Antep fıstığı memleketimizin büyük bir gelir kaynağıdır.

Antep fıstığında yağ ve protein gibi lezzetli ve besleyici maddeler çok olduğundan bu mahsul tanındıkça günden güne kıymeti artmakta ve dünyanın her tarafında aranmaktadır.

Son zamanlarda bizde de, diğer memleketlerde de, Antep fıstığı ziraatine büyük bir önem verilmiştir. Fıstık ziraatinin ehemmiyetini çoğaltan çeşitli özellikleri vardır.

Evvelâ fıstık mahsul vermeğe geç başlamakla beraber yetiştirilmesi ve bakımı için fazla emek istemez. Her zaman elverişli bir fiatla satılabilir. Müşterisi daima vardır, fazla bir işçiliği ve masrafı icap ettirmeyen basit koruma tedbirleriyle dahi satışı için bir kaç sene saklanıp bekletilebilir.

Bilhassa diğer zirai türlerin iyi yetişemediği, verimsiz kaldığı kıraç yerlerde ve taşlık tepelerde Antep fıstığı yetişir, normal hasılat da vererek bu gibi arazileri kıymetlendirir.

Antep fıstığı’nın dünya yüzünde yetiştirildiği yerler ve istihsal edilen mahsul miktarı çok değildir. Buna mukabil Antep fıstığına ihtiyaç ve isteklisi fazladır. Zira: Antep fıstığı yalnız çerezlik bir meyve olarak değil, pilâvından dondurmasına kadar türlü türlü yemekliklerin yapılmasında çok sarfedilir. Antep fıstığı memleketimizden başka İran’da, İtalya’da, Güney Fransa’da, afrika’nın kuzeyinde, İspanyada, Hindistan’da, Amerika’nın Kaliforniya bölgesinde az çok yetiştiriliyorsa da fıstık alıcılarının en fazla beğendiği ve aradığı Türkiye’de yetişen fıstıktır.

Çünkü Antep fıstığının asıl anavatanı Gaziantep, Malatya, Urfa, Maraş, Diyarbakır, Mardin, Siirt illerinin bulunduğu Güney Doğu Anadolu’dur. Bu bölge Antep fıstığı’nın beşiği olduğundan iklimi, suyu, toprağı en iyi yetişmesine elverişlidir. Bundan başka Antakya, İçel, Antalya, İsparta, Ankara, gibi bazı illerimizde de iklim ve toprak Antep fıstığı yetiştirmeğe müsaittir. Buralarda bol fıstık yabanileri bulunmaktadır. Bu illerde mevcut yabani fıstıklar kısmen aşılanırsa ecnebi memleketlerden bir çoğunun yetiştirdikleri Antep fıstıklarının verim ve kaliteleri ayarında mahsul alınabilir. Memleketimizin adlarını saydığımız bu illerinde de diğer mahsulleri yanında celep fıstıklarını aşılamak suretiyle Antep fıstığı yetiştirilmesi kârlı ve faydalı olur.

Dünyada fıstık ziraati yapan memleketler arasında gerek fıstık ekilen arazinin genişliği gerekse mahsulünün iyiliği bakımlarından biz en başta geliyoruz. Amerika’da bizim fıstıklarımıza (Prenses fıstık) adını da vermişlerdir.

Fakat bizim aldığımız hasılat azdır. Ve her sene de alamıyoruz. Fıstık yetiştiren ecnebi memleketler hem her sene hem de çok iyi fıstık yetiştirmeğe gayret ederek birinciliği bizden kapmak istiyorlar.

Biz de onlar gibi fıstık bahçelerimizin bakım işlerinde çok çalışmamız her sene mahsul almamız, bol istihsal yapıp mümkün olduğu kadar ucuza mal edip ehven fiatlarla satarak rakiplerimizin her bakımdan kötü emellerini önlememiz icap ediyor.

Zira iş yalnız birinciliğin alınması ile lafta kalmış olmaz bizde lâzım olduğu kadar çalışıp her sene az çok isteklilerimizin ihtiyaçlarını karşılıyamazsak bu defa fıstık yetiştiren diğer ecnebi memleketler alıcı piyasalarını elde tutarlar o zaman fıstığımızı satacak yer bulamayız. Az istihsal ettiğimiz için satışta onlardan daha ucuz veya onların sattığı fiatlarla satamayız. Çünkü az hasılat aldığımız için masrafımız korunmaz, böylelikle fıstığımız körlenir gider.

Fıstık bahçelerinden her yıl ve az çok hasılat alınması için yapılacak işler gözde büyütecek kadar da çok ve zor değildir.

Fıstık bahçesi sahipleriyle müstahsillerimiz de yanlış bir düşünüşü vardır. Fıstıkları dikip aşılayıp, aralarını senede bir kaç defa sürdü mü bütün bakım işlerinin tamamını yapmış olduğunu zanneder, başka bir şey yapmağa da lüzum görmez. Bahçeleri sürmek çok faydalıdır. Bilhassa Gaziantep fıstık müstahsili sürme işini en iyi bir şekilde ve zamanlarında yapıyorlar. Hattâ bir parça da fıstıkların kuru ve obur dallarını kesip ayıklamakla budamış ta, oluyorlar. Fakat at bakıcılarının dediği gibi, gerçi bir timar bir yem yerine geçer ama, atların yalnız timar edilmekle bakımları tamamlanamıyacağı gibi fıstık bahçelerinin de yalnız sürülmekle ve kuru dallarının ayıklanmasiyle işi bitmiş olmaz. Onların da gübrelenmesi, meyvelerinin mayalanarak döllenmeleri için erkek fıstık ağaçlarının da yetiştirilmesi, hastalıklarından korunması lâzımdır.

Gerçi fıstık kıraç topraklarda diğer ağaçların iyi yetişmediği veya mahsul vermediği yerlerde, kayalıklarda, yetişip az çok verimli olur.

Fakat bu fıstığın iyi topraklardan hoşlanmaması veya gübre istememesi demek değildir. Aza kanaat etmesidir.

Fıstıklarda diğer meyveli ağaçlar gibi iyi etli topraklardan hoşlanırlar, gübreye muhtaçtırlar.

Çoğunuz bahçe kültürleri istasyonundaki fıstıkları görmüşsünüzdür. Biraz gübre verilmekle (tabii döllenmeler için erkek ağaçları da olduğundan) her sene ve bolca hasılat alınıyor.

İşte ecnebi memleketlerde de bu işler yapılarak her sene ve az yerden bolca mahsul alıyorlar.

Onların her yıl beş ağaçtan aldıkları hasılatı biz 25-30 ağaçtan hem de ancak bir kaç senede bir alabiliyoruz.

Bizde ecnebi memleketlerde fıstık bahçelerine yapılan imer ve ihya işlerini yapar, fıstıkların döllenmelerini de sağlarsak şimdi almakta olduğumuz hasılatın bir kaç misli fazlasını muntazaman hiç olmazsa iki senede bir alabiliriz.

Döllenme, gübreleme, hastalıklarından koruma gibi bakım işlerini tam, ekseriyetle hiç yapamadığımız için beş on senede bir mahsul vermeğe mecbur kalan fıstıklarımıza (keyfi olursa hasılat verir) mânasına haksız olarak (Zengin ağacı) adını da veriyoruz. Halbuki fıstıklar her canlı gibi karnı doyar, erkeğini de bulursa yani muhtaç olduğu bakım işleri tam zamanında yapılırsa mahsul verir.

Çiftçilerimiz, hiç bir milletin çiftçilerinden geri kalmazlar. Daha çalışkan, daha anlayışlı, daha beceriklidirler.

Yeter ki, yapılacak işi bilmiş olsunlar. Antep fıstığı, adı üstünde Türk vatanında bir ilimizin ismini taşıyor. Şüphe yok ki en bol ve en iyi fıstığı Türkiye yetiştirecektir.

Fıstığın hoşlandığı yerler

Fıstığın en fazla sevdiği yerler çok dik olmayan yamaçlarla tepelerin etekleridir. Köklerinin uçları toprak altında toplu sulara raslamamalıdır. Tepecikler arasındaki engin yerlerde (Vadi)’lerde, çöküntü yerlerde toprak bir, iki metre kazılınca hemen su çıkar. İşte fıstıklar böyle yakında su çıkan yerleri hiç sevmezler. Eğer bu su akıp yani süzülerek giderse hiç bir zarar vermez, hatta faydalıdır. Fakat süzülüp gitmez, toplanıp kalırsa bu gibi (merç) yerlerde fıstıkların köklerinin ucları çürürler.

Fıstık suyu tamamen kaybetmeyecek nisbette süzek, havadar yerlerde güney marazlarını sever.

Fıstığın sevdiği topraklar

Fıstık diğer meyve ağaçlarından çoğunun iyi yetişmediği veya verimsiz kaldığı topraklarda yetişip mahsul verdiğinden toprak seçen bir ağaç sayılmaz. Kıraç yerlerde, kireçli, taşlı arazilerde kayalık tepelerde dahi derinlere dik kökler saldığından az çok bir gıda bularak yetişirler ve hasılat verirler. Fakat su tutmayan, sıkı, serin, nemlice, hava ve sıcaklığı çekebilen, yani ısınan toprakları severler.

Her zaman ve bol hasılat verebilmesi için toprağının ılık, havadar ve içinde besi maddeleri (gübre) olması lâzımdır.

Fıstıklar cinsleri itibariyle dik ve uzun köklü iseler de ekseriye, kuvvetsiz topraklara ekildiklerinden ve gübrelenmediklerinden kendilerine lâzım olan gıda ve suyu bulabilmek için kökleri tabii halinden daha fazla uzarlar.

Böyle zayıf topraklarda fıstıklara gübre verilmezse ağaçlar köklerini uzatarak bulabildikleri ehemmiyetsiz miktarda besilerle nihayet bir dereceye kadar mahdut bir zaman hasılat vermeye gayret eder, zamanla kudretten düşer, kök uzatması da fayda etmez. Bir çok bahçelerde görüldüğü gibi bu gibi zayıflamış fıstıklar nadiren ve az hasılat verirler. Fıstıkları küçük, içleri de zayıf, buruşuk, olurlar. Meyvaların içleri tam büyüyüp dolgunlaşamadığından ekseriya kabuklarını da çatlatamazlar.

Şu halde fıstığın diğer meyva ağaçlarının yetişemediği kıraç topraklarda, kayalık tepelerde yetişebilmesi, etli pek toprakları, gübreyi sevmediğini değil, fıstığın kanaatkârlığını göstermektedir.

Fıstıklara toprak isteklerine göre en çok benzeyen çeşit bağdır. Bağ ile fıstık her zaman beraber dikilebilirler. Fıstıklar bağa nazaran biraz daha zayıf topraklarda da kanaatla, daha taşlı ve kayalıklı yerlerde de mahsuldar olmağa çalışır.

Fıstıklara yarayan iklim

Fıstıklar sıcaktan da, soğuktan da korkmazlar. Çünkü kışın soğuk zamanlarda yapraksızdırlar. Gerek yaprak ve dalcık, gerekse çiçek gözleri sıkıca kapanmış tomurcuklar halinde kışı geçirirler.

Yazın en sıcak zamanlarda da kökleri derinde ve serindedir.

İnsanlar için (Ayağını sıcak tut, başını serin) derler. Fıstıkların da kökleri derinde, serinde, kendileri de sıcaktadırlar.

Böyle olması da fısıkların meyvalarını olgunlaştırmaları için yok yarayışlıdır.

Fıstıklar sıcak ve soğuklara dayanıklı ise de, fazla soğuk, çok sıcak olmayan cenup doğu bölgemizin mutedil geçit iklimi tam istediğine uygundur. Yağmurun fazlasından da azından da hoşlanmadığı için çok kurak ve yağışlı olmıyan ortalama iklimi sever.

Fıstık yetişen güneydoğu bölgesinde yazın mayıstan ekseriya aralık ayına kadar yağmur yağmıyorsa da geceleri daima serindir. Bilsasa bu bölgenin iklimini mülâyimleştiren Akdeniz’in ikliminin karışmış olmasıdır ki, zaman zaman batıdan esen rüzgârlarla havayı nemlendirir.

İşte bu nemli havalar fıstık meyvalarının büyüme zamanına rasladığından yağmur kadar fayda verir.

Fıstık yalnız ilkbaharda kısa bir zaman için nazikleşir. Bu da çiçek açtığı ve horozlamanın devam ettiği nisan ve mayıs aylarıdır. Bu zamanlarda soğuk, don, yağmur, sis, kuvvetli kavurucu sıcak olursa fıstık çiçekleri dökülür döllenmez.

Çiçeklenme ve döllenme zamanın yağmursuz mülâyim bir hava ve zaman zaman hafif rüzgârların esmesini ister.

Fıstık bahçesi nasıl yapılır?

Fıstık bahçesi kurma şekilleri fıstık dikilecek yerlerin başlangıçtaki durumuna göre değişir.

1 – İrili ufaklı menengiç, butum, fibi fıstık yabanilerinden karışık ormana benzer yerler fıstık bahçesi haline getirilmek istenirse:

A – Bahçe haline getirildiği zaman çiftle sürülmeye müsait yerlerde:

İlk yapılacak iş bu ormancığın en müsait yerinden mümkün olduğu kadar aynı hizaya rastlayan yabani fıstık ağaçlarından bir sıra tutmaktır. Bu sıra üzerinde eller arkaya bağlanıp ortalama adımlarla yürünerek her sekiz veya on adım da bir durulup bir iki adımlık saha içinde ileri, geri ve yanlar da yetişkince sıhhatli bir fidan veya ağaç seçilir ve işaretlenir. Bu fidan hizasından aynı istikamette yürüyüşe devam edilerek diğer fidanlar da böyce tesbit edilir. Bu işaretlenen fidan ve ağaçların ikişer üçer adım sağ ve solundaki ve aralarındaki diğer bütün çalı ve ağaçlar toprağa yakın yerlerinden kesilir. Bu ağaçlardan etrafı ve bil hassa ileriyi en iyi görebilen herhangi birinin yanında durularak çapraz bir hiza daha tutulur. İlk sırada yapıldığı gibi ağaçlar aynı aralıklarla işaretlenir. Bunlarında etrafındakiler kesilerek ayıklanır. Bu iki sıra esas tutularak diğer sıralar için çapraz vari bırakılacak ağaçların tesbitine devam olunur. Kesilen ağaçların gövde ve dalları kenarlara taşınır. Üstleri kesilen ağaçlar, bahçede kalacak olanlarına köklerine zarar verilmeden kökleriyle sökülür.

B – Çok meyilli veya kayalık olan yerlerde çitifle sürmeye imkân ve ihtiyaç olmayacağından sıraya bakılmadan sekizer onar adım aralıklarla en elverişli ağaç ve fidancıklar seçilerek diğerleri kâmilen kesilip köklenirler. Bırakılacak ağaçların meyil altlarına toprak kaymaması için ikişer adım genişliğinde hilâl şeklinde toprak ve taştan yarım çanaklar yapılır.

Aynı yerden üç ile dörtten ziyade çıkmış gövdeler varsa iyileri bırakılarak diğerleri toprak hizasından kesilir.

2 – Bazı yerlerinde orman şeklinde kısmen de tek ağaçlar bulunan arazilerde fıstık bahçesi yapılmak istenirse;

A – İşe ağaçların teker teker bulundukları yerden başlanarak araları çiftle sürülebilecek şekilde parça parça müsait istikametlere imkân nisbetinde sıra tutturulmaya çalışılır. Orman kısmı da buna uydurulur. Tek ağaçlar arasında boş yerler mevcut ağaçların çoğunun denk gelebileceği sıraya göre yeniden fidanlar dikilerek tamamlanır.

B – Çok dik ve kayalık olan yerlerde çift sürme imkânı bulunamayacağından sıra ve hizaların nazarı itibara alınmasına lüzum yoktur. Yalnız aralarında gelişmelerine müsait mesafeler bırakılarak elverişli ağaçlar seçilir. Diğerleri sökülür. Boş kalan yerlerin tamamlanması için de fidanların en iyi tutunabilecekleri yerlerde taş araları genişletilerek veya topraklı yerlerde çukurlar açılarak dikimler yapılır.

3 – Boş arazilerde fıstık bahçeleri yapılması:

A – Düz yerlerde:

Fıstık dikilmek istenilen yer ekilip biçilen yer değilse bu araziyi evvelâ güzelce bir kaç defa derince sürülmelidir. Eğer gerek acele hallerde gerekse o andaki muhtelif imkânsızlıklarla sürülme veya kazılması yapılamıyorsa, dikimden iki ay evvel eni boyu birer büyük adım, derinliği de diz kapağı üstüne gelecek büyüklükte çukurlar açılır. Mevsimi gelince fidanlar bu çukurlara toprağına bolca yanmış hayvan gübresi karıştırmak suretiyle dikilirler.

Fıstık bahçesi yapılacak yer ekilip biçilen tarla arazi ise bir yıl önce sonbaharda derince sürülür. Ertesi sene ilk baharda bir daha sürülür. Ağustos veya eylül aylarında fidan çukurları açılır. Bir buçuk iki ay çukurlar açık bırakılır. Kasım ayı sonlarında ve aralık ayı başlarında fidanlar bu çukurlara dikilir.

B – Meyli fazlaca olan (dik) arazilerde fıstık dikimi:

Fidanların dikileceği yerler işaretlenir. Tepe tarafından aşağıya doğru iki adım, yanlığına dört adım yer kazılır. Bu basamak gibi düzenlenen yerlere çukurlar açılır.

Buna, fidan dikmek için düzlenen yer çanağa benzediği için çanak şekli dikim denir. Bu düzlenen yerden aşağı tarafa çekilen toprakların kaymaması için düzlenen yerlerin (çanakların) tepeye birleşen tarafları biraz daha çökükçe yapılır. Dik arazilerden ağaçlar böyle çanak şeklinde hazırlanmış yerlere dikilirse toprak yağan yamurlarla akıp gitmez. Aynı zamanda toprağın içindeki gıda maddeleri heder olmaz, su ilk sıcaklarda hemen uçup toprak kuruyuvermez. Ağaçlar daha iyi büyürler ve her zaman bol ve iyi mahsul verirler.

Bunun daha iyisi araziyi uzun basamaklar halinde düzlemek, yani setlendirmektir. Fakat setlendirmek çanak şeklinden çok daha güç ve masraflı olduğundan çanak şekli yapılması tercih olunur. Bilhassa bölgemizde fıstık dikilecek topraklar derin olmadığından altı hemen kaya çıkacağından uzun basamakların çok yerlerde yapılması da mümkün değildir.

Çanak şekli hem arazimize, hem de ucuz yapıldığı için kesemize kolay, olduğu için de işimize uygundur. Meyilli yerlerde çanak şeklinin yapılması da muhakkak lâzım ve faydalıdır. Toprağın kaymaması için böyle meyilli yerlerde fidan çukurlarının da satrançvari açılması çok iyi olur.

Çukurların açılması

Fidan dikilecek yerin üzerindeki ot, kök parçaları ve çakıllar ayıklanıp bir kenara çekildikten sonra çukuru kazılmağa başlanır. Bu kazılan yerden bir buçuk karış derinliğine kadar çıkan topraklar çukurun bir yanına konur.

Dip tarafından topraklardan çukurun diğer bir tarafına konur. Derinlik diz kapağını buluncaya kadar kazmaya devam olunur. Diz boyunu geçti mi kazılan bütün topraklar dışarı çıkarılarak çukurun dibi kazma veya belle kabartılarak içinde bırakılır.

Fidanın dikilmesi

Çukur açılırken üst yüzden çıkarılan ve çukurun bir tarafına topluca konan toprak işlek, pişkin topraktır. Çukurun yarı derinliğinden sonra çıkan toprak ta ham, çiğ topraktır. Bu da çukurun diğer bir yanına konmuştu.

Fidan dikileceği zaman evvelâ üstten çıkan toprağın içine iki ilâ üç avuç dolusu üzerinden bir yaz geçmiş eski ahır gübresi katılarak güzelce karıştırılır. Bu gübreli toprağın yarısı çukurun içine ortası tümsek kenarları çökük bir şekilde, kubbevâri doldurulur. Dikilecek fidanlardan bir tanesi alınır. Çukurun içine tümsekçe dökülmüş olan toprağın üstüne dikine konur. Kökleri elle yanlara açtırılarak bu kubbevâri tobrağın üstüne çukurun ortasına gelecek şekilde yerleştirilir. Üzerine yine gübre ile karıştırılmış toprağın geri kalan kısmı fidanın kökleri örtülünceye kadar doldurulur. Buna (yani fidanın kökle gövdesinin birleştiği yere) kadar çukurun dip tarafından çıkan ve diğer tarafa konmuş bulunan ham topraktan doldurulur. Fidan elle tutulup etrafı sıkıca ayakla bastırılır.

Beher fidana birer maşraba yani iki üç tas su dökülür. Buna can suyu denir. Can suyu adı üstünde fidanın canını kurtarması için toprağın köklere sarılıp yapışmasına yarar. Toprak bu suyu çekip yerleşerek köklere bir defa güzelce sarıldımı fidan beslenmeye çabukça başlar ve canlanır. Fidanlar dikilirken toprağı ne çok derin ne de az gömülmelidir. İkisi de zararlıdır. Boyun noktasına kadar yalnız kök kısmının toprağa gömülmesi lâzım ve kâfidir. Fidanların iyi tutması için masrafsız ufak bir emekle yapılacak mühim bir iş daha vardır. O da fidanlar dikilirken köklerini mayıs bulamacına batırmaktır. Bunun için bahçenin bir yerinde küçük bir çukur açılır. Veyahut ortada su tutabilecek deliksiz tahtadan veya herhangi bir şeyden yapılmış sandık, teneke, varil gibi kab varsa çukur veya bu kabın içine iki üç kürek sığır pisliği, iki üç kürek te iyi toprak konup su ile karıştırılır. Köklere yapışabilecek koyulukta bir bulamaç yapılır.

Kökleri bu bulamaca batırılarak dikilen fidanların hepsi tutar. Çünkü fidanların kökleri toprağa yerleşinceye kadar bu köklere bulaşan gübreli toprak bulamacı onları besler donmaktan ve çürümekten korur.

Fıstık fidanları (Çöğürler aşısız) ne zaman dikilmelidir?

Fıstık fidanlarının yapraklarının renkleri kasım ayı sonlarına doğru kızarmaya ve sararmağa başlarlar. Evvelâ elle dokununca sonraları da rüzgârların sallanmasiyle tek tük dökülürler.

Bu hâl fidanların topraktan gıda almasının azaldığını ve kışı geçirmek için hazırlanmağa başladığını gösterir.

Diğer bütün mezruatta ve ağaçlarda olduğu gibi, fıstıklarda da yaprakların saralıp dökülmeğe başlamaları (Mevsim her yıl aynı şekilde geçmediğinden) bir hafta on gün ileri geri değişebilir. Bu sebeple dikime şu gün veya bu hafta başlanır diye kati söylenemez.

Umumî olarak fıstık fidanlarının en iyi dikim mevsimi kasım ayı sonlariyle aralık ayı içinde yani yaprakların dökülmeğe başladığı zamandır.

Bu fidanın yer değiştirmesi ve yeni dikidiği yerde tutulup canlanması için şunlar lâzımdır.

a — Topraktan gıda almasının azalması: İşte yaprakların saralıp dökülmeğe başlamaları da bunu gösterir. Çünkü fidan yerinden sökülüp başka bir yere dikildiği zaman bir müddet kökleri yuvalaşıncıya kadar topraktan besleyici bir şey alamaz. Bu zamanda açlığa ve susuzluğa dayanabilmesi için fidanın kendiliğinden gıda isteğini azalttığı, uyumaya başladığı zaman da sökmek ve başka yere dikmek lâzımdır ki bu zaman da yaprak dökümüdür.

b — Fidanlar sökülürken ne kadar dikkat edilse ince köklerinden (zillerinden) hatta büyük köklerinden bir kısmı yine kesilir veya kırılır. Hiç bir parçası koparılıp zedelenmeden çıkarılmaları mümkün dahi olsa köklerin topraktaki yuvaları bozulur.

Fidanların kökleri toprakta tekrar yuvalaşıncıya, yani yeni yerinden su gıda almağa başlayıncaya kadar bir müddet topraktan beslenmeden yaşıyabilecek kurumayacak durumda olması lâzımdır.

Fidanların sökülmesi için üzerinde tek yaprak kalmayıncıya kadar dökülmesini beklemeye lüzum yoktur. Yaprakların kısmen dökülmüş olması daha uygundur. Çünkü, fidanların çıka rılırken zedelenen kesilen köklerinin çürümemesi yaralarının kapanmaması lâzımdır. İşte sağlam fidanlar yetiştirilmesinde dikkat edilecek işlerden birisi de budur. Kopan, kesilen köklerin yaraları kapattırılmadan yalnız bir kaç sağlam kökü ile fidan tutar ve yeşerir. Fakat bu hem çabuk, hem de iyi gelişemez. Verimli ve ömürü de olamaz. İşte bu hurdalanan köklerin çürüttürülmemesi, hattâ kopuk köklerin uçlarından ve fidanda kalan kısımlarından daha bol ve yeni köklerin de sürdürülmesi sağlanmalıdır.

Bunun için de fidanların canlılığı tamamen durgunlaşmadan yeni yaprak dökümü başlangıcında söküm ve dikim yapılırsa yara yerleri kapanır, kökler de çürümezler.

(Can boğandan gelir derler) iyi gelişen ve verimli, uzun ömürlü ağaçlar kökleri bol ve sağlam olan ağaçlardır. Fidanlar dikilirken köklerine çok dikkat etmek lâzımdır.

Yaprak dökümünde yani sonbaharda dikilen fidanlar ilk baharda dikilen fidanlara nazaran birsene evvel dikilmiş kadar farklı büyürler ve sıhhatli olurlar.

Çünkü fidanlar eski yani çıkarıldıkları yerlerinde oldukları gibi toprağa tamamen yerleşmiş, ince köklerine, (zillerine) yuva yapmış olmalıdırlar ki büyüyebilsinler. İşte son baharda dikilen fidanların kökleri bütün kış kar ve yağmur sulariyle toprak yatıştıkça yerlerine iyice yuvalaşırlar.

Güzün dikilen fidanların yaprak ve sürgüleri bulunmadığı ve bahara kadar da sürmiyecekleri için sürmeye başlıyacakları zamana kadar toprağa güzelce tutunurlar.

İlkbaharda dilen fidanların ise kökleri daha toprağa yerleşip tutunamadan yapraklanma zamanı da gelir çatar. İnce kökler, (Ziller) henüz yuvalaşmadığından fidanlar hem kendilerini hem de yeni sürmeğe başlıyan körpe filizciklerini beslemek için topraptan yeteri kadar su ve gıda alamaz. Fidanın kendinde ne varsa onunla sürgün ve yapraklarını beslemeye çalışır. Fakat kendisi de zaif düşer, filizleri de cılız olur.

Yaz ilerleyip sıcaklar artıkça yap raklanan fidanlarda su ihtiyacı da fazlalaşır. Fidanın dikildiği çukurdaki toprak yerleşip kökleri iyice satamadığından derinlere kadar suyunu kaçırmış, kaybetmiş olur. Böylelikle fidanlar kuruda kalır, ya tutmaz yani kurur, veya sürgünleri gelişemez, ince ince filizler vererek bütün yaz renksiz, şekilsiz olduğu gibi bekler.

Güney Doğu Bölgemizde iklim

Sonbahar ekseriyetle Aralık ayı sonlarına kadar mülâyim olarak devam eder. Çiftçiye çalışmak için çok fırsatlar verir.

Kışlar bazı seneler müstesna çok şiddetli geçmez. Fakat ilk baharın mühim bir kısmını içine alır.

Yaz hemen hemen baharla beraber başlar. Mevsimlerin en uzun süreni de yazdır ve yağmursuz geçer.

Buna göre: Fıstık dikimine en uygun mevsim sonbahardır. Yani kasım ayı ortalarından aralık ortasına kadar devam edilir. Bu zamanda yetiştirilemezse Urfa ilinde, Gaziantep’in Nizip, Kilis ilçeleri gibi yüksek olmıyan yerlerde şubat ayında başlamak üzere mart ayında diğer bütün yerlerde dikime devam olur.

Gaziantep’te bütün ağaçları olduğu gibi fıstıklar da ilkbaharda (Şubat sonlarında başlıyarak mart sonlarına kadar) dikmek adet olmuştur. İlkbaharda dikilen fidanların ne zararlar gördüklerini ve iyi gelişmediklerini yukarıda söylemiştik. Bu mahzurları önlemek için müstahsil fidanları hem çok derin gömüyor, hem de toprak hizalarından üstünden bir iki göz bırakarak üst tarafını kesiyor, ayrıca da taşlardan yalnız kuzey cihetleri açık bırakılan ehramvari evcikler yapıyorlar. Fidanlar, taşları birbirine dayayarak yapılan bu küçük evcikler içinde kalıp güneşten kısmen korunmaya, köklerinin nemli toprakta kalmasını temine çalışıyorlar. Bu evcik yapma işi bir hayli külfete ve masrafa mal olmaktadır.

Son zamanlarda müstahsilin fıstık fidanlarını sonbaharda da dikmeye başladıkları görülmektedir. Birkaç sene zarfında sonbahar dikiminin rağbet görerek artacağı umulmaktadır.

(Büyük Modern Türkiye – Nisan 1957)

Gaziantep Kültür Derneğinin

Ziraatçılarımızdan dileği:

Bilindiği gibi Gaziantep ili toprakları: Bağcılığa, Fıstık, Zeyin gibi bahçe ziraatine; sebzeciliğe, pamukçuluğa çok müsaittir. Derneğimiz, bu konularda halkımız aydınlatacak hertürlü zirai yazı ve kitapları yayınlamak için ziraat uzmanlarının emrindedir.

Gaziantep Kültür Derneği