O zaman şimdiki Cumhuriyet mektebi muallimlerinden olup bugün Şehit Şahin Bey Okulu Başöğretmen vekili Emin Ayhan kardeşimizin Antep Harbine ait ricamız üzerine yazdığı kıymetli bir hatıralarını aşağıya aynen dercediyoruz.

“1919 Senesi Teşrinievvelinde Fransızların Antebi işgalinden bir kaç hafta sonra İngilizlerden devri teslim alan işgal kumandanı FlandSen Mari okulları gezmek istemiş, hep o zaman Reşadiye mektebinde (şimdiki Cumhuriyet okulu) Maarifi İslamiye tarafından idare edilen okulda öğretmen bulunuyordum.

Cemiyet reisi işgal kumandanının okula geleceğini biz tahriratla bize bildirdi. Bir gün sonra okul kapısına bir kaç otomobil dayandı. Biz o sırada derste bulunuyorduk. Hiç te istifimizi bozmadık. Derste iken birkaç zabitin sınıflarımıza girdiklerini gördük. Tabii önde gidenin işgal kumandanı olduğunu anladık. Bunlar kendi başlarına her sınıfı ayrı ayrı gezdiler ve en nihayet öğretmen odasına girdiler. Okulumuz o zaman her cihetten zengin, vesaiti dersiyece mükemmel idi.

Teneffüs zili çaldı; biz de odamıza geldik. Öğretmen odasında duvardan yere kadar inmiş büyük rakkaslı bir saat bulunuyordu. Bu saat kumandanın nazarı dikkatını celbetti ve inceden inceye tetkike başladı. En nihayet saata sahip çıktı. Fransızların çok eski fabrikaları tarafından imâl edildiğini ve şimdi bu saatın mevcudu kalmadığını söyledi. Sonra oldukça zengin olan okul kütüphanesine baktı. Dereden tepeden konuştuktan sonra gitmek üzere ayağa kalktı. Biz de misafir olarak gelen kumandanı nezaket icabı öğretmen kapısının önüne kadar teşyi etmek istedik. Merdiven başında durdu, tercümana bir şeyler mırıldandı. Hemen tercüman bir cüzdan çıkarıp avucu içerisine tahminen otuz kadar sarı sarı altınları boşalttı ve ilâve etti:

(Kumandan hazretleri okulunuzdan çok memnun olarak ayrıldığını söylüyor ve bu altınları size ikram olarak veriyor.) Dedi ve bize doğru uzattı. Hiç ümit etmediğimiz bu hadise karşısında neye uğradığımızı bilemedik ve hep bir ağızdan (Millet var olsun bizi besliyor ihtiyacımız yoktur) cevabını verdik.

Kumandan yine bir şeyler mırıldandı; Tercüman anlattı.

Kumandan hazretleri ihtiyacımızın olmadığını biliyor. Okulunuzdan güzel bir intibala ayrıldığını ve size mükâfat olarak verdiğini söylüyor, dedi. “Güzel intibala ayrılması bizim için kâfidir. Bunu başka ihtiyaçlarınıza sarfediniz!,, cevabını verdik. Bir çok ısrardan sonra o vakta kadar ders zili çalmış bulunuyordu. Müsaade alarak sınıflarımıza girmek istedik. Yine kumandan bir şeyler söyledi. Tercüman dedi ki (Mademki siz parayı almadınız. Yarın kumandan hazretleri okulunuz çocuklarına tevzi edilmek üzere şekder gönderilecektir. Bunu kabulünüzü rica ediyor) Biz bunu sükûtla karşıladık ve merdivenden aşağı doğru inerek kumandanla beraber okulun kapısı önüne çıktık. O sırada okul kapısı önünde otomobil etrafına toplanmış olan bir kısım halkla beş on çocuk vardı. Bunu gören kumandan ve mahiyeti gülümser bir çehre ile ve halka iyi görünmek maksadı ile cebinden çıkardığı bir kaç pençe metelik ve ellilikleri (bir kuruşlukları) etrafa saçmaya başladı. Fakat çok dikkat ettim; hiç bir çocuk tenezzül edipte o paranın üzerine üşüşmedi ve kendileri de buna hayran hayran bir iki dakika kadar baktılar, otomobillerine binerek savuştular.

Biz derhal vaziyeti para ve şeker meselesini Maarifi İslamiye cemiyetine yazarak şekerin alınıp alınmayacağını, çocuklara tevziinde bir mahzur olup olmadığını sorduk.

Cemiyet, âzalarını toplamış meseleyi o zaman Mutasarrıf bulunan Celal beye bildirmişler. Verilen kararda derhal iadesini bildirirler. Hakikaten bir gün sonra okulun kapısına bir otomobil dayandı. İki subayın refakatında dört sepet dolu şekeri içeri getirdiler. Biz şekeri alamıyacağımızı söyledik ise de kumandandan aldığımız emir üzerine geri götüremeyiz diyerek şekeri bırakıp gittiler. Biz de arkalarından bir otomobil tuttuk. Bir hademe ile şekeri tekrar Koleje gönderdik. Şekeri almak istememişler, hademe fazla ısrar edememiş. Şeker tekrar okula geldi. Şimdi biz hademe ile şoföre kat’i emir verdik: Almadıkları takdirde kollejin kapısı önüne bırakınız ve dönünüz dedik. Şeker yine alınmamış ve kollejin kapısı önüne bırakılmış. Bunun üzerine işgal kumandanı çok kızmış olmalıki Mutasarrıf Celal bey ile muhabereye başlamış ve neticede alınmasına karar verilmiş. Bir kaç gün sonra şeker okula tekrar geldi. Bu vaziyetlerden haberi olmıyan mini mini çocuklara Fransızlar tarafından değil Cemiyeti İslamiye tarafından şeker gönderildiği söylenerek tevzi edildi.

Emin Ayhana teşekkürler ederiz.