(Gaziantep Harbinde, Cepheler Kumandanı Ali Şefik Özdemir’in yanında kâtiplik yapan Kâmil Yetkin’in yazısından bir parçayı aynen alıyoruz)

Düşman, Antep harbinin arifesinde hiç bir hak ve hukuk tanımıyan siyasetine devam ediyordu. Bu siyaset karşısında galeyana gelmiş milli duyguların tezahürünü hiçe sayan düşman, Milli heycanımızı geçici bir bulut yahut bir blöf sanıyordu. Bir anda şahlanan kitlenin teşkilâtsız hareketleri, dünyanın en muazzam ve modern bir askeri kuvvetini şaşkına çevirmişti. Mantığın, aklın kabul edemiyeceği amansız bir boğuşma, hayat ve namus için başlamış, gün geçtikçe şümulünü genişleterek, şiddetini artırmağa başlamıştı. Yer yer vatan aşkıyla yapılan gayretler mevzii kalıyordu. Şahinler ve onun gibi mâlum ve adsız, kahramanların bütün mücadeleleri gazı tükenmiş bir lâmba gibi sönüyordu.

Şehirde müdafayı yapanlar, alelacele vücuda getirilmiş Yıldırım Taburu ve muavin semt halkından kuvvetlerdi. Kuvvetleri Yıldırım Kâmil, Antepli yedek subay arkadaşlarıyle idare ediyordu. Teşkilâtın birisi de şehrin muhtelif semtlerden ibaret bölgelere ayrılması ve bunların birer semt reisinin idaresine verilmiş olmasıdır. Bu semt reisleri Heyeti merkeziyenin eli kolu mesabesinde idi. Semt reisleri bütün ihtiyaçların halk tarafından tedarik ve temininde çalışmakta, müdafiilerin geri hizmetlerini ifa etmekte idiler. Müdafaada nazım rolünü Heyeti Merkeziye yapmıya çalışıyordu. Semt reisleri heyeti merkeziyenin emirlerini harfi harfine, kayıtsız şartsız yerine getirmekle mükellef idiler. Heyeti Merkeziye erkânı sivillerinden mürekkepti. Aralarında askerliğe vakıf kimseler çok azdı. Heyeti Merkeziye erkânının ve semt reislerinin millî duygu ile meşbu ve müteharrik olmalarına rağmen, böyle felâket anlarının gerektirdiği askerî kuvvet ve kifayeti kendilerinden istemek insafsızlık olurdu. Çok soğukkanlı demir bir irade sahibi azimkâr bir idareci ye ihtiyaç vardı. İşte Özdemire kumandanlığın teslimi bu zorlukların tabii neticesin den ileri geldi.

Maraş cihetinden gelmiş olan Ali Kılınç, millî kuvvetlerin kumandanlığını ele almıştı. Barut fıçısı ateşlenmişti. Ali Kılınç Ankaraca çağırılarak gitmesi üzerine, yeni kurulan kumandan mevkii boş kalmıştı. Sevkii idare muntazam olamıyordu. Böyle bir hal dahili tesanüdü bozmaya başladığı gibi düşmana karşı alman tedbirler de kifayetsiz oluyordu. Bedahat derecesine gelen bu hakikat karşısında artık iş başında olanlar ve olmuyanlar tam idrakle çare araştırmağa başlamıştı. Ankaraya vaki müracaatlar fiilen mukabele göremiyordu. Ankara ile muhaberemize Maraş postanesi tavassut ediyordu. Maraş Tel hattının unutulmaz faideleri oldu. İşte bütün ümitlerimizin sarsıldığı bir günün öğlesinde idi. Maraş postanesi bizi telefonla buldu, Ankarada Mustafa Kemal Paşa hazretlerinin makina başında maruzatımıza hazır olduğunu söyledi. Telefon başında bulunan Heyeti merkeziye reisi Ferit Arsanın yanında bulunuyordum. Ferit Arsan kulaklarındaki arıza sebebile telefonu bana uzatarak, bütün çıplaklığı ile halimizi bana anlattırdı. Aldığımız cevap şu oldu: (Harbin noktai mihraki Garp cephesi olmuştur. Bütün Vatanın mukadderatı Garp cephesindeki savaşların neticesine bağlıdır. Böyle bir anda Antebe ancak imkânla mukayyet bir yardım yapılabileceğini, kendi azim ve imanımızda bir şey gaip etmiyerek, cenupta düşman kuvvetlerini tevkife, gayret ve hamaset göstermeğe devamımız) emrinden ibaretti. Konuşma bitmek üzere idi ki top sesleriyle birlikde bir haber kulağımıza yetişti, Nizip ve Akçakoyunlu üzerinden bir düşman kuvvetinin öncüleri Çıksorut eteklerine yetişmiş, Hacibabaya yegane muvasala yolumuzu tehdide başlamıştı. Çok sürmeden bir iki saat sonra yegane muvasala yolumuzda kesilmişti. İşde o elim saatte henüz idare başında mes’ul bir askerî kumandan yoktu. Şefik Özdemir henüz Antebe yeni gelmiş bir misafirdi; Şefik Özdemir idareyi ele almaya hazır olduğunu söylemişti. Kudretin bir sabır ve tahammül akümülâtörü olarak yarattığı Heyeti Merkeziye Reisi Ferit Bey merhum, birdenbire (Özdemiri deneyelim; görelim, belki aradığımızı bulduk; haydi arkadaşlar karar zamanıdır.) demişti. Özdemir o tarihi toplantıda idareyi ele almış (Etraf şehir cepheler kumandanı) unvanı ile işe başlamıştı. Bilmediği bir toprakda, tanımadığı bir muhitin halkı ile intibak ederek çalışmak bir mesele idi. Bu nasıl tahakkuk edecekti? Bütün vatansever halkı düşündüren bu konu idi.

Şefik Özdemir bir kaç günlük tetkikiyle, sivil idare yerine sevgiye müstenit hakiki bir askerî otoritenin lüzumunu derhal anladı. İlk işi Yıldırım Taburunu tekâmül ettirmek, cepheleri takviye, verahı mesturler, sığnaklar, cephe gerilerinde ihtiyat yuvaları vücuda getirmek oldu. Her gün mıntıka müfreze kumandanları muntazam raporlar verirler ve günün her dakikasında olup bitenler meçhul kalmazdı. Antebin fedakâr ve civanmert subayları bir hale gibi Özdemirin etrafını çevrelemiş ve ona bağlanmışlardı. Heyeti Merkeziye ve semt reisleri ise halkın iaşesi ve ihtiyaçların tedariki işine devam ediyorlardı.

Özdemir, cephenin en tehlikeli noktalarını çekinmeden gezmek ve lâzım olan tetbirleri almak ve aldırmakla bütün vaktini doldururdu. Köstebek yuvaları gibi yer altı yollarıyla bütün cepheler arasında bir irtibat temini, bir istihkâmlar silsilesini lüzumlu görmüş, kayalar oyulmuş, patlatılmış, muntazam rahı mesturalar ve barikatlar vücuda getiren bir tahkimat kumandanlığını ihdas ve o vazifeyi Yıldırım Kâmile vermişti. Merhum Yıldırım Kâmilin bu husustaki hizmeti şan ve şerefle yaşamağa karar vermiş Türk kahramanlarının mucizeler yaratmasına âmil oldu. Devamlı bombalara rağmen, amele taburları yıpranan tahkimatı derhal eski haline getiriyorlardı. Antebin açlıktan sukutunu müteakip bu tahkimatı gören düşman kumandanları (Türk Verdunü) demişlerdir.

Özdemir, mükemmel bir idarecidir. Temiz bir vatan aşkından dolayı, noktai nazar ihtilâfına düşen idarecilerin daima arasını bulmuş ve müfritleri ileri gitmekten alı koymuştur. Özdemir, mükemmel bir organizatördür. Her türlü mahrumiyetler içinde bir mermi ve bomba doldurma imalâthanesi vücuda getirmeğe muvaffak olması, onun unutulmaz teşkilâtçılığının eseridir. Şurasını açıklamak yerinde olur ki, halkın, elemanların mükemmel istidatları onun bütün arzu ve tasavvurlarını fiiliyat sahasına koymasında ana unsur olmuştur. Gaziantep Müdafaası; Özdemirin emri Kumandasında çalışan adlı, adsız binlerce fedakâr kahramanın eseridir. Şehitlerimize rahmet, Gazilerimize bin bir hürmet.