Gaziantep’in Kurtuluşunun 41’nci yıldönümüne raslıyan 25 Aralık 1962 gecesi Öğretmen Okulu Konferans Salonunda Gaziantep Lisesi tarafından düzenlenen törende Lise müdür yardımcısı Nadir Gül’ün yaptığı konuşmayı aynen aşağıya alıyoruz:

Saygıdeğer Konuklarımız:

Bugün, bu gece, Kurtuluş ve Özgürlük savaşında yol açan, ün salan Gaziantep’le Gazianteplilerle karşı karşıyasınız. Alçak gönüllülüğün sadeliğinde kahramanlığın asaletini yoğuran savaşçıların arasındasınız.

Gaziantep. İnsanlık tarihinde, Türk doğma mutluluğuna ermiş ey ünlü şehir... Dört bin yıl önce Türk Ataları Hititler evlerini senin tepelerinde kurdular. Senin çarşılarında çeliğe su verildi.

Sene İsa’dan önce 1295... Kadeş Savaşındayız... Piramitlerin mağrur imparatoru II. Ramses’in ordularını dağıtan tümenlerin arasında senin kahraman bölüklerini de görüyoruz. Ellerinde senin çarşılarında yapılma çelik kılıçlar vardı. O zaman bu kılıçlar yiğitliğe eklenmiş mucizeli bir teknik üstünlüktü. Bu çelik kılıçlarla Firavunun tunçlarını doğrayan sendin... Zaman akıp geçti. Akınlar, istilalar birbirini kovaladı. Fakat ey Gaziantep Zaman rüzgarının karşısında senin Türklük mayan bir kaya gibi sapasağlam kalmasını, yüzyılların üstünden bakmasını bildi...

12 Yüzyıldayız 1071 yılında Alparaslan’ın Malazgirt’te kopardığı tayfunun dalgalarında Türk Boyları Anadolu içlerine yeniden yayılıyor. Anadolu’nun Türklüğü yeniden aşılanıyor. . Melikşah’la, Kutulmuş oğlu Süleymanla Tutuşla Gaziantep yeniden şahlanıyor... Haçlı sürülerinin eritilmesinde Antep’in türkmenlerine büyük görevler, büyük şerefler düşüyor... Latin artıklarını Tılbaşardan sürüp çıkartan senin atalarındı. Ele avuca sığmıyan Urfa kontu Juslen’i esir edip Musul Atabeyine teslim eden yine şendin. Ey Gaziantep, tarihin nice şereflerle doludur....

Sene 1516... Fırtına durulmuş Gaziantep Yavuzla, Türk denizinde kendi benliğini bulmuştur. Osmanlı imparatorluğu’nun enginliğinde bir iç ülke olarak barış ve refah yüzyılları... Fakat Gaziantep’e bu barış yüzyılları, gerekirse bağımsızlık için, özgürlük için savaş hasletinden, Türk benliğinden en ufak bir şey kaybettirmiyor... ispatı meydanda. Osmanlı imparatorluğu çöküyor. Güneyin düzlüklerinden ellerini kollarını sallıyarak yürüyen düşman, Gaziantep’de, Türklüğün özgürlük kayasına başını çarpıyor...

Çökmüş bir imparatorluğun dumanı tüten yıkıntıları üstünde doğuştan özgür, yaratılıştan bağımsız olmanın güdüsüyle Gaziantep organlaşmış, yumruklaşmıştır. Böylece yüzyıllarca yönetilmeye alışmış barışçı bir iç şehir Türklüğü sayesinde birden bir Site Ruhu kazanıyor. Eski Atina’nın, İsparta’nın, Kartaca’nın yüz yılda kazandığı ve servetleriyle yaşattığı bu site Ruhunu Gaziantep bir ay gibi kısa bir zamanda ve hiç bir maddi zenginliğe güvenmeden bağımsızlık aşkıyle kuruyor. Savaş başlamıştır... Asil boğuşmasında Antep, Serhas önünde Atina’yı, Roma önünde Kartacayı geride bırakıyor... Sonunda Zafer bir güneş gibi Gaziantep Kalesi’nin burçlarından doğmuştur, Bu güneşin kahredici ışıkları altında düşman 41 yıl önce bugün arkasına bakamadan çekilip gidiyor.

Ey Gaziantep, Kahraman şehir, mert insanlar ülkesi... Fransız Doğu Orduları Genel Kumandanı General Goro, o zaman düşmanımızken seni övmekten kaçınamamış: ‘‘Gaziantep’in düşmesini görmek için Fransız ordusunun 9 ay beklemesi gerekmiştir. Oysa Anadolu’da bin Antep vardır,, diyerek örnek Türk Beldesi olduğunu belirtmek istemişti.

Sen, döktüğün 6 bin Şehit kanıyle Türk Bayrağını yüceltmekle kalmadın. Düşman Sancaklarına da Gaziantep’de savaşmış olmanın şerefini yazdırdın. Bunu Fransız Generali De La Motte şöyle ifade ediyor: “Antep savaşına katılan Fransız Birlikleri kendi sancaklarına Antep adını iftiharla yazabilirler.,,

Gaziantep, Yüce Şehir. Özgürlük Savaşınla yalnız kendini kurtarmakla kalmadın. Bütün Güney Anadolunun savunmasında da bir kalkan oldun. Bu gerçeği İsmet İnönü’nün ağzından dinliyelim: “Gaziantep Müdafaası, düşmanın istila kuvvetlerini üzerine çekerek Gazianteple birlikte bütün bu havaliyi de işgalden kurtarmıştır’’. Yine İnönü bir konuşmasında şunları söylüyor: “Gazianteplileri yakından tanırım. İstiklal ve hürriyet savaşında öncülük etmişlerdir. Devletin direğidirler.’’

Sözlerime Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kabul ettiği bir kanunla kendi adını Gaziantep’in göğsüne bir madalya gibi takan Ölümsüz Atatürk’ün şu deyişiyle son veriyorum: “Türküm diyen her şehir, her kasaba, en küçük bir Türk köyü bile kendilerine Gazianteplileri kahramanlık misali olarak alabilirler.

Hepinizi saygıyle selamlarım

24/12/1962 GAZİANTEP

Nadir GÜL