Derdimi bilmez etıbba belki cananım bilir
Sinei suaznımı servü hıramanım bilir
İçtiğim hunu ciğerden mest ü müstağrak isem
Bilmeze Şamı seherden elde peymanım bilir
Eşkiyare bilmezem fırkat mı vuslat mı sebep
Zahid hoşki sorulmaz belki müjgânım bilir[1]
Aydi vaslı çün şereftir canı kurban eylemek
Bilmezem zafü tenim mâni mi Sultanım bilir
Lâl eder elbet zebanı hameyi vasfınn senin
Şulei aşkın düşünce kalbi lerzanım bilir
Her kimi gördümse âşık her biri bir dilbere
Ey zamanın asefi kadrin Süleymanım bilir
Olduğum gündenberi şem'i ruhun pervanesi
Zaaftan döndüm hilâle derde dermanım bilir
Neş’e bahş etse nola bir dem zülâli vaslile
Dönmezem cevretse hâşâ ahdü peymanım bilir.
Baisi hicran olur fartı muhabbet ey necip
Ol şehi iklimi nazım arzı ahvalim bilir
Mustafa Altuncu
[1] Hüzün ve kederden çıkan gözyaşı sıcak, ferahtan husule gelen de soğuk olurmuş.