Şimdiye kadar Gaziantep’in bütün devirlerini ihtiva eden bir tarih meydana getirilememiştir. Bunun da sebebi malûmdur. Bu gün müsbet bir ilim yolunu tutan tarih metoduna göre eseri meydana getirmek, onun dayanacağı müsbet vesikaları bir araya toplamak ve yeni tarih zihniyetine göre bir kitap yazmak, zaman işi olduğu kadar ihtisas ve para meselesidir.

Bununla beraber şimdiye kadar boş durulmamış, zaman zaman denemeler yapılmıştır. Bu suretle de ilimiz tarihine yer yer ışıklar serpilmiştir.

Bunlardan birisi 1935-36 yılında Gaziantep Halkevinin neşretmiş olduğu broşürdür. Bu eserde Gaziantep hakkında etnik tarihi, coğrafi, sıhhi ve iktisadi v.s. durumları bakımından o zamanki imkânlar nisbetinde bilgi verilmiştir. [1]

Bundan sonra 1952 yılında Sahir Üzel isminde bir zat «Gaziantep Savaşının İç Yüzü» diye bir kitap neşretmiştir. Fakat bu eser sadece Birinci Cihan Harbinden sonra İlimizi istilâ eden Fransıziara karşı yapılan mücadelenin safhalarına aittir.

Bundan evvel 1921 senesinde Antep karekâtına iştirak etmiş olan Fransız Er- kân-ı Harbiye Kaymakamı (Abadi) de bu mevzu üzerinde “Gaziantep’in Dört Muhasarası” adında bir kitap telif etmiştir.

Bunların haricinde Gaziantep hakkında bir takım arkeolojik araştırmalar mahsulü olan tarihî makaleler yazılmıştır. Fakat bunların hepsi hemen hemeu ilimizin çev resine aittir. Çünkü Gaziantep’in sathı bir Türk-Islâm kültür tabakası meskenleriyle örtülüdür. Bu sebepten de şehir dahilinde kazılı araştırmalar yapmağa imkân elde edilememektedir.

Gaziantep’in üzerinde yapılmış olan etüdler Prehistorya, Prohistorya ve tarihî çağlara ait olmak üzere üç bölüm halinde mütalâa edildiği gibi Cumhuriyetten evvel ve sonraya ait olmak üzere ayrılabilir

İlimizin Prehistoryası hakkında Cumhuriyet’ten önceki devirlerde hemen hemen hiç bir araştırma yapılmamıştır. Çok yakın bir zamana kadar da bu konu üzerine hiç kimse bir şey bilmiyordu. Daha doğrusu burası bu devir bakımından işlenmiş değildi. Büyük Atatürk’ün işaretiyle 1936 yılında Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi kurulup çalışmalarına başladıktan sonra bu bölge kısa bir müddet içerisinde araştırıldı ve beklenmedik neticeler elde edildi.

1938 yılında adı geçen Fakültenin Arkeoloji Şubesi cenip bölgesine bir tetkik gezisi tertip etmişti. Arkeoloji Profesörü Von der Osten’in Başkanlığında yapılan bu gezintiye Fakültenin diğer Şubelerinden de iştirak edenler de olmuştu. Bunlar ara sında Antropoloji Enstitüsünden Asistan Muine Atasayan da vardı.

Bu arada Dülük köyüne yapılan bir bir araştırma esnasında Atasayan, çakmak taşından Paleolitik tipte aletler bularak Fakültenin Antropoloji Enstitüsüne götürdü. Orada Ordinaryüs Profesör Şevket Aziz Kansu’nun yardımiyle tetkik ve neşretti[2].

Bundan sonra Teknik Üniversiteden bir Jeoloji Mütehasısı Gaziantep-Narlı arasında o zaman yapılması düşünülen demir yolu güzergâhında bir etüt yapmak üzere Gaziantep’e geldiği zaman Gaziantep’in 20 Km. kuzey batısında bulunan Mertmenge köyünde Yine Paleolitik tipte aletler buldu vs bunu 1946’da neşretti. [3]

Bundan sonra 1947’de Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesinden Antropoloji Ensti tüsü Asistanlarından I. Kılıç Kükten, Türk Tarih Kurumu adına Tarih öncesi araştır malarına devam ederken Gaziantep’e oradanda Dülüğe bir tetkik gezisi yaptı ve Şelleen aletler buldu. [4]

1949 senesinde Sakça Gözünde, 1911 senesinde J. Garstang tarafından yapılmış olan kazının ait tabakalarını kontrol etmeğe gelen bir İngiliz hafriyat heyetinin başkanı J. Waechter ile birlikte hafriyata

Türk mümessili olarak iştirak eden Arke olog Sabahat Göğüş’le Caba Hüyük’teki kazı işlerini bitirdikten sonra köyün he men yakınında bulunan mağaralardan Prehistorik araştırmalar yaptılar, bunun neti cesini de müştereken «Belleten» de neşrettiler. [5]

Bundan başka İzmir Arkeoloji Müzesinde Arkeolog Ahmet Dönmez ve School of Georgraphy Üniversity of Menchester’ den W.C.Briçe müştereken Dülük’te Prehistorik araştırmalar yaptılar neticesini “Man" dergisinde neşrettiler. [6] Bu suretle Gaziantep ilinin Prehistoryasının bazı safhaları için bir hayli çalışma yapılmış oldu ve doküman meydana geldi.

Bu uzun devri müteakip gelen zamanı da Prehistorya ve tarih çağı olarak iki ana bölüme ayırmak, arkeoloji ve neşriyat bakımından böylece mütalâa etmek doğru olur. Yalnız Prehistorya ve Protohistoryaya rakamla kesin bir başlangıç ve son tayin etmenin güç hatta imkânsız olduğu bilinen bir hakikattir. Yeni yeni buluntularla kronolojinin günden güne geliştiği kültür devirlerinin yerlere göre er veya geç olduğu yine bilinen gerçekler arasındadır. Onun için Protohistoryayı yazılı devirden hemen öuceki devir diye tarif etmek yanlış olmaz. Bu devirlerden İkincisi arkeolojinin kalkolitik. Bakır ve Tunç devirlerini içine alır, buna da 4 binin başlarından 2 bininbaş larına kadar bir zaman verilebilir.

Bundan sonra gelen devir genel olarak Eti ve Etiler’den sonra olarak ikiye ayrılır. Ekileri ve Son Etiler olarak bölümlere ayırırlar. Bundan sonra Yunan, Roma, İslam ve Türk İslam devirleri gelir.

Bütün bu devire ait kültür kanatlarının İlimizde zengin olduğu arkeolojik çalışmalar ve dökümanter vesikalarla sabittir.

Sakça Gözünde içinde bulunduğumuz yüzyılın başında ve daha sonra yapılan kazıları, orasının batı doğu arasında kültür alış verişinde geçit merkezi rolü oynadığını isbat etmiştir. Burası Orta Anadolunun kalkotik malzemesiyle mezopotamya’nın çok ilerlemiş bir taş kültürü çağı olan Talhalaf kültür katını aynı zamanda ihtiva etmektedir. Bunun neticesi Garstang tarafından neşredilmiştir. [7]

1961 yılının sonbaharında Dr.J. Perrot başkanlığında Gaziantep Nizip yolu üzerinde, Nizip’e 7 km. mesafede bulunan Şehzade (Neşriyata bu isimle geçmiştir. Genel olarak buna Turlu Hüyük denir.) Hüyüğünde yapılan kazılarda Talhalaf kültürünün daha çeşitli daha zengin tabakaları meydana çıkmıştır. Neticisi henüz neşredilmemiş olmakla beraber Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğündeki kazı raporlarından takip edilebilir.

Anadolu Etilerle başlıyan tarih devrinden hemen önce, yani M.Ö. 2500-2000 yılları arasında Asur ticaret kolonisi devri dediğimiz bir çağ vardır ki bu devrin iktisadi vesikalarında Anadolunun yerli beylerinin ismi geçer. Bu çağ Anadolu için önemlidir. Gaziantep bu çağda adı geçen ticaret kolonisi yolu üzerindedir. [8]

Eski eti devrinde ait tabakalar İlimiz içerisinde mevcuttur. İmparatorluk devri Etileri de aynı durumdadır. Son etilerin İlimiz merkezi vaziyetinde idi.

Bu arada bölgemizde hüküm sürdüğünü, bırakmış olduğu kültür kalıntılariyle isbat eden Asurlara değinen neşriyata işaret etmek gerekir. Bu bölgede son Etilerle karşılaşmış siyasi ve kültürel temasları kurmuş olan bu kavimle hüküm süren diğer kavimlerden bahseden bir makale de bu alanın büyük otoritelerden Ordünaryüs Profesör B.Landsberger tarafından yayınlanmıştır. Gerek makalesi gerek üçüncü sahifenin ayak notunda bahsedilen Sam’al adlı eseri bölge tarihine önemli şekilde ışık tutmuştur. Zikre değer diğer bir makale de Sumeroloji araştırmaları dergisinin bir sayısına neşredilmiştir. [9]

Yunan ve Roma devirlerini içine alan, kılasik çağa değinen tarih eserleri de mevcuttur. Bu devirde bölgenin genel tablosunu yukarıda bahsi geçen Halkevi Broşürü verir. Ayrıca Ebül-Faraç tarihi de bu münasebetlere temas eder.[10]

Bizans ve Arap münasebetlerine değinen diğer bir eser de Belazuri’nin eseridir. [11] Bu kitap Gaziantep ve Delük (Dülük) kalelerinin Hz. Ömer zamanında Komutanlarından Ebu Ebeydet-ul Cerrah’ın öncü bölükleri Komutanı İyaz bin’i Ganem’in bölgeyi zapt ve vergiye bağlandığından bahseder.

Yine Arap ve Bizans ile Türk münasebetlerinden Mükrimin Halil Yinanç’ın Anadolu Selçukları adlı eserlerinde Dülük ve Gaziantep’ten bahsedilir. 962-963 senelerinde Konstantin’in oğlu Romanos’un zamanında Araplarla şiddetli mücadeleler esnasında onun kumandanlarından Leon’un Halep Emiri Sayf-al-Davla ile çarpıştığı sıralarda Dülük ve Antep adları da geçer. Say-al-Davla’yı mağlup edip döndüğü sırada Gaziantep ve Deluk (Dülük) kalelerinin zaptedildiğinden bahsedilir. [12]

Bundan sonraki yüzyıllar için de başvuracak bir hayli kaynak vardır. Bunlar arasında Asım [13], Naima [14] Taberi [15] tarihleri, Türk Tarih Kurumunun neşrettiği Osmanlı Tarihinin I,II ciltlerine ve III. Cildin I. kısmında bölgeye dolayısıyle temas edilir. [16]

Yorgonun Osmanlı Tarihi de Mehmet Ali Paşa isyanı hakkında bilgi verir. (8) Şinasi Altındağ’ın da bu konu üzerinde bir eseri vardır. [17] Bunlardan başka Hüseyin Cahit’in Degingne’den tercüme ettiği “Hunların, Türklerin, Mogolların vr daha sair Tatarların Tarih-I Umumisi” adlı eserde de bölgede geçmiş olan siyasi vak’alar dolayısiyle Gaziantep ve civarından bahsedilir. [18]

Gaziantep konusu son zamanlarda da hayli işlenmiş ve tarihi döküman hazırlanmıştır. Bu arada Halkevi neşriyatından H. turhan Dağlıoğlu’nun telifi olan “Miladi 16. H.x. asırda Antep” adlı iki ciltlik eseriyle “Garp ve Şark Kaynaklarında Antep ve Antep Kalesi” adlı kitabından bahsedilebilir. Bilhassa sonuncusu bibliyografya bakımından önemlidir.

Bundan başka Lohani Zade Nureddin’in (Hubbi İstiklal Abidesi Gaziantep Müdafaası) adlı kitap, Kültür Derneği yayınlarından şakir Sabri Yener’in “Gaziantep Kitabeleri” Hulusi Yetkin ile Mehmet Solmaz’ın “Karayılan”; Mustafa Güzelhan’ın “Ayıntap Tarihinden Notlar» adlı kitapları, “Adım Adım Türkiye” Turizm Dergilerinin Gaziantep nüshaları, Gaziantep Kültür Derneği’nin çıkardığı “Gaziantep Kültür” dergisi ile Oğuz Göğüş’ün “Gaziantep’i Tanıtıyoruz” adlı dergi zikredilebilir. Müzedeki 174 ciltlik mahkeme sicilleri de bunlar arasındadır.

Buna Gaziantep’in 19. yüzyılın sonun da ve 20. yüzyılın başında yapılmış olan arkeoloji çalışma alanında yayınlanmış eserleri de ilâve etmek gerekir.[19]

Hemen şunu da söylemek lâzım ki buraya adı geçen eserlerin Gaziantep için baş vurulacak kaynakların bundan ibaret olduğuna dair bir iddiamız yoktur. Nihayet dar bir çevre içerisinde ele geçirielbilenlerdir. Bunların dışında Gaziantep hakkında haberdar olmadığımız, gerek doğrudan doğruya gerekse olaylar dolayisiyle değinen eserlerin mevcudiyetini düşünmek gerçeklere uygun olacağından noksanların hoş görülmesi ve eklenmesi temenni edilir.


[1] Bu eserin mevcudu bu gün çok az kalmıştır. Ankara'da Dil Kurumunda çalışmakta olan eski milletvekillerinden Ömer Asım Aksoy’da bulunması ihtimali çok kuvvetlidir. Kendisine müracaat edilerek tetkik edilmek üzere istenip tekrar iade edilebilir.

[2] Atasayan, Dr. Muine, 1938 yılında Gaziantep köylerinden Dülük civarında bulunan Paleolitik tipte çakmak taşı aletleri üzerinde bir not, Türk Antropoloii Mecmuası, sayı 19- 22, S. 314, 315 (1939)

[3] Erguvanlı, Kemal, Gaziantep-Narlı arasında bulunan Paleolitik aletler hakkında bir not, Belleten, sayı 39, sahife 337, 382 (1646)

[4] Kökten, İ. Kılıç, bazı Prehistorik istasyonlar hakkında yeni gözlemeler, Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, cilt V sayı 2, sahige 223-236

[5] Waechter, J. Göğüş Sabahat; Villiams, Seton Veronica, The Sakça Gözü Gaye Site, Belleten, sayı 58, sahife 193-201 (1951)

[6] Dönmez, Ahmet; Bribe, <<Man>> S. 125, London (1951)

[7] Garstang, J. The Hittite Empire, S. 262 ve 281

[8] Alkım, U. Bahadır, Belleten 1962 103 Ankara; Landsberger, B. Gaziantep şehri ve ilinin en eski tarihi, Başpınar, sayı 90-91, S. 2 ve devamı, 1947, Gaziantep; Gütterbok, H. Ankara bedesteninde bulunan Eti Müzesi kılavuzu (Guide to the Hittite Museum in the Bedesten at Ankara) Landsberger, B. Sam'al, birinci kısım, 1948, S. 261; Bossert, H. Th. Jahrubuch für kleina- siatischen Forchung.

[9] M. Ö. 620-445 yükseliş çağında Büyük Asur İmparatorluğu’nun Anadolu’ya yayılışı, Sümeroloji araştırmaları 1940-1941, S. 1013.

[10] Ebül-Faraç, Gragory, (Bac Heracus), Cilt II, S- 388, 393, 431, 501, 591, 603, {Tiirk Tarih Kurumu yayınlarından II, seri-No- II.

[11] Belazuri, Futuh-ul Buldan, Maarif Vekâleti neşriyatı Şark kılâsikleri, No. 31. Ankara S.240 cilt 1.

[12] Yinanç, Miikrinin Halil, Türkiye Tarihi 1 (Selçuklular Devri), İstanbul Üni versitesi yayınlarından, No : 240, S- 23, 35, 123.

[14] Tarih-i Naimü, S- 144, 145, 324 . 326-

[15] Bu da şu anda elimizde olmadığından tam mehaz verilememiştir.

[16] Yorgo, Osmanlı Tarihi,

[17] Altındağ, Dr. Şinasi Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı (Mısır Meselesi), 1831-1841

[18] Degingne, Hüseyin Cahit, Hunların, Türklerin, Moğolların ve daha sair Tatarların; S- İS, 20, 33, 37, 93

[19] Hogarth; Lui. AAA II, 1908; Perrot et Chipiez; C'Art dans C'Asiu nıineur II, P. 64; Potier, C’Art Hittite, Paris (1926); Sır Leonard Voolley, Carehemish, Report of Ercovatione at Jerablus on Behalf of British Museum (London) Part 1, 1914, Patt, 2, 1921; VonLushan ve arkadaşları, Ausgrabungen in Sandehirli I, IV, {Berlin 189, 1898, 1907, 1911).