Aziz Arkadaşlarım:

Ölülere hürmet, her şeyden evvel beşeri bir hissin eseridir. Fakat ulvî bir maksat uğruna ölenlere hürmet bir ibadettir. Bu gün biz ibadetlerin en büyüğünü yaptık. Çünkü Gaziantep Şehitleri yurd ve İstiklâl uğruna canlarını feda edenlerin en şanlılarıdır.

Bu ölenlerden her birisi başlı başına bir kâinat iken bunların hep bir aradaki manzarası mahşerin kendisi değil de nedir? Bu mahşerin heybet ve sikleti altında güdük arzın hangi bölgesi çökmez? Ona tahammül etmek için dünyada yalnız bir mevki vardır. O yer Çınarlıdır!

Arkadaşlar! Dünyanın en şerefli ve en kahraman bir noktası üstündesiniz. Gaziantep müdafaası Türk celâletinin en yüksek bir âbidesi olduğu gibi Çınarlı’da Gaziantep savaşının en bahadır bir sembolüdür.

Anıt bunun için Çınarlıdadır. Taşlarında talihlileri vardır: Mikel Anjin, Rodenin dehâları birçok mermerleri sanatın ebedî şöhretine ortak etti. Fakat dünyada hangi taş Çınarlı Anıtının mermerleri kadar şerefli bir ebediyete mazhar oldu? Eğer Peygamberler devrinde olsaydık Arzı Mukaddes mutlaka burası olurdu. Eğer Hazreti Musa bu asırda gelseydi Allah’ın nazar edeceği kutsal toprak elbette bu yer olurdu. Ve eğer Hazreti Muhammed bu devirde olsaydı Allah ile mülakat için Miracına en münasip yer bu noktayı seçerdi.

Arkadaşlar

On beş sene evvel düşmanın binlerce askerle hücum ettiği ve bir günde 400 tane 15,5’lu mermi savurup taş taş üstünde bırakmadığı bu bir avuç toprak, sekiz Türk dilâveri tarafından müdafaa ediliyordu. Bunu efsaneler bile yazmadı.

Bu Anıt, Gaziantep’in üsnomal savga destanını yapan altı bin şehidin müşterek mezar taşıdır.

Bu Anıt, yüzünü on beş sene evvelki cepheye çevirmiş Türk şahametini ufuklara haykıran bir şahittir.

Bu Anıt, yurduna saldıran tecavüzlerini kırmağa yemin eden bu şehir halk namına şehitlerinin semaya kaldırdığı şahadet parmağıdır.

Bu anıt, namlusunu bugün için yalnız fezanın namütenahiliğine çevirmiş bir toptur.

Fakat arkadaşlar, bu anıt işaret ettiği hakikatlerin yüksekliğine nazaran bir nokta bile değildir.

Size şairane bir hayal olarak değil, riyazî bir hesap olarak haykırayım ki eğer şehitlerimizin kemikleri üst üste yığılırsa bu anıtın en az yüz misli yüksek oldurdu.

Buraya Ebülhevilden daha muazzam bir eser dikmek lâzımdı.

Bu Anıt 11 metre değil on bin metre olmalı; zirvesi şüheda ruhlarının uçtuğu semalar içine gömülmeli idi.

Ne çare, arkadaşlar…

Bu Anıtın ifade ettiği hakikatler o kadar yüksektir ki onu temsil etmeğe beşerin maddî kudreti ve vasıtaları değil esatir ve efsane yaratan hayalleri bile kâfi gelemiyor,

Yer yüzünde hiçbir hakikat bu kadar hayale benzemedi. Öyle hakikatler ki en mübalağalı hayallerden daha üstündür.

Onun için Gaziantep müdafaasını olduğu gibi teşhire muvaffak olan en yüksek şiiri yapmış olur.

Arkadaşlar:

Bugünün gökyüzünü iftiharla dolduran hamaset menkıbelerinden bahsederken bir çokları şimdi aramızda bu mutlu günün törenine iştirak etmiş olan kahraman mücahitlerimizi saygı ile anmak borcumuzdur.

Ey Türk çocuğu, ey devrim çocuğu…

Her gün buradan geçerken yakın geçmişteki ulusal övünceni an! Erkinliğin, özveri ve kahramanlığın bu sembolü önünde saygı ile eğil! Sana bu şeref yolunu açan Atatürk’ü her saniye tebcil et.

25 Birinci kânun 1935