Antep Savaşı’nda Karayılan çetelerinin karargâhı Karagöz Camii idi. Karagöz Camii’nin sofasında çeteler karavana yerken başları ucunda çok yakışıklı, elinde gümüş saplı kamçı ile bir dilâver dolaşıyor. Heyecanlı ve bütün vücudile konuşuyordu. Bu kahramanın kim olduğunu öğrenmek ve sözlerini duymak üzere yanına doğru yaklaştım. Etraftan bir çeteye sordum. O kahramanın Karayılan olduğunu söylediler.

Gür ve ateşli bir sesle “Arkadaşlar, çabuk olunuz vakit geçirmeden düşmana saldıracağız, düşmana kendimizi göstereceğiz, bu yurdun evlâtlarının ne yaman erler olduğunu düşman bilmelidir. Bizler bugün için dünyaya geldik, arslan yurtlarında düşman dolaşmasına tahammül edilemez. Arslanlar diyarı Antep’e düşman gelmekle aldanmıştır. Düşmanı yok edeceğiz, öldüreceğiz, öleceğiz, toprağımızda yabancı bırakmayacağız, onlara bu yerleri mezar yapacağız” diyordu. Başını camiin kapısından ıssız kalan Karagöz caddesine çevirdi, o anda baktım sinirleri gerilmiş, yüzü kızarmış, gözleri kan çanağına dönmüştü. Çetelerin bu heybetli kahramanın başları uçlarında ateşli sözlerinden bir volkan, bir yanar dağ olmuşlardı. Hemen birden karavananın başından kalktılar, bir ağızdan, Allah’ım, öc, intikam almak istiyoruz diye bağırdılar, silâhlarıma sarıldılar. Karayılan, Karagöz Camii’nin ihtiyar imamına (Hocam; bu gümüş saplı kamçım yanında emanet kalsın gelirsem alırım, gelmezsem obamda annesinin yanına bıraktığım bir yavrum vardır. Ana baba yadigârı olarak gönder, bizlere dua et) diye seslendi.

Antep’in güney tarafındaki (Mardin) tepede bulunan düşman karargâhına doğru çetesile ilerledi. Yarım saat sonra Mardin tepesinde bir kıyamettir koptu. Orasına bomba, mermi, sağnağı yağıyor, ateşten bir bulut Mardin binasını yalıyor, yakıyordu. Allah, Allah sesleri her tarafı çınlatıyordu. Düşmandan sağ kalanlarda Mardin tepesinden kolej binasına Kuzanlı mahallesindeki Ermeni evlerine perişan bir halde kaçıyorlardı.

O galibiyet esnasında zalim bir kurşunda kahraman Karayılan’ın yakışıklı, heybetli vücudunu delmiş ve şehit düşürmüştür.

O kahramanın kanlı, şanlı cesedini salaca (sedye) ile arkadaşları eller arasında (sedye) ile arkadaşları eller arasında şehre getirdi. Karagöz Camii’nin imanındaki emanet, gümüş saplı kamçısı yavrusuna verilmek üzere çetelerine teslim edildi.

Gaziantep hatıralarından: Şehit Yavuz can verirken belindeki bombaları, yanındaki silâh arkadaşlarına eliyle göstermek bu bombaları düşmanın beyninde patlatmak için verdiği son işaretle; Karayılan’ın yavrusuna bıraktığı gümüş saplı kamçısını, kafalarımızdan çıkarmamalıyız.

O kahramanların memleketleri uğrunda böyle can verişleri gelecek nesil çok değerli bir örnektir.

Bugünkü kurtuluş bayramını, o kahramanların kanı pahasına yaptığımız gençlerimize duyurmak da biz yaşlılara düşen en büyük bir vazife ve bir borçtur.

Tevfik ÜNER

(Gaziyurt- 1949)