar uzun müttet kayın babası ile konuşmazsa o kadar makbul bir gelin sayılır. Halk arasında 40-50 yıl kayın babası ile konuşmamış gelinlerin ismi ”Azize” gibi sayğı ile anılır ve bu kızın ailesi için övünme vesilesidir. Bir gelinin kayın babası ile konuşması için kayın babasından kıymetli bîr hediye alması lazımdır. Bir gelin ne kadar uzun müddet konuşmazsa o kadar kıymetli hediye alır. Mesela Gaziantep’in Yazıcık mahallesinde bundan 40-45 yıl önce geçen bir hadiseyi buna misal verebiliriz: 85 -99 yaşında bir adamın ölüm düşeyindeki Son arzusu (47) yıldır kendisinin gelini olan ve yine bu kadar yıl aynı evde oturup bir defa bile kendisine söz söylemiyen gelinin ağzından bir kaç cümle istemesidir.

Gelinler yalnız kayın baba ile konuşmamaklada kalmaz onların yanlarında çocuklarınıda sevmezler ve kucaklarına almazlar. Gine Gaziantep’in Şehreküstü semtinde bişirici başında ”Antep harbinden önce bir olay olmuş ve odasında kucağında çocuğunu avutan bir gelin kayın babasının ansızın odaya girmesi çocucuğu birden bire yere atmış ve mangala düşen çocuk ağır bir şekilde yanmıştı.

Burada şunuda belirtmek lazımdır, gelinin kayınbabası ile olan konuşmaması küskünlük değildir. Bilakis her emrini seve seve yerine getirir.

Gelinle kaynana arasında kayınbabada olduğu gibi örf ve adetin koyduğu konuşma yasağı yoktur. Fakat genel olarak dünyanın her yanında (iptidailerdede dahil olmak üzere) olduğu gibi gelin kaynana geçimsizliği vardır. Buna ait Gaziantep’in kendine has 20-25 kadar manisi varsada burada yalnız birini misal olarak vereceğim:

Eşik başı yarıldı

Kaynanam da darıldı

Darılırsa darılsın

Oğlu bana sarıldı

Son olarak şunu söyleyeyim: Yukarda bahsettiğim kayınbabayla uzun müddet konuşmama usulüne uyanlar hemen yok denerek kadar azalmış veya hiç derecesine inmişsede yine de gelinler 2-3 gün kayın babaya "gelinlik” ederler. Yani konuşmazlar.