Mülakat No: 5

Şimdi Yaman Dede’nin ikinci mısraına yöneliyoruz. Bu da aşılması ko­lay olmayan bir tepedir. Birinci tepenin aşılmasından aldığımız hız ve neşe ile işe girişelim.

Fennen ve İlmen: Bir bitki, bir hayvan biyoloji (hayatî) bakımından nasıl bir biyolojik makineyi temsil ediyorlarsa, insan da böyle bir makineyi temsil etmektedir. Bir bitki makinesinin, bir hayvan makinesinin işleme tarzları nasıl birbirinden farklı ise, insan makinesi de kendine göre farklara maliktir. Biz burada insan makinesi ile ilgiliyiz.

Söylemeye hacet yoktur ki, bitki, hayvan, insan gurupları kendi bireyleri arasında da çok farklar gösterirler ve sınıflanırlar.

Tasavvuf ilmi, şanından olarak yalnız insan ve onun sınıflanması ile ilgilenir. İnsanı sınıflanması kendine göredir: İnsan-ı kâmil, insan-ı gayr-i kâmil.

İnsan-ı kâmil ayrıca sınıflanmaz. Fakat insan-ı gayri kâmil sınıflanır: Adam, âdem. Adamla âdem arasındaki fark, dört numaralı yazımızda açıklanmıştı. Şimdi insan-ı kâmilin açıklanmasına sıra geldi:

(1) Mutlak olarak bilinmelidir ki, insan-ı kâmil, âdemler arasından çıkar; adamlar arasından değil! (2) İnsan-ı kâmil, şu yolda düşünmekten kendini alamaz. Bu şanındandır: İnsan diye adlandırılan hayatî makinenin mutlak ve tek amacı, "diniyat" bakımından, "ilm-i dini" bilenden öğrenmek ve öğrendiklerini mutlak olarak tatbik etmek veya tatbik etmeye bütün gücü ile çalışarak "dindar" olmaktır. (3) İnsan-ı kâmilin sırf kendine mahsus olmak üzere nitelikleri (sıfatları) pek çoktur. Bu niteliklerin önem ve mahiyetini tamamıyla anlayabilmek ancak ehli sülûk (ilm-i ledün diye adlandırılan, tarife gelmeyen, önemlilerin önemlisi olan bir ilmi tahsil eden) için kabildir.

Okurlarım lütfen dikkat etmelidirler: Dikkat ederek okuyan okuruma haber veriyorum: Yaman Dede, ikinci mısraında, insan-ı kâmilin üç niteliğini -hakiki olarak arayan kişiye- bahşetmektedir: "Nefes", "Ses", "Cemal".

(Devamı var)