Gaziantep; ziraatte, sanatte, ekonomide, şehircilikte, gelenekte, yaşayış tarzında, dilde… öyle önemli varlıklara maliktir ki bunların herbirî bu şehrin eski bir kültür ve medeniyet merkezi olduğunu belirtmek İçin değerli birer belgedir. Ben bu yazı ile o varlıklardan birkaçına kısaca dokunacağım. Gönlüm bunlar ve benzerleri hakkında ayrı ayrı incelemeler yapılmasını istemektedir. Konumuz, ilgi gösterecek arkadaşlar için, açıldıkça zenginleşecek olan bir hazinedir.

Gaziantebin hemen tamamile taştan yapılmış olan binalarında "kor,, dediğimiz taş sıralarının değişmez bir en ölçüsü vardır: bu ölçü, eskinin 9 parmağıdır ki bugünün 27 santimi demektir. Beş, altı yüz yıl önce yapıldıklarını bildiğimiz binalardan tutunuz, şimdiye kadar, yapı taşlarının enleri hep aynı ölçüdedir. Şu durum, burada ileridenberi çok değerli bir sanat, ticaret, ve ekonomi şuurunun bulunduğunu isbat eder. Çünkü herhangi bir yapı enkazının sağlam taşları, üzerinde ayrıca işlemiye lüzum kalmaksızın yeni bir binaya, olduğu gibi konabilir. Ocaklardan taş kestirmek için hiç bir hususî talimata lüzum yoktur; belli ende kesilecek taşlar, herhangi bir yapıda kullanılabilir. Bunun ticarette, sanatta sağladığı kolaylık, ucuzluk ve fayda ne kadar öğülse yeridir.

Gaziantepte yapı taşları üzerinde asırlardan beri görülen bu tipleştirme usulü, herkesin her zaman kullanmak zorunda bulunduğu bir takım eşya için daha yakın zamanlarda garp memleketlerinde almış yürümüştür. Bugün hangi bir fabrikada yapılmış olursa olsun bütün traş bıçakları, bütün traş makinelerine uyacak şekildedir. Zımba makinelerinin hepsi, aynı mesafede delikler açarlar ve bütün klasörlerin kâğıda geçecek çivileri bu mesafeye uygun olarak yapılır. Elektrik ampulları kaç mumluk ve hangi fabrika malı olursa olsun aynı yere takılabilir. Böyle yapılmasaydı düşününüz ortaya ne kadar güclükler çıkar ve masraf ne kadar çoğalırdı!

Burada köklü bir şehirciliğin büyük eserlerini de asırlarca evvel yapılmış buluyoruz:

Ana caddelerimiz altında, bir insanın sesbestçe içlerinde dolaşabileceği, esaslı bir kanalizasyon şebekesi vardır. Bunlar bir çok camilerdeki umumî helaların ve şehrin kalabalık semtlerinin pisliklerini ve masraf sularını, bol suların yardım ile şehrin dışına çıkarır. Küçük sokakların ortasındaki üstü açık arıkları küçümsemeyiniz; evlerin su deliklerine bağlı olan daha küçük arıkların sularını toplıyarak bunları ana kanala götüren o üstü açık sokak arıkları, zamanlarının düşünce ve imkanlarına göre en pratik ve en makul teşkilâttır. Temizliği iymanın şartlarından sayan bir toplulukta bu arıkların mahalle halkı tarafından sıksık süpürüldüğünü, gayet temiz tutulduğunu da bunlarla beraber düşünmek lâzımdır.

Birkaç sene evvel yapılmış olan su tesisatından evvel de camilerdeki umumî helaların suyu pek güzel tanzim edilmişti. Kullanılacak su, helaların içinde taştan oyma küçük arıklardan devamlı surette akardı. Helaların altında ise pisliği daima sürükleyip götüren bol bir su cereyanı vardı.

Asrî su tevziatından evvelki şehirsuyu şebekesi de geniş düşüncelerin ve akıllara hayret verecek büyük himmetlerin eseri ve bu şehirde oturanların medeniyet seviyelerinin canlı bir şahididir: On dört kilo metre uzaklıktaki Pancarlı suyile şehir yakınındaki Batal suyu bir âna su, yölile şehre getirilmiş, bundan ayrılan şebekeler şehri suya ğarketmiştir. Su dağıtımındaki inceIik, hesaplılık çok dikkate değer. Su addenleri ile her semtin su mıkdarı tayin edilmiş, şehri dolaşan su, seviye bakımından daima ölçü altında bulundurulmuştur. Çukur mahallelerde evlerin havuzlarına verilmiş olan bu su, yüksek mahallelere “livas” denilen ve yerine göre yirmi, otuz metre derinliklerden geçen tüneller, kayadan oyma su yolları ile dağıtılmıştır. Bu semtlerdeki evler o su yollarıma üstünden kuyular açarak sularını kuva ile çekmişlerdir.

Ziraat işlerinden de örnekler alalım:

Melengiş birçok yerlerde vardır; fakat fıstık Gaziantep çevresine münhasır kalmıştır. Başka bölgelerdeki melengişler dahi aşılanmakla fıstık olursa da bunu asırlardanberi yalnız Gaziantep çevresi anlamış ve gereğini yapmış bulunmaktadır.

Önemli bir üzüm bölgesi olan Gaziantepte, bağ çubukları dikilirken kütüklerin bir dama tahtası şekli almasına çok dikkat edilir. Sağdan sola, önden arkaya veya köşeden köşeye.. Hangi istikamette baksanız, baranların doğru bir bat teşkil ettiğini görürsünüz. Bu intizamın birçok faydalarından başka bağı çiftle sürebilmek gibi büyük isktisadî bir faydası da vardır. Başka bazı bağ mıntakalarında tiyeklerin dikilişi böyle bir intizam içinde bulunmadığından bağı mutlaka bellemek ve çapalamak zaruridir. Halbuki bunlar çifte nisbetle çok pahalı emeklerdir.

"Antep pekmezi” ileridenberi ünlüdür. Bu kadar temiz, bu kadar güzel renkli bu kadar lezzetli pekmez başka lıiç bir yerde yapılamıyor. Pekmezimizin kışın ancak bıçakla kesilebilen katılığına bakarak, birçok kimseler ona yadırğı maddeler karıştırılmış olduğunu sanırlar. Fakat ondan bir defa tadanlar yanılmış olduklarını derhal anlar ve pekmez yapma sanatındaki bu tekâmüle hayran olurlar.

Size Gaziantebin sanayi alanında da kendine mahsul olaıı benliklerinden birkaç örnek hatırlatmak isteyorum; ancak, derginin hacmini düşünerek yazının daha fazla uzamaması için bunları daha kısa keseceğim:

Dokumacılığımızdaki iş bölümü başlı başına incelemeğe değer bir mevzudur. Boyacılık, tarakcılık, haşılcılık, çözgücülük, ayak kalfalığı, mekikçilik gibi ayrı ayrı birçok sanatların birbirini tamamlamasile meydana gelen bu işte fabrikasyonun motor kuvvetinden başka bütün gerekleri çok eski zamandan beri sezilmiş ve yerine getirilmiş bulunmaktadır.

Gaziantepte kireç, sert taş tozu ve kıtıkla öyle bir sıva yapılır ki odaların tabanında yarım asır devam ettikten sonra kaldırmak lâzım gelirse beton gibi kazma ile döğüşür.

Ölbecilik te üzerinde durulması lâzımgelen bir sanatımızdır. Birçok bölgelerde madenî kaplara konan ve onların zihir olan oksidlerile tehlikeli bir şekilde bozulan bazı yiyecekler için ölbelelerin kıymeti büyük olduğu gibi bir takım eşya için ambalaj olarak ta önemi çoktur.

“Antep işi” diye şöhret almış olan iğne işlerimiz bayağı bir sanat olmatan çıkmış, zarifliği ve nefisliği ile “Güzel sanat,, derecesine yükselmiştir.

Yukarıda bir kaç maddî örneğini gösterdiğimiz Gaziantep kültürünün manevi alanda da sayısız tezahürleri vardır. Kökü, ırkımızın binlerce yıllık geçmişine kadar uzanan bir çok faydalı, güzel âdetler ve geleneklerle sosyal ve bilimsel varlıklar bunlardandır ki yazımızın başında da söylediğimiz gibi herbiri ayrı başına birer inceleme konusudur.

Yazan: Ömer Asım AKSOY

Gaziantep Mebusu