Büyük Kızıl Hisar (Oğuzeli) ve dolaylarında çeşitli düğün âdetlerine raslanır. Bunlardan hayli enteresan olanı da «Yastık Kaçırma»dır.
Düğün günü akşam yemeğinden sonra, bütün kadınların toplandığı yere gelin getirilip «Seferiye» tabir edilen bir yastığın üzerine oturtulur. Sonra başından aşağı büyük bir çarşaf örtülür. Gelin sanki bir çadırın altında imiş gibi çarşafın altında kalır. Çamaşır yıkanan ve «Teşt» denilen bir kap darbuka gibi çalınarak bir çok mâni ve türküler, bilhassa aşağı daki türkü söylenir:
Gelinin ekmeğini ufak ederler
Al yeşil yazmadan duvak ederler
Anadan babadan ırak ederler
Ağlama giz bacım yazın buyumuş
Bu yazıyı yazan böyle buyurmuş
Suları soğuktur içilmez oldu
Anadan babadan geçilmez oldu
Çağırın dayısın görünmez oldu
Ağlama giz bacım yazın buyumuş
Bu yazıyı yazan böyle buyurmuş
Şu dağın ardında ayrana vardım
Elimde külek dineldim kaldım
Gelini uçurdum yuvaya saldım
Ağlama giz bacım yazın buyumuş
Bu yazıyı yazan böyle buyurmuş
Gelin her beytin ve nakaratın sonun da yalancıktan hüngür hüngür ağlar. Bu bittikten sonra el ve ayak bileklerine ka dar kına yakarlar.
Sabahleyin gelinin başına «Tozak» denilen rengârenk boyanmış tavuk tüylerinden ve çeşitli yazmalardan süslenmiş bir başlık koyarlar. Sora da aynı şekilde süslenmiş bir ata bindirirler. Atın yularından kuyruğundan ve üzengilerinden birer kişi tutup 4.500 atlı ile gidilecek köye hareket ederler. Bu arada gelinin kucağına kına gecesi üstüne oturduğu yastık da konur.
Köye yaklaşılınca göveğinin en yakın bir arkadaşı gelinin kucağındaki yastığı alıp kaçar. Diğer atlıların içinden bunun arkasına düşerler ve elinden yastığı alma ya çalışırlar. Yastık bu şekilde biribirinden kapışılıp el değiştire değiştire köye kadar götürülür. Son olarak kimde kalabildiyse o atlı yastığı doğru güveğiye götürür okkalı bir hediye alır. Atlıların yastığı biribirlerinden kapmaları hayli usta bir biniciliği gerektirdiğinden bu yastık kaçırmaya katılanlara da teselit mükâfatı kabilinden birer mendil verilir.