Gaziyurt Basımevinde mavi kapaklı, büyük boyutlu bir kitap gördüm. Kitabın sağını solunu karıştırdığımı gören Osman Tuzcu “Al kitabı, senin olsun” dedi. Bu Gaziantep Kolejinin 1965-1966 yıllığı imiş... Ben yirmi beş yıldır epeyi Kolej yıllığı gördüm. Bizim Kolejde benim görüp bildiğim geleneksel yıllık biçiminden ayrılmamış. En başta Atatürk sonra öğretmenlerin fotoğrafları... Ondan sonra bu yıl Koleji bitirenler. Koleji bitirenlerin başlarında kep, yanlarında onları anlatan kısa yazılar. En sonda da okul çalışmaları ve şakalar...

Gaziantep Koleji 1963- 1964 öğretim yılında açıldığına göre gerçekten, kendi deyimleri ile, umudun üstünde bir hızla gelişmiş. Bu öğretim yılı başında denkliği onanmış. Şimdi 330 öğrencisi varmış.

Kolejde çarşamba ile cumartesi dışında kalan günlerde yedi saat ders yapılırmış. Öğrenciler resmi okullara göre haftada yedi şaatan fazla yabancı dil görebiliyorlarmış. Bir sınıfa da otuzdan çok öğrenci alınmıyormuş. Doğrusu bunlar, devlet okullarına göre önemli ayrımlar.

Benim yakın arkadaşlarımla sonunu alamadığımız, bir tartışmam vardır. Bu okulun, çocuklarını burada okutabilecekler için yararlı, değerli bir kurum olduğuna inanırım. Ama bu okulun yurt eğitimine bir yararı olabileceğini sanmam. Daha doğrusu Gaziantep Kolejinin ya da benzeri bir özel okulun yurt eğitimine yapabileceği yararlı, olumlu etki ancak devede kulak kalabilir. Bu yüzden, okulu yönetenler buraya özel kaynaklardan ne alabilirlerse büyük başarı sayarım. “Helal olsun” “Ellerine sağlık” derim. Ama bu okula ya da bir başka özel kuruma devlet bütçesinden, belediyeler bütçesinden yardımı doğru bulamam. Devletin, belediyelerin varlıkları ancak bunların gerçek sahibi büyük halk çoğunluğu yararına keselerini açabilirler.

Benim kolej konusunda asıl değinmek istediğim nokta şu: Bu koleji bir dernek kurmuştur. Dernek yürütür. Başarı payı büyük oranda derneğindir. Bu ülkemiz için, ilimiz için, inanılmaz bir sonuçtur. Kolej açılmasından ilk söz açıldığı günlerde ben “Bu iş ticarî bir işletme olursa büyük sonuç alır... Çünkü baş ihtiyaç, ekmekten sonra, okumak.” demiştim. Ama bu dernek eli ile kolejin başarıya varacağını hiç sanmıyordum. Sonuç beni yalanladı. Bozum oldum. Doğrusu bozum olduğum için de sevinç, kıvanç duyuyorum. Önce ilimiz de böyle bir okul açıldı diye. Bundan çok önemlisi bir dernek “elle tutulur, gözle görülür” bir başarı sağlayabildi diye...

Bu düşünceme karşılık iki itiraz ileri sürülebilir. Önce “okulun resmî kaynaklardan yardım gördüğünü benim de söylediğim” ... Bu yardım da yukar da yazdığım gibi “devede kulaktır” tır. Kolejin, derneğin günlük işleyişine büyük bir ağırlığı olmamıştır. Okul, Belediyeden de Özel İdareden de yardım görmese idi, yürüyüşünde en ufak bir aksama olacağını sanmıyorum. İkincisi “Peki ne olacak bu dernekler, yararları ne?” Bence özel dernekler, kuruluşlar yıllar yılı süregelen “Osmanlı Devleti” geleneğinin yıkılması için bir başlangıç bir giriş, bir umuttur... Hangi kattan olursa olsun, halkın devlet dışında kurumlaşmaya, örgütlenmeye başladığının belirtisidir. Halkın gerçek devleti ise ancak “vasi devletin “dışında, ötesinde devletin sahibi olmak bilincine varabilmiş halk ile sağlanabilir. Belki birazda bu yüzden, amaçları işleyişi beni ne denli az ilgilendirirse ilgilendirsin, başarıya varmış her dernek beni az çok sevindirir.