Sana sesleniyorum sevgili ağaç... Senin o ulvi lisanınla sana sesleniyorum.

Seni her yerde aradım. Evvelce olduğun yerlere gittim. Evvelce; ümit, huzur, refah ve saadet olan, sıhhatli, zengin bahtiyar insanları bulunan o yerlere.

Heyhat! sen yoktun. Orada; sefalet, açlık, ıstırap ve çirkinlik hüküm sürüyor. Saadet denizinin engin huzurunda yaşayan insanlardan eser yok. Orada; ne yaptığından bihaber, dudağının kanı yatağının alı çekilmiş, yüzü solgun, bedbaht hasta insanlar var...

Sevgili ağaç, biz sana karşı olan vazifemizi yapamıyoruz. Sana olan borcumuzu hiçbir zaman ödiyemiyeceğiz. Ancak (Yapraklarının dibindeki musikiyi rengindeki şiiriyeti) terennüm edemiyen, senin namütenahi iyiliklerini nankörce baltalayan kara cahil insanlarla savaşacağız. Savaşacağız; çünki biz: “Ağaçsız yurt vatan değildir” diyen o büyük insanın, yeni bir millet yaratıcısının izindeyiz. Çünki biz “Ormandan bir dal kesenin başını keseriz” diyen fatihlerin torunlarıyız. Çünki biz:

Ey hemşehri! sakın kesme, yaş ağaca balta vuran el tutmaz:

Sakın kesme, her dalından bir güzel kuş ses versin.

Sakın kesme, gölgesinde yorgun çiftçi dinlensin.

Sakın kesme, şu sevimli köye kanat, kol gersin.

Sakın kesme, aziz vatan günden güne şenelsin.

Diye kalbinden konup gelen ahenge uyarak bütün gücüyle haykıran şairin içtiği vatan suyundan, yediği vatan ekmeğinden yemişiz.

Sevgili ağaç, sil artık nemli gözlerini onları bizlere çevir, bizlere yardım et, mücadele şevkimizi kuvvetlendir, şefkatini bizden esirgeme...

“Şimdi ben ilâhi bir mabede benziyen o yemyeşil çatının altına sığınıyor, kusurlarımızı bağışlamaklığın içinde bütün insanlık acına senden af diliyorum.

Sevgili ağaç!..”

Hasan ÖZTAŞ