(Geçen sayıdan devam)
Dolichenus mezhebi hakkında Grand Ancyclopeni’de şu malumat verilmektedir. Bu tabir (Jüpiter' in lakabıdır. Bu şu şekilde okunur: Doliçhenius, Dolichenus.
Tuna civarında bulunmuş olan birçok abidelerde bunun mevcudiyeti tanınmıştır. Bu civara menşei Suriye olan bu ilahın mezhebi, doğudan gelen Romalı alaylar tarafından getirilmiştir.
Bu abidelerin en garibi 1015 yılında Macaristan’da Kömöld civarında Bottyan’da Tolna Komitesi tarafından bulundu. Bu eser, üstü gümüş kaplamalı tunçtan mamul ve üzeri nakışlı, oymalı bir eser olup piramit şeklindedir. Bir adak olarak kullanılmış olması muhtemeldir. Cephelerinin birinde bulunan Tanrı, başında miğfer üzerinde zırh, bir elinde çekiç diğer bir elinde şimşek ile müsellah ve bir boğanın sırtında, bütün sembolleri ile beraber gösterilerek resmedilmiştir. Bundan başka yanında birçok tanrılar ve askerî alametler bulunmaktadır.
Dolichenus bir coğrafî lakaptır. Ve herhalde Suriye’de bulunan ve birçok eski müellifler tarafından dolica, dolicha, dolichiny diye yazılan bugünkü Halep vilayetindeki (Dülük)'ten başka bir yer değildir. Buradaki Antonin mabedinde güneşe ibadet ederlerdi. (Jüpiter Dolichenus) mezhebinin menba ve merkezini Jüpiter ismi altında aramak lazımdır.
(İslam Ansiklopedisi)2nde Antep hakkında şu malûmat vardır. Antep (Ermenilerce Abtaph) aynı isimdeki bir kazanın ismidir. Ve Halep'in kuzeyindedir. 45.000 kadar olan nüfusunun üçte ikisi Müslümandır. Burası Amerikalıların misyon merkezidir. Bunlar burada bir kolej tesis etmişlerdir. ([1]) Şehrin ticaret ve sanayii epeyce mühimdir. Antep’te pamuklu kumaşlar yapıldığı gibi pekmez ve rakısı da meşhurdur. Burada eski binalardan bir su kemeri kalmıştır ki şehrin suları hala bu kemerden gelir. Şehirde bir de iç kale vardır.
Yakut'a göre Antep’e vakti ile (Dülük) de tesmiye edilirdi. Fakat Yakut’un söylediğine göre bu isim bilhassa vilayetin ismiydi. Hakikatle ise Dülük eski (Dolihe) olup Antep’in iki saat kuzey batısında bulunur. Buranın Ptoleme-Batlamyos’un Dhiva tesmiye ettiği yere isabet etmesi muhtemeldir. Muhakkak olan bir şey varsa eski Arap coğrafyacıları Antep ismini zikretmemektedir.
Hitit Devrinde Antep
Hitit eserleri ile uğraşan alimler Antep ve havalisinde eski Hitit medeniyetini aydınlatacak birçok kıymetli eserlere rastlamışlardır. Bilhassa İngiliz alimlerinin bu husustaki araştırmaları şayanı dikkattir.
Liverpool Üniversitesi Arkeolojisi usul ve tatbikatı Profesörü ve Londra Arkeolojisi Cemiyeti azasından John Grastang, The Land Of Ahs Hitites adlı eserinde (Küçük Asya’da Yeni Araştırmalar ve Keşfiyat ve Hitit Abidelerinin Tarifi) bahsinde Antep için şu satırları yazmaktadır.
Antep'ten kuzeye doğru giden başlıca yol Maraş civarından Pyramus’a (Ceyhan Nehri) vasıl olunduktan sonra nehri yakından Elbistan'a kadar takip eder. Antep'ten Maraş'a daha doğrusu bir cadde vardır. Bu yol Pyramus’a dökülen derelerin yanından geçiyor. Ve kuzey batıya doğru uzanarak şehre doğru gidiyor, bu mıntıkanın caddelerine Maraş'ta temrüz ederler. Bu merkezden de diğer diğer hatlardan bazıları güney mıntıkalarına uzanıyor. Bir taraftan da Pyramus Vadisi'nden Kilikya Ovası'na iniliyor. Öbür taraftan Antep caddesi vardır ki şimdi biz onu takip ediyoruz. Bu yol bizi Suriye’nin en şimal tarafından getirmektedir. Burası Hititlerin Firavunlar ve Asurilerle mücadelelerinin tarihî sahnesidir. Önümüzde Halep'e kadar uzanan saha iki mahiyettedir. Doğuda Fırat'a kadar uzanan büyük ovalar vardır. Batıda ise ovalarla deniz arasındaki dağ silsilesi vardır ki bunlar birbirleri ile ve aynı zamanda sahil ile muvazidir. Mahalli yollardan başka bu ıssız sahadan geçen yegâne yol Halep'ten, Antep'ten Birecik’e ve Trak Geçiti'ne gider. Kadim (Karkamış Carabulus) buradan pek uzak değildir.
Kartal köyü ormanlı tepeleri çevrilmiş yeşil bir vadidedir. Burası dağ yolundan Antep'e bir günlük uzaklıktadır. Dağa yakın olduğu için bura halkı daha serbesttirler. Bu köylülerin Türkmen oldukları söylenmektedir.
Fakat yüzlerinde bir şey vardır ki tamamı ile Hitit portrelerini hatırlatıyor. Bu, bilhassa kadınlar da pek kuvvetle hissedildiği gibi erkeklerin bazılarında da pek barizdir. Bu hâl, şimdiki halkın geçmiş zamanlarda kendilerinden evvel buralarda bir kavimle karışmış olmaları hissini verir. Çünkü buranın üst tarafındaki dağlarda (Dağ adamı) yerleşmişlerdir ki bu köylüler kendilerinden başkalarına yabancı bir kavim nazarı ile bakarlar. Burada öyle şayanı dikkat simalarla karşılanılır ki bunların Mısır üs kültürlerinde pek vazih olarak portre edilmiş olduğu görülür.
Bunlar görüldüğü zaman Hitit abidelerindeki portreleri hatırlatmamak mümkün değildir. Bunların karakteristik vasıfları şudur: Kuvvetli ve kalın bir burun geriye kaçmış bir alın, arkası yuvarlak bir kafa, kalın dudaklar, ağır bakışlar, bütün bunlar kuvveti ve enerjiyi ifade eder. Fotoğraflarımızı Antep civarındaki Küçük Kızılhisar'da aldık. Bu yaşayan tipler aşikardır ki eskiden bu dağlık havalide yaşıyan tiplerin aynıdır.
Hititlere dair kitabeli bir kabartma (Karaburçlu) 'da bulunmuştur. Hususi mahiyette oymalı ve kitabeli bir köşe taşı da Antep'in biraz şarkında bulundu. Fakat en şayan-ı dikkati Antep'te bulunan köşe taşıdır.
Antep (Sakçagözü-Keferdiz) 'den bir günlük ötede ve buranın şarkındadır. Antep iki caddenin birleştiği bir noktadır. Bu yollardan biri Kilikya'dan şarka doğru Fırat'tan geçer. Öteki de Maraş, Antep, Kilis'ten Halep'e doğru gider.
Nefs-i Antep'in içinde Hitit el işlerine ait granit bir köşe taşından başka bulunmaması taaccübe şayandır. Bu köşe taşı bir kübik bloktur. Ve tahminen 23 ayak yüksekliğindedir. Bir cephesinde yazılar vardır. Ve sağ tarafı üskültürlüdür.
Bunun bir mimari parça olduğu bellidir. Çünkü bu tek taşın üzerinde ne yazı ne de üskültür tamam değildir. Mamafih zikredilmelidir ki Sakçagözü Zincirli Höyük'teki saray binalarının hiçbirinde duvarların içinde kitabeli taş görülmemiştir. Binaenaleyh biz bu taşı başka bir sınıf binaya aid bir taş gibi telâkki etmeye meyyaliz. Mesela bir kahramana ait abide veya bir mabede ait yapı taşı gibi.
(Devamı var)
[1] Kollejtepe'nin yeri evvelce Göğüşlerden Hacı Mehmet Taha Efendi'nin idi. Amerikalılar Gaziantep’te kolej yapmak için en münasip yer olarak burasını seçince Hacı Efendi'ye müracaat ederler. Hacı Mehmet Taha Göğüş ise burasını Amerikalılara hibe eder.
Hacı Mehmet Taha Göğüş, Göğüşlerin Boz Ağa kolunun babasıdır. Yani şimdiki Gaziantep mebusu Ali İhsan Göğüş’ün babasının ceddi, Müze müdürü Sabahat ve Ziraat Mücadele Müdürü Celâl Göğüş’ün dedeleridir.