(Bir Önceki Sayıdan Devam)

köprüsünün şarkında bulunan bir taburumuzun doktoru olan Diyarbakırlı Yüzbaşı Fuadın hareketidir. Fuat geceleri Fıratın garbına geçtiği ve geçişini o kısımdaki halkın hastalarını tedaviye gitti şeklinde yorumlamasına rağmen casusluk ettiği anlaşılmış ve tevkif edilerek Rum kaleye gönderilmiş ve askeri mahkemeye verilmişti. Amma, Yüzbaşı Fuat da en doğru bilgiyi Fransızlara vermişti. Casusluğunun başlıca sebebi Kürdistan hükümeti kurulması için Fransızların desteğini sağlamak ümidi idi Sonradan Kürt isyanına katılan bu Fuat idam edilmişti. Beşinci tümenin piyade mevcudunu, Türk verdünü Gaziantep kitabının 89’ncu sayfasında kolonel Abadi dört bin gösteriyor. Halbuki bu tümenin piyade silah kuvveti iki bini aşmamaktaydı. Bataryaları ve ağır makinalı bölükleri ikişer top ve ağır makineli tüfekti Bu normal mevcutlu bir tümen olmayıp numarasını ve kadrosunu muhafaza etmekte olan bir varlıktı. Onikinci süvari alayı da köyleydi. Dokuzuncu tümen ise mahallen silah altına alınan, neferi onbaşısını, onbaşısı çavuşunu tanımayan ve hele subayları hiç birisini bilmeyen bir insan yığını idi.

İkinci kolordunun Fransızlara karşı yapılacak taarruz plânı hülasaten şöyledir: On ikinci süvari alayı Birecik’te kalarak Fırat şarkının emniyetini temine devem edecek. Dokuzuncu Tümen Antep kuzeyinde ve Dülükbaba dağının doğu ve batısında taaruz edecek ve düşmanın mühim kuvvetlerini üzerine çekecek. Beşinci tümen mevcudiyetini hissettirmemeye son derece dikkat ederek, düşmanın Akçakoyunlu’dan Antebe gelecek nakliye kolunu ve muhaffız birliklerini pusuya düşürerek imha edecek. Böylece Akçakoyunludan gelecek tehlikeyi bertaraf ettikten sonra doğudan ve güney doğudan taaruza geçerek dokuzuncu tümenle iş birliği yapacak ve bu harekât Fransızların Adana ve İskenderun mıntıkasından gelmesi muhtemel takviye kuvvetlerinin muharebeye müessir olmasına meydan bırakmayacak süratle yapılmaya çalışılacaktı.

Plân çok güzel düşünülmüş ve hazırlanmıştı. İzah edeceğim muharebe safahatinde göreceğiniz gibi plân muvaffak olsa idi, Fransızların gönderdikleri general Gobo kuvvetlerinin yetişmesinden önce büyük muvaffakiyet sağlanacaktı. Ne çareki çok gizlilik isteyen Beşinci Tümenin harekâtını Fırattan itibaren takip eden Fransızlar, casusları vasıtasıyle öğrenmişlerdi.

Beşinci Tümen 15 Kasım 1920 akşamı, 16 Kasımda verilecek muharebe için, esas adlariyle şöyle tertiplenmişti: Tümen karargâhı Yakacık köyünde. Tümen topçuları Bakıda-Kuşçu-Kızılburun tepelerinde mevzilerde, Antepten gelmesi muhtemel bir kuvvete karşı Nafak boğazı bir kısım kuvvetle tutuluyor. Piyade kuvvetleri en güneyde bulunan Karaburun tepesinden başlamak üzere Akçakoyunlu-Antep yoluna paralel geçen sırtlar gerisinde gizli vaziyette. Fransızların yürüyüş kolunun İkizkuyu hizalarına kolbaşısiyle vasıl olmasına kadar ateş açılmaması ve gizliliğe riayet edilmesi tümence emrolundu. Böylece Fransızların iaşe kafilesi ve muhafız kıtası çember içine girmiş olacak ve her taraftan sarılarak imha edilecekti. Muvaffak olunsa idi Fransızlara indirilmiş en müessir bir darbe olurdu bu. Ne çareki hadise düşünüldüğü gibi olmadı.

Akçakaleden çıkan Fransız kolu, her sefer yaptığı gibi mutad yürüyüşe geçmedi. 16 Kasım 1920 sabahından bir kaç saat evvel Akçakoyunludan tahminen dört tabur piyade iki bölük süvari iki batarya doğrudan doğruya tümenin sol kanadına taaruz etti ve Karaburun tepesinde bulunan bir tabur piyade ve ağır makineli tüfeğe baskın yaptı. Subay ve erler mevzilerine kadar ilerleyen bu karaltıların dostmu, düşmanmı olduğunu anlamaya vakit bulamadan uğradıkları baskın ateşi karşısında makineli tüfeklerini mevzilerinde bırakarak zayiat vererek çekildiler.

Nafakta da düşmanla muhabere başlamıştı. Tümen topçusu tümenin Kuzey ve güney kanadında inkişaf eden muharebeye bulundukları mevzilerinde müessir müdahale edebiliyordu. Düşman iaşe kafilesi daha garpteki yoldan Antebe doğru ateş dışında ilerliyordu. Akşama kadar devam eden muharebe sonunda Nafak boğazı düşman eline geçti.

Dokuzuncu tümende Fransızlar tarafından geri alınmıştı. Şu vaziyete göre beşinci tümenin durumu kıritikti. Antep-Nizip yolunu düşmana kaptırmamak gerekiyordu. Tümen bu maksatla Karaburun tepelerine kadar uzanmış olan kuvvetlerini kuzey cenahına Sinan-Haral hattına çekmiye başladı.

Beşinci tümenin düşmana karşı tertiplediği baskın, düşmanın vaktından evvel haber almasıyle, muvaffak olamamış, bilakis tümen baskına uğramıştı. Bu gün vukua gelen muharebede er zayiatını hatırlamıyorum. 7 subay şehit verilmişti. Fransızlarında zayiatı az değildi. Yukarda Kilikyada hazırlandığını yazdığım onikibin mevcutlu, tanklı, ağır toplu, emrinde tayyaresi bulunan Fransız tümeni 20 Kasım 1920 günü ne kadar tekmil kuvvetleriyle Kilis üzerinden Antebe ulaşmıştı.

Abadinin doksanıncı sayfasında şu kayıt vardır. Bu kayıt doğru ise Antepteki kuvvet on dört tabur piyade ve otuz sekiz topa (bunlar arasında iki adet onbuçukluk ve dört adette yüzelli beşlik vardır) çıkmıştı.

Akçakoyunlu müstahkem ordugâhını muhafız kuvveti bundan hariç olmak gerek. 24 Kasım 1920 tarihine kadar General Gobo şehrin tam ve sıkı muhasarasını tamamlamış ve Türk kolordusuna karşı girişeceği harakâtta Antep şehir içi kuvvetlerinin müessir müdahalesini önlemek istemiş ve gerisinin emniyetini sağlamıştı. Fransız kumandanı en ziyade Beşinci tümenden çekindiği, harakâtm seyrinden pek alâ anlaşılıyordu. Bir gün evvel dokuzuncu tümene karşı yaptığı taarruzla bu tümeni Antepten yirmi beş kilometre uzaklaştırmış, bundan sonra kuvvetinin büyük kısmiyle Sacur vadisinde toplayarak Beşinci tümene karşı taaruza geçmişti. Düşünce ve kararı bu tümeni imha etmek, hiç elmassa ağır zayiat verdirerek Fırat nehrinin şarkına atmaktı. Beşinci tümen kumandanı Kenan bey Ballı kaya dolaylarında mağlup duruma düşünce kendi kuvvetide çok üstün olan general Gobo kuvvetleri karşısında oyalama muharebesi vererek ve kuvvetlerini kaptırmayarak, Fırat nehrine doğru çekilmek ve Fıratın şarkına geçmek kararını verdi. Burada şunu tebarüz ettirmek yerinde olur. Filhakika Beşinci tümen kadro bakımından üç alay görünüyorsada bu kuvvetin mevcut bakımından ancak iki taburluk kuvveti vardı. Bölükler cepheye geldiği zaman elli altmış kişi mevcudunda idi. Tümen Fıratın şarkına Birecik ve Rumkale geçitlerinden geçecekti. Kenan bey gece yarısına doğru telefonla verdiği emirle Bireciğe gelecek kuvvetlerin geçişini temin etmek işine beni memur etmişti. Buraya gelen kuvvetleri şafak sökmeden Fıratın doğusuna almaya muvaffak oldum. Kıtalar çok yorgun ve uykusuzdu. Bireciğe gelen kıtalar hazırlanan yerlerine varmaya lüzum görmeden buldukları her boşluğa düşüp yatıyorlardı. Topçular Birecik sırtlarında mevzilerine geceden çıkacaklar ve orada istirahat edeceklerdi. Bu emre ancak Yüzbaşı Behzatın bataryası uydu. Diğerleri şehirde kaldılar, Kenan bey en sonra geldi. Fıratın garbinde kimse kalmamıştı. Rum kaleye giden kuvvetimizden haber yoktu. Ortalık ağarıyorduki iki Fransız bölüğünün Fırat nehri batı kıyısına kadar sokulduğu görüldü. Kıtalar derin uykudaydı. Birecik halkı evlerinin pencerelerinden düşmana ateş açtı. Süvari bölükleri süratle geriye çekildi. Silah sesine kıtalar uyanmıştı. Bir taraftan ben, diğer taraftan tümen kumandanı kıtaları silah başı ettiriyorduk. Ve Birecik doğusundaki sırtlar gerisine yürütüyorduk. Tümenin nakliye ve cephane kolları, kıtaların ağırlıklarıda bu yürüyüşe katılmıştı. Tam bu sırada iki Fransız tayyaresi tepemizde belirdi ve yürüyüş kollarına çivi atmak suretiyle taaruza geçti Şimdi bu yürüyüş bataryalar ve arabalar hariç yoldan çıkmış araziye yayılmış, bir an önce sırtların gerisine varabilmek için sel halinde akıyordu. Tayyare taaruzunda biraz zayiat verildi. Tümen karargâhı ve onikinci süvari alayı subayları muharebe idare yerinde bulunuyordu. Burası geceden mevziye giren yüzbaşı Behzatın gözetleme yeri idi. Düşman tarafında manzara şu idi: Düşmanın bir kolla Rumkale istikametine, diğer kol ile de Bireciğe doğru yürüdüğü ve her iki koldada topçusu bulunduğu, Rum kaleye ayrılan kolun beş tabur ve kol haşişiyle Nizip - Birecik yola üzerinde bulunan Toro Mahmut köyüne geçmiş olan düşmanın yedi tabur olduğu tahmin edilmişti. iki bölük süvarisi Fırat nehrine yakın arazi kesimlerinde dağılmış vaziyette idi. Düşman yürüyüş kolundan ayrılıp dört nalla gelen iki top düzlükte mevziye girdi ve bulunduğumuz sırtlarada ateş açtı. Tümen topçuları daha mevzilerine yerleşmemişlerdi, ancak akşamdan mevzilenen Yüzbaşı Behzatın iki toplu bataryası bu düşman topçusuna cevap verdi. Yedi bin metre nişangahı ile ateşe başlayan topçumuzun ilk mermisi düşman topuna tam isabet kaydetti. İnsan kol ve bacakları ve top tekerlek parçaları havada uçuyordu. Ateş süratlendirildi. Diğer topta tahrik edildi. Ondan sonra topçumuz ateşini Fransız koluna çevirdi. Kol da tam isabetler alıyordu. Düşmanın ileriye değil, geriye doğru avcı hattına girerek kaçışırcasına çekildiği ve topçu ateşimizin tesiri dışına çıkmak gayretinde olduğu görüldü. Bataryamızın mermisi azalmıştı. Kumandan Birecik içinde depo edilmiş cephanelikten mermi getirilmesini emretti. Yamaçlar çok dikti yoldan gitmek çok zaman kaybettirecekti. Topçumuzun muvaffakiyetle ateşinden büyük zevk duyan herkes cephane diye bağırıyordu. Kendisinin ağırlığından daha büyük mermiyi kucaklamış, o dik yokuşu soluk almadan, dinlenmeden topçumuza kısa zamanda mermi yetiştiren Birecikli her yaştan yavruların sevinçleri karşısında istisnasız hepimiz ağlıyorduk. (Samimi söylüyorum yazımın burasında yine ağladım.) Nihayet düşmanın Nizip istikametinde çekildiği görüldü. Rum kale istikametinde giden kolu da Nizibe dönmekte idi. Ben o vakit yüzbaşıydım. Kumandanın emriyle yirmi atlı alarak Fıratı garbe geçtim. Gerek topçu mevziinde, gerek piyade yürüyüş kolunun bulunduğu yerlerde pıhtı pıhtı kanlar, açılmış bir çok ilaç şişeleri, boşalmış pamuk paketleri, bez, sargı bezleri görülüyordu. Düşman ölülerini beraber götürmüştü. Elli kadar hayvan ölüsü vardı. Düşmanın zayiatı mühimdi. Toro Mahmuda geldiğim zaman düşmanın Nizibe vardığını, köylülerden öğrendim. Nizip sırtlarına çıkarak gözle görmek istedim. Erlerimi yirmişer adım aralıkla açarak sırtlara doğru yürüyordum. Ve yakınlarda düşman kalmadığını, o istikamete gelen köylüler söyledikleri için serbest ilerliyordum. Halbuki düşman Nizibin Birecik tarafındaki Zeytinlikler içine iki süvari bölüğünü gizlemiş, ağır makineli tüfekleride sırtta mevziye sokmuş imiş. Biz sereserpe yürürken bir er efendim ağaçların arasında bir at kuyruğu gördüm dedi. Hepimiz dikkat kesildik. Ne görelim bir değil bir çok at kuyruğu var. Mevcudiyetini bildiğim iki süvari bölüğünün bizi yakalamak için pusu kurduğunu anladım. Hemen geldiğimiz istikametten değil, sol tarafa doğru dörtnala kaçmaya başladık.

Tespit edilmiş makineli tüfekler ateşe başladılar. Ateşleri yol istikameti olduğundan boşa gidiyordu. Süvarisi ise harekete geçmedi Akşama kadar o civarda kalarak Nizipten gelen yolculardan ve benîm o tarafa gönderdiğim köylülerden düşmanın Nizipte de kalmayarak daha batıdan ordugâha girdiğini öğrendim. Bireciğe döndüm. Albay Abadi General Gobonun Fırata kadar olan harekatını kitabında kısaca yazıyor. Fırat önünde maruz kaldıkları bu darbeyi ve hele top kaybını hiç zikretmiyor. Beşinci tümen tekrar Fırat garbine geçerek ve Fransızlarla mütaaddit muharebeler vermiştir.

Bahri DOĞANAY