(Geçen sayıdan devam)

Ebülferec vakayinamesinde Hazart ile zikredilen bir şatodur. 1150 yılında Frank Şövalyeleri Göksun Müslümanlar eline düştüğü zaman oradan hicret edip burayı işgal etmişlerdir. Ebüiferece göre bu kale Antep’ten başka bir yer değildir.

Rey eserinin diğer bir yerinde Edesse Urfa prensliğinden bahsederken Hatab, Tulup, Coris veya Samsat, Rovandal, Coricie, bir Sororgie (Suruç) kalelerinin bu prensliğe tabi malikaneler olduğunu yazar. Diğer garp müellifleri Hatab ile Tulup ’un Dülük Antek olduğunda ittifak ederler. Berutta Fransa Ho Komiserliği assari atika bürosu tarafından üç̧ ayda bir çıkarılmakta olan Syrıa mecmuasının 1923 senesinde çıkan nüshasının 78 inci sahifasında l'ulupa hakkında gördüğümüz dikkate şayan bir yazı Antep’in eksikliğini aydınlatması bakımından da ayrıca ehemmiyetlidir.

Mgr. Petit tarafından Paris’te (Acad. des nscrit) kitabeler akamedesinde verilen bir Comtes rendus’de (S. 189 ve müteakip) Tulupanın Hierapolis-Munbüç şehrinden başka bir şey olmadığını iddia etmesini R. D. tamamı ile hatalı bulmakta ve bunu cerhetmektedir. (2) Mrg. Petit’nin La ville de Tulupa şehri adını taşıyan bu mevzu hakkında R. D. şunları beyan’ etmektedir.

Tulupa, Mgr. Peıit lügati üzerine nazarı dikkati celp etmekte ve Münic adile aynı fikri verdiğini ve bu şehrin iki adının bulunduğunu ileri sürmektedir. Fakat biz bu fikirde değiliz. Bu iddia Tulupa ile Doulcuk ve eskiden Doliche olan şehrin varlığını sarsmaktadır.

Halbuki Haçlıları devrinde yetişen müverrihler bu şehre hep aynı adı vermişlerdir. Bu iddia Rey. Röchrich ve bunlara benzer muharrirler tarafından Doliche sitesi üzerindeki tetkiklerine karşı da bir hayret uyandırmaktadır.

Yunanlıların Doliche Arapların buna benzetmek için Doulouk ve Haçlılar seferi esnasında ise Bizansların Telouck dedikleri ve yine bu devirde başka, bir ifade ve yazı şekli ile orta çağda yetişen papasların tulupa adını vermiş̧ oldukları şehir hep aynı şehirdir.

Burası orta çağda Urfa kontluğunun malikânesi idi. Ve adı Hatap veya Tulupa idi. Bunlar birbirine yakın komşu iki şehirden başka bir şey değildir. Yani şimdiki adları ile Antep ve Dülük Gerçi Mgr. Petit fikrini müdafaa için Mg. Duchsne’in XIII’nci asra ait bir Latin metnini bir delil olarak göstermektedir. Bu metin şöyledir.

İn Archiepiscapatu Tulipensi Qui etiarn Eliospo litanus Apellatur.

Mgr. Duchsne’in, Eliospoiitanus kelimesini Hierapolitanus şeklinde okumayı teklif etmektedir. Fakat bu okunuş̧ Hierapolis ile Tulupa’ın bir olmasına delalet etmez Alimler bu metindeki kelimenin Dülük-Tulupa olduğunda müttefiktirler. Bu olsa olsa Tulupa’nm Hierapolis gibi müstahkem bir yer olduğunu ifade eder.

K. Humman-O. Puchstein. Anadolu’ya ve Şimali Suriye'ye seyahat adil kitapta Antep için şunları yazar (x X x) Tepeye geldiğiniz zaman 980 m denizden yüksekliği Antep yeşil bir ovanın ortasında göründü̈. Yumuşak kumların arasında hafif yükselerek ilerleyen yollar, ziyadesiyle Paris’i hatırlatıyordu. Saat 4 de 805 M. denizden yüksek kurulmuş̧ şehre geldik. (Djeridden 35 Km’dir) insana bıraktığı tesir pek hoştur. Evler ekseriyetle yontulmuş̧ taşlardan yapılmıştır ki bunların yani taşların üzerinden testere ve baltalarla çalışılır. Evlerin damları alçak avlular, geniş̧ ve hemen hepsinin ufak bir bahçesi vardır.

Biz Nasara-Khan da iki kat gayet basit tezyin edilmiş̧ bir ev kiraladık ve bütün eşyalarımızı oraya naklettik. Antep’te her şeyin hallinin bir diğeri vardır. Mektup yazmak kartları takip etmek fotoğraf çekmeyi ilerletmek alçı tedarik etmek, yeni yük hayvanları kiralamak ve ziyaretler yapmak gibi. Bize Türkiye hükûmeti Halep valisini tavsiye ettiği halde, diğer bütün ufak valiler de geldiğimizden haberdardırlar. Çünkü ertesi sabah şehrin bütün nüfuzlu kimseleri bizi ziyarete geldiler. Vali ve Belediye Reisi bizim hizmetimize iki zabit tayin ettiler. Bundan başka da bir kısmım meraklılar teşkil eden memleketin eşrafı geldiler.

Şehrin hemen şayanı temasa şeyleri yoktur. Fakat bütün şehirde çarsıya girileceği zaman insaf kendisini Arabistan’da zanneder. Şehrin tam ortasında asırlarca evvel yapılmış̧ şayanı temasa bir kale yükselir. Kilenin etrafında derin hendekler vardır ki bunları duvarlarını yüz ayak yüksekliğindeki kayalıklar teşkil eder. Şimdiki halde çürümüş ağaç̧ kütükleri deposu halindedir. Kale baş döndürücü yükseklikte asma köprülere ve yüksek kulelere maliktir. Kalenin içinde paslanmış̧ toplar bulunmaktadır. Kapıları artık açılıp kapanmayacak bir hale gelmiştir. Bundan anlaşılıyor ki şehir İbrahim Paşa zamanında çok tahribe maruz kalmış̧ ve çok sıkıntı çekmiştir. Memlekette 50.000’e yakın insan vardır ki bunların arasında bir miktar Yahudi Ansan ve 6000 kadar da Ermeni vardır. Burada bulunan Ermenilerin vaziyeti çok tuhaftır. Daima kendi hallerinde yaşarlar. Ve diğer şehir halkına benzemeye çalışırlar. Bunlar Protestan olan İngiliz ve Amerikan misyonerlerinin nüfus ve tesirleri altında kalmışlardır. Bu misyonerler memleketin her tarafına bazı Ermenilerin muhtelif tesirler altında dinlerini üç̧ dört defa değiştirdikleri görülmüştür.

Bir gün bizi bir adam ziyaret etti. Kendisinin İngiliz baş papazlarından Mıgırdiç isminde bir kimse olduğunu söyledi. Evvela yarım yamalak sonra düzgün bir Türkçe ile bize şunları anlatmaya başladı.

İngiltere’de tahsil ettim. (Ganterbury) Baş papazını yanında kardeşim vardır. Biz feyzimizi oradan aldık. Vazifemiz burada insaniyete ve hemşerilerimize hizmet etmektir.

Bu adam bu cümleleri belki bize beş̧ on on defa tekrarladı. Biz bu kilise adamına iade-i ziyarete gittiğimiz zaman kendisini iki odadan ibaret olan ve etrafı bahçeli ufak birebir evin içinde bulduk. Yanında genç̧ ve güzel bir kadın ve bir de ufak bir çocuk vardı. Sonradan bize başka Ermenilerin anlattıklarına göre bu bir Ermeni papazı imiş̧.

(Devamı var)

(X) Burada muhasaranın altı ay sürdüğü yazılıyorsa da Gaziantep müdafaası 1 Nisan 1920’den 7 Şubat 1921’e kadar on aydan fazla devam etmiştir.

(XX) Sacur vadisi Antep’ten geçer.

(XXX) Reisen in Kleinasien und Nordsyrien. 1890