Dünya boşluğuna 1 milyon kilometer yüksekliğine kadar protuberanzen denilen şeylerin fırlatlıkları göktaşları-sabit yıldızların nasıl oluşları ve bu güne kadar olan hikâyeleri

Bu son aylar içinde güneşte vukubulan hadiseler bugüne kadar insan gözüyle bir defa olsun görülememiştir. Sayılamıyacak kadar çok güneş lekelerinin meydana getirdikleri ateşli satıhlar, büyük meşalelerin fırlattıkları ateşli gazlar, Amerika ve Rusya tarafından fezaya atılan sputnik raketlerinin hızlarından birkça defa daha fazla bir hızla 1 milyon kilometre yüksekliğe kadar Protuberanzenlar tarafından fırlatılan gökyüzü taşları, başka cinslerden olan yansıma veya intişar hadiselerinin doğurduğu patlamaların normalin dışında vuku bulmasıyla dünyamızın hava tabakasına temas edip Radyo yayınlarının ve havaların bozuk olmasına sebep oluşları… Bunların hepside fezamızda vukubulmakta ve araştırmalar bize aşağıdaki neticeyi vermektedir.

Güneş’te; misal olarak Dünyamızın 2 milyar sene önce ateşten bir parça oluşu gibi katı bir cisim veya madde değildir. Güneş daha ziyade ateşli gazların birleşmesinden meydana gelmiş, büyüklüğü ancak düşünme kanalıyla hafızada canlandırabilen büyük bir toptur. Düşünelimki Güneş ortadan ikiye kesilmiş içi boş lastik bir topun yarısıdır ve dünyamızın ekseni bu yarım topun tam orta noktasına isabet etmekte olup Ay kendi büyüklüğü ve dünyamıza olan uzaklığını muhafaza ederek günlük hareketini dünyamızla birlikte yapmaktadır. Bu halde ay, dünyamızla birlikte güneşin sınırları içinde kalmakta olup, ayın dünyamıza olan mesafesi 2 misli fazla olsa ve ay hareketini bu şekilde yapsa bile hakikatta da öyle olduğu gibi ayla güneş birbirine çarpacak bir yakınlığa gelmiş değillerdir.

Senelerden beri güneşin kendi bütünlüğü içinde yalnız başına bir atom reaktörü olduğuda bilinmektedir. Güneş’ten 12 saat içinde dünyamıza neşrolunan ısı miktarı ise ancak bugüne kadar deneyleri yapılan en büyük çaptaki hidrojen bombasından 100 bin adetinin patlatılmasıyla elde edilebilecek bir ısı miktarı olup güneşin neşrettiği bütün ısı miktarının ancak milyarda birine baliğ olmaktadır. Bu atomik nazariyeye göre güneş kendi büyüklüğünden saniyede 4,2 milyon tonunu enerji olarak vermekte ve ayni zamanda enerjinin hasıl olduğu merkezde hafif olan hidrojen atomları ağır olan helium atomlarına ve başka atomlar da başka element atomlarının yanmasına sebep olmaktadır. Bu olaylar vasıtasıyla güneşin çekirdeği şiddetli kuvvetler tarafından sıkıştırılmakta ve gittikçe ağırlığı artmaktadır. Aynı zamanda güneşin çekirdeği bir gaz motorunun regulâtörü gibi helezonlar çizerek dönmekte ve bu dönüşüyle de güneşin üst tabakalrını parçalamaktadır, yani ekvator sahaları güneşin ekseni etrafında kutuplara nazaran daha çabuk bir hareket seyri takip etmektedirler.

Güneşin 500 km. aşağısında

(Güneşin üst tabakasından)

Yukarda anlatılanlara göre ateş halindeki güneş kitleleri daimi surette kuvvetle dolandırılmakta ve böylece merkezde her zaman için yeni hidrojen atomlarının atomsal yanıma gelmesi sağlanmaktadır. İşte burada hasıl olan sıcaklık, büyük akım girdapları içinde madde akımıma dış tabakalara sevkiyatı sağlanmaktadır. Böylece yeni olarak tesbit edildiği gibi güneşin 500 km. derinliklerinde şimdiye kadar tesbit edilenlerin dışnda başka hadiseler de vuku bulmaktadır. Yani güneşin 500 km. derinliğindeki sıcak maddeler soğuk tabakalarla çarpışarak insan muhayyelesinin tahmin edemiyeceği şiddette ses dalgalarının hasıl olmasına sebep olmakta ve bu dalgalar güneşin üst tabakasını parçalıyarak ateş halinde bulunanan güneş parçalarını yükseğe doğru fırlatılmaktadırlar ki kaynamakta olan ve güneş çorbası adını verebileceğimiz maddelerden teşekkül etmiş olan bu çeşit kabarcıklardan bir tanesi dünyamızın en yüksek dağı olarak bilinen Everest dağından 1.000 defa daha büyüktür. Bu görünüm içinde Granul’e adı verilen taneler güneşin etrafında alevden küçük diller şeklinde tanılabilmekte olup güneş, etrafı bu çeşit dillerden 2 milyona yakın bir miktarla sarılmış bulunmakta ve bu dillerin ömürleri 2-11 dakida devam ederek yeni infilaklara zemin hazırlayıp sonra kendi kendilerine harap olup mahvolmaktadırlar. Yukarda anlatılan madde akımının merkezdeki atomsal yanıma kafi miktarda hidrojen temin edemediği görülmektedir. İşte bu akışım ve olaylar güneşin üst tabakasını kasırgalar tayfunlar gibi alt üst ederek orada boşluklar ve girdaplar meydana getirmekte ve bizde onları güneşte bir leke olarak tanıyabilmekteyiz. Bu lekelerden birinin içinde dünyamız büyüklüğünde 300 adetininde birbiri yanında yer alabileceği yapılan gözlemlerden anlaşılmaktadır. Önceleri inanılıyordu ki güneşte lekeler çoğaldıkça dünyamızın daha az ısı alması lazımdır. Fakat bunun bir talih eseri olarak yanlış olduğu tesbit edilmiştir. Çünkü, şayet güneş bu lekeler vasıtasile ısısından kaybetse bile bu kayıp bitişindeki leke gruplarında görülen ve duvarından 2.000 defa daha fazla bir hızla bir kaç yüz bin kilometre yüksekliğe fırlatılan lavlar vasıtasile eşitlenmektedir. Bunun yanı başında mevzu bahis olan şey dışarı doğru akışan gazların, güneş lekelerinde hasıl olan magnetik sahaların ındıktional tesirleri vasıtasile ısıtılmış olmuş olmalarıdır. Bundan başka güneş maddeleri leke gurupları etrafında bir nevi zorlukla birbiri vasıtasile kırbaçlanmakta ve tıpkı dalgaların deniz kenarlarında duvara çarçabuk yükseğe doğru fırlayışları gibi bir milyon kilometre yüksekliğe kadar fırlayıp kısmen ya güneşin çekme sınırı-içinde kalıyorlar veya hatta çekme kuvvetinden kurtularak boşlukta süzüle süzüle uçuşmaktadırlar.

İşin tuhaf olan tarafı şudur ki bu çeşit güneş olaylar: sistemli bir şekilde her 9 ile 12 senede bir çoğalıyor. Bu arada sükunetle geçen zamanda var ki bu müddet içinde ay basına ancak 4-6 arasında lekeler görülebilmektedir. Güneş lekeleri büyüklüğünün şiddeti ise bana karşı daima yeni sürprizlere vesile olmaktadır. Mesela 1927 de bir ay içinde 76 leke sayılırken bu miktar 1938 de 110, 1947 de ise 155’e yükselerek 1778 senesinde en fazla artışın kaydedildiği miktarı 45 leke ay başına artarak geçmiş bulunmaktadır ve bu sayılar takrar tekrar güneşte vukubulan yeni hadiseler vasıtasile gölgelenmektedir. Bir an içinde vukubulan güneşteki bu çeşit gürültülü hadiseler de şimdiye kadar dikkat edilemiyen olaylardandır.

Güneşin bir anlık durumunu ifade eden bu malumata göre, bugünkü ilim ve alimler araştırma neticelerine dayanarak yukarda ifade edilen malumatı elde edebilecek kudrette olduğu gibi sabit yıldızların da gelecekteki kaderlerini yani meydana gelişleri hikayeleri ve Dünya’nın sonuna kadar takip edecekleri yolu bilebilecek izah edebilecek bir durumdadır.

Gözlemlere dayanarak saman yolu üzerinde her zaman için yeni yıldızların hasıl olduğu tesbit edilmektedir ve filhakika bu yıldızlar tek tük görülmeyip bilakis sayıları bir kaç yüzü bulan gruplar halinde dönülmektedir. Malûm olduğu vechile sema, her yerde boş değildir. Boş sanılan yerlerde daha ziyade Hidrojen Atomları ve önceleri bir yıldıza ait olan materiel elementleri tarafından intişar edilmiş olan atomlar ötede beride teker teker vızıltılar yapmaktadırlar. Bu Atomların dağılışı o kadar incedir ki 1 cm3’lük hacim içerisinde bu atomlardan ancak bir tanesi bulunmaktadır. Fakat bu miktar astronomic uzaklık sahası içinde büyük bir kitledir. Öyle bir kitleki arkasında bulunan yıldızların ışığının geçerek görünmesine mani oluyor ve uzak mesafe dürbünü içinde büyük karanlık bulutlar şeklinde görülüyor. Fakat bu defa 2 cinsten olan bulut sistemlerinin çarpışması hali; ara yerde oksijenin çok kuvvetli bir şekilde sıkıştırılmasını sağlıyabilir. İşte böyle kritik bir kıymet aşılarak sıkıştırılmış olan atomlar, birbirlerini kendi ağırlık kuvvetleri ile çekerek ismin hasıl olmasına sebep oluyor. Yuvarlak bir şekil almış ve bir çok unsurlara teksif olan bulutlar ise merkezde git gide daha fazla ısınmaktadır. Atom çekirdeğinin erimesile erişilmiş olan sıcaklık, top şeklindeki gazı içten aydınlatarak yavaşça yeni bir yıldızın ışıldamasını sağlıyor ve büyük miktarda serbest kalan enerji ışın olarak dünya boşluğuna yayılıyor. Işın halinde yayılan bu enerji ise karanlık bulutlarla çevrilmiş olan sahaları aydınlatmaktadır. Yıldızların bu şekil de hasıl oluşları Orion-Nebülözü içinde bilaassa daha tesirli bir şekilde görülmektedir. Bulut sahalarının büyük uzaklıklar içinde soğuk kaldığı esnada yeni hasıl olmuş iri yıldızın ısısı, etrafını çevreleyen karanlık bulutları takriben 10.000 C° derecelik bir sıcaklıkla ısıtılmaktadır. Bu demektir ki sıcak bölge çarpan dalga olarak soğuk bölgeye giriyor ve orada patlama husule getiriyor.

Güneşten bir parça olan bir yıldızda kosmatik karanlık bulutların yanar halde bir şekile dönüşmesi için 25 milyon sene geçmektedir ve bu zamana göre yeni bir dünyanın vuku buluşu pek uzun bir zaman değildir. AtomsalReaktiyonu Helyumla sağlıyan oksijeni elde hazır bulunduran ihtiyat bir miktar bu maksat için kafi miktarda mevcuttur. Mesela güneş büyüklüğünde bir yıldızda bu miktar 6 milyar seneye kafi gelmektedir. Fakat bununla beraber oksijen yavaş yavaş azalmıya başlıyor.

Bir kaç milyon sene içinde dış kabuki serinliyerek enerji hasılı düşüyor. Yıldızın aydınlatma kudreti kısa, alevli bir yanıştan sonra zayıflamıya başlıyor. Fakat bununla beraber yine kendi kendine yeni bir enerji kaynağı açılıyor. Daimi surette büyümüş olan Helium Atom çekirdeğinin kendi kendien büzülmesile 100 milyon derecenin üstünde Heliumu Atomsal tahvilinde önce hafif sonra da daimi surette kimyasal ağır elementlere ayıran bir sıcakllık hasıl oluyor.

KIRMIZI IŞIKLI KİTLELER:

Yıldızın merkezinde yeni hasıl olmuş olan ısı vasıtasile Helium çekirdeğinin etrafını aydınlatma kutreti artarak geri kalan oksijeni kendi kendine genleştirmektedir. Genleşen bu kırmızı kitlelerden havi olan yıldızlı örtüden fezaya doğru bir madde akımı başlıyor. Bu hal; kısmen devamlı, kısmen fasılalı patlamalar ve kısnıende Nova expiosyonu adı verilen patlamalar şeklinde vuku bulmaktadır. Bu hallerde yıldızın parlaklığı bir kaç gün için 25.000 defa fazlalaşıyor ve bu hal kendi varlığından yüzde 95’ni fırlatmaya kadar devam ediyor. Etrafları planet şeklinde huzmelerle çevrili olan yıldızlar bu devreyi atlatmış bulunmaktadırlar. Geride kalan şey ise daimi surette devamlı olarak kontralıyan bir çekirdektir. İçerde hakim olan bir nevi basınç atomların teşekkülünü bozuyor ve atomsal reaktionu sukûnete erdiriyor. Yıldız çabucak kendi kendine soğuyor ve her zaman için ölmüş karanlık yıldızlar olarak yollarına devam ediyor.

6-7-958 Tarihli Nürnberger
Nachrichten gazetesinden
Vitus B. Dröscher’in
makalesinden tercüme eden
Ahmet Nazif KARSLIGİL