Milletler ancak geçmişlerinden örnek alıp, atalarının iyi taraflarını idame ettirmek ve kötü taraflarını ya iyiye yöneltmek yahutta atmakla yükselebilirler.

Hele bizimki gibi mazisi kahramanlık, doğruluk ve fedârkârlıklarla dolu milletler yüksebilmek için başka milletlere değil, kendi öz varlıklarına göz atmalı, kendi öz milletinden örnek ve feyiz almalıdır.

İyi geleneklerimizi yaşatalım, fena olanlarını bırakalım diye çırpınıp duruyoruz.

Ama ne var ki bütün bu çırpınmalara, didinmelere rağmen bugünkü cemiyetimiz iyi diyerek kabullendiğimiz birçok an’anelerimizi kendi bünyesine göre tadil etmiştir.

Fatih zamanında sabahleyin dükkânını açanlar, ilk müşteriden sonra geleni komşusunun siftah etmesi için: “Bende istediğiniz mal kalmadı, işte şurada var” diye diğer dükkânlara gönderirlermiş.

Şimdi belki o dükkânlarda aynı adamların aynı kanı taşıyan torunları var. Fakat o ruh, o insanlık anlayışı kaybolmuştur artık. Yaşaması icabeden, bu milletin yükselebilmesi için yaşatılması elzem olan o gelenekler bugün bizim için elemle yadedilen tatlı bir hatıradan başka birşey değildir.

Bugünkü ticarî ahlâk dejenere olmuştur. Bugün komşusuna müşteri gönderen değil, kendi menfaatleri için onları baltalayan, onların müşterilerini binbir madrabazlıklarla çalan, gözünü sadece para hırsı bürümüş bir gürûh vardır ortalıkta.

Eskiden atalarımız dedelerimiz çocuklarına iyi düşünce, temiz ahlâk, ideâl, insanlık duyguları öğretir ve bizzat kendileri onlara örnek olurmuş.

Bugünkü ebeveynlerin birçoğu ise, çocuklarına, ahlâk yerine ahlâhsızlık, iyilik yerine kötülük, ideâl yerine dalkavukluk ve yükselmek dururken alçalmağı öğretiyorlar. Yeni yetişen genç neslin de dimağında insanlık sevgisi, fazilet, hissi tomurcuklanacağına, bencillik, kötüye rağbet ve maddi hırslar kök salıyor.

Ruhu kör, vicdanı kör bir gençlik ise bu millete asla ve asla faydalı olamaz.

Hasan ÖZTAŞ