Gaziantep’in Kurtuluşunun 41 inci yıl dönümüne raslıyan 25 Aralık 1962 günü Gaziantep Kültür Derneği tarafından Sağlık müzesinde açılacak savaşla ilgili fotoğraf ve yayın sergisinde, derneğin yeni bir kitapçığı satışa çıkacak. Dernek yönetim kurulu üyelerinden Mehmet Solmazın yardımı ile Hulusi Yetkin tarafından hazırlanan bu kitapçık: (Gaziantep Savunmasında Şehit Şahinin yeri) ismini taşıyor. Gaziantep Kültür Derneği kitap ve Buroşür yayınları arasında 34 no. ile satışa çıkacak olan bu buroşür 44 sayfa olup, Şehit Şahin ve Gaziantep Savunması ile ilgili 12 fotoğrafla da süslüdür.

Gaziantep Savunması ve Şehit Şahin bey hakkında yanlış bilgi sahibi olanları uyarmak amacı ile bu buroşürün hazırlandığı (Önsöz) kısmında açıklanmaktadır. Eserin daha çok, Orta Öğretim gençliğinin anlıyacağı bir seviyede hazırlandığı görülmektedir.

Eserin Önsözü takip eden metin kısmı 19 bölüme ayrılmış:

Birinci bölümde: Gaziantep Bölgesinin sınırı çiziliyor. Bölgede yaşıyan halkın ezici çoğunluğunun Türkçe konuştuğu ve Türk örf ve âdetlerine bağlı oldukları Kilis-Maraş-Antep-Nizip’in bir bütün olduğu belirtiliyor.

İkinci bölümde: Türklerin Gaziantep Bölgesine nasıl yerleştikleri anlatılıyor. Üçüncü bölümde ise Kölemenler devrinde Gaziantep halkının hayat görüşü dile getiriliyor ve 1516 yılında Gaziantep bölgesinin Osmanlı devletine nasıl katıldığı açıklanıyor. Antep Türklerinin bu katılmadan doğan sevinçleri belirtiliyor.

Dördüncü bölümde: Osmanlı devletinin çok sakat idare edilen kültür siyaseti ve yönetimi anlatılıyor. Gaziantep Halkının, Osmanlı Kültür Siyasetine karşı koyarak Türklüklerini nasıl muhafaza ettikleri açıklanıyor.

Beşinci bölümde: Ermenilerle Türklerin asırlar boyunca süren mücadeleleri anlatılıyor. Osmanlı devletinin yanlış kararları teker teker izah edilerek Ermenilerin iktisaden ve kültürel bakımdan Türklere nisbetle nasıl üstün duruma geldikleri belirtiliyor. Osmanlı devletinin yanlış siyaseti ile Ermeni devleti kurma arzusunun nasıl geliştiği açıklanıyor.

Altıncı bölümde: Medrese Kültürü ile Antep Türkçülüğünün çatışması, Medreselerin bu çatışma sebebiyle tesir sahalarını genişleiemediği; Medreselerin yetersiz durumu açıklandıktan sonra; Ermenilerinde eğitim ve öğretim alanında hızlı ilerlemeleri karşısında Antep Türkler’ininde Maarif alanında nasıl teşkilatlandıkları açıklanıyor. Osmanlı devletinden ayrı olarak Antep Türklerinin 1895 yılında kurdukları Maarifi Mahalliye Cemiyetini nasıl geliştirdikleri ve bu cemiyetin ne gibi vazifeler gördüğü anlatılıyor.

Yedinci bölümde: Birinci cihan savaşının sonunda Türkiyenin genel durumu galip devletlerden bilhassa İngiltere ve Fransanın Türkiyeyi taksim etme amaçları, Türkiye topraklarına yapılan ilk tecavüzler, Mustafa Kemal Paşanın ilk çalışmaları, Osmanlı devletinin millet aleyhine olan sakat tutumu anlatılmaktadır.

Sekizinci bölümde: Gaziantep’in İngilizler tarafından işgali ve Gaziantep Halkının işgal karşısındaki durumu açıklanmaktadır.

Dokuzuncu bölümde: Antebi Fransızların işgali anlatılmaktadır.

Onuncu bölümde: Türklerin Antep bölgesinde savaş için nasıl teşkilât kurdukları ve kurulan teşkilâtın nasıl geliştiği ve çalıştığı açıklanmaktadır.

Onbirinci bölümde: Fransızların Urfa ve Maraştan nasıl kovuldukları ve her iki tarafın savaşı Gaziantep şehrinde kabul etmelerinin sebepleri anlatılmaktadır.

Onikinci bölümde: Kilis-Antep kara yolunun nakliye vasıtalarının geçmesine elverişli tek yol olduğu belirtilmekte, Köy savaş teşkilâtının yaptığı ödevler ve Şahin beyden önce Kilis — Antep yolunun durumu açıklanmaktadır.

Onüçüncü bölümde: Kilis-Antep Karayolu kumandanlığına tayin edilen Şahin beyin hayat hikâyesinden bahsedilmektedir.

Ondördüncü bölümde: Şahin beyin Kilis yolunda teşkilâtı nasıl düzenlediği anlatılmaktadır.

Onbeşinci bölümde: Şahin beyin Kilis yolunu düşmana nasıl kapattığı; Antep Türkçülüğünü Şahin beyin nasıl dile getirdiği. Şahin beyin düşman kumandanlarına ve Türk ileri gelenlerine gönderdiği mektublar açıklanmaktadır.

Onaltıncı bölümde: Şahin beyin nasıl şehit olduğu, Türk savaşçılarına verdiği Antep Türkçülüğü dersleri anlatılmaktadır.

Onyedinci bölümde: Şahin beyin Türk ileri gelenlerine hatırlattığı Antep Türkçülüğü ruhunun nasıl ayaklandığı belirtilmektedir.

Onsekizinci bölümde: Şahin beyin ölümünü takiben Antep şehrinde başlıyan savaşlar, Fransız azminin nasıl kırıldığı, Antep-Kilis yolunun yüzlerce Türkün kanı ile nasıl sulandığı anlatılmaktadır. Son bölüm olan 19 uncu bölümde ise, Fransızların mağlubiyeti nasıl kabul ettikleri ve Gaziantep bölgesinin azınlık ve Fransızlardan nasıl temizlendiği hikâye edilmektedir. Son olarak Antep halkının son 41 yıl içinde savaş yaralarını sardığı, ekonomik ve kültürel kalkınma için ilim zihniyeti ile hareket eden yeter sayıda eleman yetiştirdiği 'açıklandıktan sonra; kurtuluşunun 41 nci yıldönümünde Gaziantep Bölgesi halkının ekonomi ve kültürel alanda savaşa hazırlandığı belirtilmektedir. Antep Türkçülüğünün yeniden şahlandığı hatırlatıldıktan sonra, ekonomi ve kültürel kalkınma savaşında da Gaziantep bölgesi halkının bütün Türkiyeye öncü ve örnek olacağına inanıyoruz) cümleleri ile kitapçık son bulmaktadır.

Bu kitapçık, Gaziantep Kültür Derneği tarafından beş yıldan beri toplanan ve Gaziantep tarihi ile ilgili ikibinden fazla olaydan çıkarılan ilk sonuçlardır. Kitapçıkta: 19 bölüm altında hadiseler anlatılırken, gerçekte ise Antep Türkçülüğünün ana hatları açıklanmaktadır. Bu buroşürü okuyan Antepliler; bilgi toplama derleme ve değerlendirmenin sosyal olayları anlamakta ne kadar faydalı sonuçlar verdiğini; gözlerimizin önünden nasıl karanlıkların sıyrıldığını daha iyi anlayacaklardır. İlmî metod tatbik etmenin tabiat olaylarının sırrını çözmekte değil, aynı zamanda sosyal olayların sırlarına çözmekte de en emin yol olduğunu bu küçük buroşürü okuduktan sonra daha iyi anlayacağız.

Başka bir değişle bu kitapçık, Gaziantep Savaşlarını yorumlıyan ilk deneme kitabıdır. Şimdiye kadar Antep Türkçülüğünü bu kadar açıklıkla izah eden bir eser yayınlanmamıştı. Bu eser, Gaziantep Kültür Derneğinin beş yıldan beri devam eden bilgi toplama, derlemem ve yayınlama çalışmalarının verdiği ilk fikir meyvalarının belki de birincisidir. Bilindiği gibi Gaziantep Kültür Derneği, yurt kalkınmasının gerçekleşmesi içir» herşeyden önce yurt bilgilerinin toplanması, derlenmesi, değerlendirilmesi ve yayınlanması gerektiğine inanan elamanların çoğunun bir araya geldiği bir cemiyettir. Bu dernek idarecileri, büyük Atatürkün (Hayatta en hakiki mürşit ilimdir) sözünü kendilerine bayrak yapmışlardır ve mesleklerinden artırdıkları boş zamanlarını yaşadıkları çevrenin bilgilerini toplamaya ayırmışlardır. Gaziantep Halkevi zamanı olan 1933 yılından bert toplanan bu ^bilgilerden, yurt için faydalı neticeler çıkarmanın zamanı geleniye başladığı anlaşılmaktadır. Toplanan, derlenen ve değerlendirilen yurt [bilgileri, aydınlarımızın yurt davalarında takip edecekleri yolu aydınlatacak [birer meş’ale olacaktır. Türk milleti, asırlardan beri kendi ruhunu kavrıyan, ruhuna uygun hareket eden aydınlara kavuşma hasreti içindedir. Son asırda Türk milletinin ruhunu anlıyan bir Atatürk çıkmasa idi, bu koca millet belkide felakete yuvarlanacaktı. Bu millet, kendi ruhunu kavramış aydınlarının önderliği altında, olağanüstü neticeleri kolaylıkla olmasını becermektedir. Türkiyemizin bugünkü fikir hayatı ve aydınlarımızın dogmatik fikirlere karşı duydukları fazla eğilim, çok üzücüdür. Eski zamanlarda asırlar süren din ve mezhep kavgalarından insanlar büyük acılar çekmiş ve bu kavgalara daima, zamanın aydın sayılan şahısları sebep olmuşlardır. Bugün din ve mezhep kavgalarının yerini dogmatik fikir kalıpları almış gözüküyor. Bir insan çıkıyor, aklına gelen parlak fikirleri açıklıyor, bir sürü aydın zannedilen kimse onun etrafında körükörüne kümeleşiyor. Solculuk, Sağcılık, Türkçülük, ümmetçilik, nurculuk devrimcilik koministlik, Sosyalistlik gibi çeşitli isimler altında bir veya birkaç şahsın düşüncesi ile geliştirilen fikirler savunularak, yurt davaları halledileceği zannediliyor. Aynı şekilde düşünmüyenler, birbirine çatmakla zamanı öldürüyorlar ve yurt davaları yüz üstü kalıyor. Gerçekte ise müsbet İlmin uzayı fethe kalkıştığı bu zamanda, cemiyet davalarının hallinde doğmatik kalıpların işe yarıyacağına inanmak bir aydın zannedilen insan için ne kadar üzücü ve ne kadar elem vericidir. Yurdumuzu gerçekten kalkındırmak istiyorsak, ilmi metodu milletimizin bünyesine de tatbik etmeliyiz. Milletimize hakim olan sosyal kanunları ilmi metodla bulup çıkarmak ve elde ettiğimiz sonuçlara göre yurt davalarını halle çalışmak dururken; basma kalıp fikirlere inanıp birbirine saldıran aydınlarımızın bu günkü durumları gerçekten yürekler acısıdır. Allah, Türk milletini, doğmatik fikirlerle hareket eden aydınların kötülüğünden korusun. İnsanlık, ne zaman ilim meş’alesini eline almışsa gittiği yolun aydınlık olduğunu görmüş ve ilerlemiştir. Bu sözlerimi tarihten alacağımız binlerce olay doğruluyacaktır. Tarihte bu sözlerin aksini gösteren bir olaya raslamadık. Sözün kısası; yurt davalarımızı halle çalışırken, elimizden ilim meşalesini bir an için bırakmıyalım. Basma kalıp fikirlerden hareket etmeyi ve doğmatik zihniyeti terk edelim.

Mustafa GÜZELHAN