Lisemizin kıymetli Fransızca öğretmeni O .Gürsel’in tanınmış Fransız hikâyecilerinden dilimize çevirdiği hikâyeleri her sayımızda sayın okurlara sunacağımızı müjdeleriz.
Charles Nodier: (1781-1884) Romantik devir yazarlarındandır. Ulviye erişemeyen ufak ve cazip mevzularda muvaffak olmuştur. Canlı ve ateşli bir zekaya sahiptir. Nodier Les proserits (1802) - Sürgünler , Le Peintre de Salzbourg (1803) -Salzbourg ressamı, Jean Sbogar (1818) gibi romanlarından ziyade hikâyeleriyle meşhurdur. Realizm ve şairane hissin tam ve mükemmel izdivacı, Trilby (1822) La Feeau Mieltes (1832). La ne uvaine de la chandelear (1839) ve Briskenin köpeği (1844) hikâyelerinde görülür.
Senmatüren kilisesine ait büyük bir kuyunun yakınında, Gupiyer köyü cihetindeki Liyon ormanında, ismi Biriske yahut iyi balta yancısı olan ve karısı Birisket ile beraber çalı demetlerinin geliriyle fakirane yaşayan saf bir adam vardı. Ulu Tanrı onlara yedi yaşında Biskoten adında bir erkek çocuğuyla altı yaşında Biskotin isimli bir kız çocuğu vermişti. Bundan başka bütün vücudu siyah yalnız burnu ateş renginde, kıvırcık, melez bir köpekleri vardı. Labişon isimli bu dişi köpek sahiplerine bağlılığı bakımından memleketin en iyi köpeğiydi.
Liyon ormanına sayısız kurt sürülerinin indiği zamanı hatırlarsınız.
Bu devir, korkunç bir sefaletin hüküm sürdüğü ve fakir insanların kıtakıt geçindikleri çok karlı bir seneye rastlar.
Her zaman oduna giden ve keskin baltasıyla kurtlardan korkmayan Biriske karısı Birisket'e: “Kurt avcı ekibi gelmedikçe Biskoten ve Biskotini sakın dışarıya bırakma, tehlike var. Bir kazaya kurban gitmemeleri için bataklık boyunca kazık çaktığım o anberi tepe ile bataklık arasındaki yolda uzadı. O canıtez Labiş onu da eve kapa." dedi.
Biriske her sabah Birisket'e aynı şeyleri söylerdi: O bir akşam mutat saatinde gelmedi. Karısı Birisket kapı eşiğine kadar geliyor, içeri giriyor, tekrar çıkıyor ve ellerini uğuşturarak “Yarabbim ne kadar gecikti..." diyordu. Ve sonra “Hey! Biriske, Hey Biriske, diye bağırmak için dışarı çıkıyordu. Ve Labişon ona "Gitmeyecek miyim?” dermiş gibi omuzlarına sıçrıyordu.
— Sus! Labişon. Sen Biskotin'in babanın gelip gelmediğini görmek için tepeye kadar git, sen de Biskoten kazıklara dikkat ede ede bataklık boyunca yolu takip et ve sonra yüksek sesle: “Biriske! Biriske!" diye bağır.
Çocuklar yürüdüler ve bataklık patikasının tepeye doğru tırmandığı yere gelince, Biskoten: “Hey aksi şeytan! Ya zavallı babamı bulacağım yahutta kurtlar beni yiyecekler." dedi .
Biskotin:
— "Ne olursa olsun bende gideceğim!" diye ilave etti.
Bu sırada Biriske, Jan Pakuyen'in ısmarladığı bir küfe odunu teslim edip, Mortmer Manastırı'ndan geçen püşe yolundan eve dönmüştü.
Karısı Birisket ona “Çocukları gördün mü?” diye sordu
— Çocukları mı dedin? Dışarı mı çıktılar yoksa?
— Ben onları sana yolda rastlasınlar diye tepeye kadar göndermiştim. Fakat sen başka yoldan geldin.
Biriske keskin baltasını bırakmadı. Tepeye doğru koşmaya başladı. Birisket "Bişon'u götürmüyor musun?" diye bağırdı.
Labişon sahibinden çok evvel davranmıştı.
O kadar uzaklaşmıştı ki Biriske onu gözden kaybetti. Ve boşu boşuna: “Biskoten, Biskotni” diye bağırıyordu. Sesine ses veren yoktu.
O vakit çocukların kaybolduğunu düşünerek ağlamaya başladı.
Uzun zaman koştuktan sonra Bişon'un sesini işitir gibi oldu. Ormana daldı ve sesin geldiği tarafa doğru baltası kalkık bir vaziyette yürüdü.
Labişon, Biskoten ve Biskotini’nin iri bir kurt tarafından parçalanmak üzere olduğu sırada imdada yetişmişti. Sesini Biriske'ye işittirmek için havlayarak ileriye atılmıştı. Biriske bir balta darbesiyle kurdu cansız yere serdi. Fakat Labişon'un hayatını kurtarmakta geç kalmıştı. Labişon artık yaşamıyordu.
Biriske, Biskoten ve Biskotni Birisket'e kavuştular. Ne mesut bir gündü. Fakat herkes ağladı. Bişon'u aramayan bir tek nazar yoktu.
Biriske, Labişon'u küçük bahçenin dibine üzerinde Latince:
—"Burada Biriske'nin bedbaht köpeği Labişon yatıyor." yazılı iri bir taş altına gömdü.
Ve o zamandan beri bir atalar sözü vardır:
"Ormana bir kere giden ve bir daha geri dönmeyen Biriske'nin köpeği gibi bedbaht."
Charles Nodier