Gaziantep hakkında söylenmiş ve yazılnenmış bir çok güzel sözler, birçok güzel vesikalar vardır. Bunların hepsini toplayıp bir araya getirmek türlü yönlerden pek faydalı bir iş olur. Ölümsüz önder Atatürk’ün ve Milli şef İnönü’nün bize daima heyecan veren eşsiz iltifatları bunların başında gelir. Ben bu yazıda yakın tarihlere ait olan ve herkesce bilinen bu gibi değerli vesikalardan değil daha eski zamanlara ait olan bazı belgelerden örnekler sunacağım. Vereceğim metinler sırasıyla 459, 300, 100,75,50 yıl önce yazılmışlardır.

Balioğlu İbrahim

Antep, Yavuz Sultan Selim tarafından alınmadan evvel, Mısırın egemenliği altında bulunuyordu. Yavuzun babası ikinci Beyazıt zamanında Antepli bir bilim ve sanat adamı, İstanbula ikinci Beyazıt katına elçi olarak gönderilmişti. Balioğlu İbrahim adındaki bu zatın,hicri 893 te yani bundan 459sene evvel yazdığı (Hikosetname) adlı 13000 beyitlik ansiklopedik bir eseri vardır. Müellif mısır sultanı Kaytbay’a sunduğu bu eserde kendisinin babadan dededen Antepli olduğunu bildirmektedir ve Antebi çok övmektedir:

Şu şehristan ki şehr-i mevlidimdir.

Eba an ced makam-ı nahbıtımdır.

Ki yani Ayıntap şehr-i rana

Araus-u alem ü maşuk-u dünya

Misali yokturur büldan içinde

Naziri gelmedi devran içinde.

Balioğlu, Antebin güzel bir şehir olduğunu söylemekle beraber, içinde güzellerin çok olduğunu da anlatmaktadır:

Güzeldir, hem güzeller şehridir ol

Gülistandır belabil behridir ol

Bunun rasgele söylenmiş bir söz omadığı biraz sonra Evliya Çelebiden aldığımız parçalar arasında bulunan aynı mealdeki cümlelerden de anlaşılabiliyor.

Hikmetnamede Antebin bağ ve bahçelerin çokuğu da gösterilmektedir

Açılmış gülleri müzgarı

Kılır her canibinde murg zarı

İçi dışı dolu eşcar-ü ezhar

Öler alyar, akar her yana enhar

Bu eserden anlıyoruz ki Antebin bazı yerleri bundan 459 yıl önce de aynı adla tanınmakta ve aynı değeri taşımakta idi: Antep kalesinde imam Gazalinin makamı bulunduğu yakın bir tepede Dülük babanın yattığı gibi:

Anin hasbındadır allahû âlem

Makamı Ahmed-i Gazzalinin hem

Anın dağında tutmuştur mkargâh

Dülük baba aleyhi rahmetullah

Bu satırlar arasında dört meşhur suyun adı geçmektedir.(Ayn.ül_Leben) bunlardan biridir:

Üş ol dördün biri aynülleben’dir

K’anın şürbü şifa-yi can-ü tendir[1]

Hasırcı Oğlundan buraya bir beyit alıyoruz.

Hele Aynüllebenin abı latif

Birine dediler Aynügazali

Beğenmez cüası ab-ı zülâli

Birine ad komuşlar ayn-I Verdi

Devadır giderir meşrubu derdi.

Demişler birine Ayn.ül-Benatı

Şerabı mat eder ma-ül hayatı

Müellif Antepte akrep bulunmadığını söylüyor ve övmesine devam ediyor:

Acep mi gejdüm olsa oradan güm

Çu cenneitir nider cennetle gejdüm?

Türabı kim anın iksir-I candır

Gönül gözüne köhl-ü isfahandır

Nola metheylesem ben ol meabı

Ki alem methedüptür Ayıntabı.

Bundan sonra Antebin fenalığını istiyenlere beddüa ediyor:

İlahi gitsin anın Aynı tabı

Ki viran isteye bu aynı tabı

İlahi berkim olsa ana yağı

Çırağında bu şehrin yana yağlı

Münir oldukça şemi afitahın

Çırağı enver olsun Ayıntabın

Seherler kıldığınca bülbül elhan

İlahi tazelensin bu gülistan

Mesular açtığınca gonca evrak

Nesiminden muaattar olsun âfak

İçine girmesin hem zulm u udvan

İçinden çıkması her hayr-ü ihsan

Irağ olsun özü yağı yüzünden

Emin olsun dahi yat at izinden

Bu yazımızdaki amaç,hikametnameyi incelemek olmayıp sadece Antep hakkında söylenmiş güzel sözleri almak olduğu için eserin metni üzeride başka mütalalalara girmiyoruz.

EVLİYA ÇELEBİ

17Nnci asrın geniş görüşlü ,açık ruhlu,tatlı sözlü,meşhur gezgini Evliya Çelebi,Antebe iki defa uğramıştır.Seyahatnamesinde,kendisine mahsus olan külfetsiz usulubiyle bu şehre dair uzunboylu bilgi vermekte,Balioğlu İbrahimin Antebi medih için üzerinde durduğu özellikleri daha büyük bir coşkunluk ve hayranlıkla anlatmaktadır.Antebin güzelliğini,büyüklüğünü,bayındırlığını saymakla bitiremeyen Evliya,birçok övüş sözlerinden sonra fikirlerini “elhasıl bu şehrin methinde lisan kaasıdır.”cümlesiyle hülasa etmektedir.

Şehrimizin bağ ve bahçelerini,meyva ve mahsullerini tasvir eden bazı satırlarını görelim:

“…Canabi erbeasında irem hayabanında olan eşçarı müsmirenin şükûfelerinin rayihai tayyibesi,insanın dimağını muattara der…ve cümle yetmiş çeşmedir.Ve onlara dahi ihtiyaç yoktur.Zira baneden haneye nehri ayni hayat ceryan etmek mukarrerdir.Ve her hanede bağ bahçe ve havuz ve şadırvan selse biller revan olup günagün serv ve çınar ve biydi sernigün ve kavak ve sair eşçar ile müzeyyen olmuş bağ ve bahçeli ve bostan ve gülistanlı,vâsiat-ül-aktar ve rahıset ül-es’ar bi şehri şirindir. Nar ve incir ve dut ve şeftalive zerdali ve kayısısı ve beyaz ekmeği ve yoğurdu meşhur.u cihandir. Canibi erbeasında dağlar bağlardır ve halkı sağlardır. Cihanârâ kırk elvan üzümü ve nice kere yüzbin Tulum pekmezi ve şamfıstıklı şirin köfteleri ve günagün helvası bir diyarda yoktur.Ve öşrü sullani verir yetmiş bin mü seccel bağıdır ve cümle doksan üç kere yüz bin ve kırk altı bin tiyektir.Deyü meşhur.u afaktır.(yani o zaman Antep etrafında dokuz milyon üçyüz kırk altı bin kütük bağ varmış.) Evliya Çelebi,Antepteki bilim hayatının önemini de belirterek “bunda olan alemanın vefati bir diyarda yoktur.Demekte ve birçok medreselerin adlarını saydıktan sonra şunları söylemektedir:”Hayrat-ı azim ve Evkafı kadim medreseler bunlardır.Ve yedi adet dar-ül-hadisler vardır.Ve yüz kırk mektebi tıflı ebcedhanı vardır.Ve reşit ve necip sıbyanı olur. Antebi övmeye devam eden Evliya halkın daha bir takım vasıflarından,huylarından da bahsetmekte,bu arada onların hoş sohbet olduklarını ,içki ve keyf âlemlerini unutmamaktadır:

“Abu havası lâtif şehri azimdir.Ve bu şehrin ab-u havasının lâtafetinden halkın renk ve ruyleri hamret üzeredir.Zira yazı yaz,kışı kıştır.Azim kurlar yağar.Ol ecilden cümle çarşı bazarı taştır.Ve cümle halkı şirin yediklerinden şiein söylerler.Ve şirei şirinlerinden nuş etmekle şirin kelâm,garip dost,erbabı marifetten halim ve selim halkı vardır.Ve cümle kahvehanelerde bir muhabbet ve müveddet üzee ihtilat ederlerkin şair büldan kavmi onlara gıpte ederler…Daima bağ ve bahçeler de iyşü işret ederler.Çelebi İbni Bali’nin “Güzellerv şehri dediği Antebi,bu bakımdan da anlatmaktadır:Ve mahbube zennesine gayety oktur.Cümlesi ayaklarına sarı çizme ve başlarına gümüşten take üzere beyaz çarşaf bürünüp gayet ehli perde müed debe havatinleri vardır.Ve çarşı ve bazarda gezmeleri gayet ayıptır.Ve görenlerden istima ederek ol mertebe mahbubei zaman ve şemsi tabanı cihan nisvanları sahibi cemal ve lâtif ül itidal hubmanzar ve peripeyker hadden efzun hüsnü cemal sahibi duhte-I naşü küfte pakize ahterleri varimiş.Ve mahbub-udilberanı hadden birunduri Gezginimiz Antebin tarihinden,camilerden,medreselerden,türbelerden,hamamlarından,hanlarından,çarşılarından bahsetmekte ve belli başlılarının adlarını söylemektedir.

Ağa Camii,Boyacı Camii,Tuhtani Camii,Alaybey Camii,Ali Nacar medresesi,Şeyh medresesi,Dülük baba,Kurban Baba ,Aydın Baba,Paşa Hamamı,Keyvan Hamamı,Bazar Hamamı,Arasa çarşısı,uzun çarşı,bunlardandır, Dülük babanın ve İmam Gazali makamının “hikametname de de geçtiğini görmüştük.Evliya Çelebi Dülük baba hakkında şunları yazmaktadır:”Şehrin şimalinde bir bayır üzerinde Dülük baba,Selim Şah mısıra giderken rahine varıp “y”olun kolay olsun Selim oğlum!”derler.Mısırı-ı filân ayda alıp Mekke Medine sahibi olacak bana bir tekke yapar mısın?” Deyü Mısrın fethin tepşir ederler.

İmam Gazali merkadi hakkında da şunları yazmaktadır:”Cümle Ayıntap halkının zu’mu hasenleri İmam Mehmet Gazali ve bira derleri Ahmet Gazali Ayıntap kalesinde meftundurlar.Tevatür ile meşhurdur.”Şehrin “32 mahallesi ve 8067 mamur ve Abadan sarayı âlileri ve 3900 dekâkin suki sultanileri bulunduğunu söleyen Çelebi ,birinci gelişi ile ikinci gelişi arasında Antepte bir ile ikinci gelişi arasında Antepte bir çok yeni binalar yapılmış olduğunu belirterek :”yedi sekiz mahalle ve nice han ve cami ve dekâkin ziyade mamur olmuşve Hamdi Huda dahi mamur olmaktadır.” Der.

AYDİ BABA

Şehrimizin çok heyecanlı derviş şairlerinden Aydi babanın Antebi metheden bir gazeli vardır.Bundan yüz yıl once yazılmış olan bu gazel:

Ebli aşkın cemine gizli bitabdır Ayıntap

Arif-I ehli dile nimelmeaptır Ayıntap

Betiyle başlar.İçinde bir beyt vardır ki şair onunla sanki bir keramet göstermiştir.

Rumun edna arzı mağlup olsa da bıd’a sinin

Gam değil seyağlebun denen lüraptır ayıntap

Bir âyeti kerimiyle telmih olunan bu beytte şair diyor ki :”ruhum diyarın da yani Anadoluda bir yenilgi olsa bile esef etmeyiz.Çünkü çok geçmeden Antep düşmanları yenecektir.Aydi baba bununla,kurtuluş savaşını ve Gaziantep müdafaasını üç çeyrek asır evvel haber vermiş değil midir?

MÜNİF PAŞA

Muarif nazırlarından rahmetli hemşehrimiz Münif Paşa,bundan yetmiş beş yıl once bir sıla dönüşünde yoldan yazdığı mektupta,Antepten ayrılırken duyduğu üzüntüyü,eski edebiyatın meşhur bir kelime sanatı kılığına büründüğü içli bir ifade ile anlatmış ve Ante pile İstanbulu karşılaştırmıştır.Mektubun en önemli kısımlarını buraya alıyorum:

“Gönül maili semt-I istanbuldur:

Amma ki terk-I vatandan da melüldür

İki tarafa da incizab-ı deruni erke maldir.Bundan mütessir olmamak mu haldir.Ya rap ne meşkül haldir.

Üftade gâh-ı men beniyanı dü gehrüba

Tamam hasbıhalimdir.Bunlardan hangisini feda etmek Kabul olur akl-ü insaf buna nasıl kail olur.Her ikisinin de hakk_ı nimeti asabıma saridir.Güya ki maicaridir.İkisi de bir çok esbab-ı meylü ragbeti camidir.Enfes mevakidir.Birisi daye-I vücud-I neşetimdir.Birisi maye-I fevzü rifatimdir.Birisi ilmü Kemaldir.Birisi merkez-I cabü celâldir.Ne birisi çoktanberi hizmetini terk ettiğim için beni asitan-ı rahm-ü şefa katten red eder.Ne diğeri aguş-u terbyetinde pervade olmadığım halde öz evladının duuünde addeder.Doğrusu ikisininki de mahz-ı mürüvettir.Kemal-I fütüvvettir.Bu keşkeşle yola revan iken girive-I hüznü melalde ütfun-ü biyzan iken gumamı gaflet mürtafi oldu.Zelâm-ı hayret mündefi oldu.şebrah-ı hakikat göründü.Dergahı saadet göründü.Meşale-I iken yaktım.Çeşn-I im’an ile baklım .Gördüm:İkisi bir valinmiş.Safa balışı can-ü ten imiş.Meğer bu hasan memalik-I osmaniyenin her cüzünde var imiş.Ehl basirete aşikar imiş.Elminnetülillâh hakikat-I hubin vatan malûmum oldu.Sırr-ı vahdet meczunum oldu.Artık gönül puslası ne Ayıntabı,ne de Asitaneyi gösterir.Umumen memalikişahaneyi gösterir.Bu mektupta gördüğümüz “birisi menba-I ilm-ü kemaldir,birisi merkez-icahü celâldir.Cümlelerinden birincisi Antebi tasvif ediyor.Evliya Çelebi de “bunda olan ulemanın vefreti bir diyarda yoktur.”demişti.

DÜRRİ:

Şimdi başka bir Antep şairini rahmetli Hasip Dürri’yi dinleyelim.Bu eser,elli sene evvel yazılmıştır.Balioğlu İbrahim ve Evliya Çelebi gibi,Dürri’de şehrin güzelliğini,büyüklüğünü,bağ ve bahçesinin bolluğunu anlatmaktadır.

Mutedil abu havası, revişi

Muntazam çarşısı,alış verişi

Her gelen çekti ana sürme,hıdad

Oldu günden güne,hüsnü müzdad

Bağı bostanı güzel,meyvası çok

Buz gibi sularına hiç söz yok

Ekmeği aşırı ucuz,hem âlâ

Geçinir bey ile anda fukara

Üzümü,fıstığı,hem zeytunu

Celbender memlekete altunu

Yoksa yakutu ile elması,

Gyar büldanı da eyler ihya

İbn-I Bali’nin övdüğü “aynülleben’in

Dürri’de tasvir ediyor:

Söylemesem vasfını aynülleben’in

Ağzının suyu akar dinleyenin

Kahve hazır bulunur çay kaynar

Dent-I sakide kadehler oynar

Baklava tepsileri başta gezer.

Hera erik ile hıyar suda yüzer

Saz çalar nağme-I dilcu ile su

Saaderular dolanır elde sebi

Bu menzmdede görülen “dest-I sakide kadehlerin oynaması “saderuların elde sebi olduğu halde işret meclisi ortasında dolaşması “ Evliya Çelebi’nin de “ Daima bağ ve bahçede iyş-ü işaret ederler.diye dokunduğu bir konudur.Evliya Çelebi ,Antepte güzellerin çok olduğunu,kadınların açık saçık olmadıklarını “gayet müeddebe” olduklarını anlatmıştı.Dürri’de aynı şeyleri söylüyor:

Gül fidanı gibi çok tazesi var,

Gören üftade olur bülbülü zar

Yüzü bal mumu gibi şule verir

Mah-ı tabana tulü eyleme der.

Var nisanının da birinci hubu

Al nikah ile bırak mahbubu

Gece gündüz sane bemraz olsun.

Ümm-ü ferzend-I serefnaz olsun

Lik mesture olurlar gayret

Bir nigâhâ bulamazsın fırsat

Çoğu bigânelere ses vermez

Parmağının ucunu göstermez.

İbn-I Bali gibi ,Münif Paşa ve Dürri gibi Anteplilerin kendi şehirlerini övmeleri,özel bir duygunun belirtisidir.diye düşünenler bulunabilir.Fakat Evliya Çelebi’nin medihle onlardan daha ileri gitmesi,böyle bir düşünceye yer olmadığını göstermektedir.Nitekim Antepli olmıyanların da onu övdüklerini İbni Bali şu beyitle ifade etmiştir:

Nola metheylesem ben ol meabı

Ki alem methedüptür …..

Dürri’nin de aynı mealde bir beyti vardır:

Herkese hoş görünür gerçi vatan

Guraba da görünür anı(*) ashen

Yine İbni Bali’de Antep için iyi dilekler :onun hakkında fenalık düşünenlere beddualar görmüştük.Yazımızı Dürri’nin aynı duyguyu belirten bir beyti ile bitiriyoruz:

Böyle nimetleri vardır vatanın

Kesile elleri bir taş atanın

Ankara 29.1.946


[1] Ayn-ülaleben’in metnihi bundan dört asır sonra Hasırcı Oğlunda ve Dürri’de görüyoruz.Dürri’nin yazısı aşağıda gelecektir.