-3-

Didari Birgün Şamda gezerken nüfus tezkeresi soruyorlar, “yoktur/4 deyor. Serseri deye zabtıyalar konak konak getirip Antebe teslim ediyorlar.

Birgün Genykte (Arap Halaf) namında bir komşusu vefat ediyor. Mezar kazarken mezardan iki kafa çıkıyor Birinin dişleri dökülmüş. Didari bu kafaya şunu söyleyor.

Kafa sen ölünce kaç idi yaşın Çürüyüp dökülmüş kibriğin kaşın Kimin nesi yanındaki yoldaşın Başa geleceği sezdin mi kafa

Çekdin mi dünyanın detrd-ü- elemin Alnına yazmışlar kudret kalemin Bilmez miydin Hakkın binbir kelâmın Yoksa okuyup ta yazdın mı kafa

Kafa şu dünyada sürdün mü devran İcra olur Hakkın ettiği ferman Atlara binip te ettin mi cevlân Fakir•” olup candan bezdin mi kafa

Hakkın emri ile yettin büyüdün

Sonra gaflet geldi yattın uyudun

Er mi idin avret miydin ne idin

Gümüş düğmeleri çözdün mü kafa

Güvendin mi şerefine şanına

Azrail pençesi değm’ş canına

Gelen geçen el sundu mu narına

Türlü nimetleri düzdün mü kafa

Didari bey der ki bakın haline

Kafa taparmıydın dünya malına

Doğru gidermiydin Hakkın yoluna

Yoksa nefse uyup azdın mı kafa

Didari dört arkadaşı ile Adanaya kazanca gidiyor. Arkadaşları geri dönüp geliyor. Kendisi Adanadan yukarı Çakıt ırmağı üzerinde Torunlu kariyesinde Torun oğlu Çelil ağanın yanında kalıyor. Bir gün kuyunun suyunu beğenmeyip içmeyen Elif adlı bir avrada çok incelmiş deye şunu yazar:

Yürükler gelür yürünür

Nereden baksan görünür

Yorgan yok çula bürünür

İnceldi Elif inceleli.

Yürükler kondu göçmedi

Koz oluğunu geçmedi

Beğenip suyu içmedi .

İnceldi Elif inceldi

Kulağında var küpesi

Sanki Aydının efesi

Karnın dersen göz tepesi

İnceldi Elif inceldi

Yaylalara gider iken

Kamalağı budar iken

Dağda eşek güder iken

İnceldi Elif inceldi

Didarı söyleme yalan

Başın belâlara salan

Derelerde ot yayılan

İnceldi Elif inceldi

Yazan: ŞAKİR SABRİ YENER