([1])

Antep dedim, ürperdi tüylerim ben, silkindim.

Antepde tarihin ben yiğit atına bindim.

Burda yiğit ulusun Yiğidliği çağladı

Antep, Maraşta tarih diz çöktü el bağladı.

Antep.. Koca bir tarih hem de başlı başına

Antep.. Şanlı bir bayrak tarihin Türk taşına

Bir Antep şehri yalnız erkekliğe tek eldir,

Türkün yiğitliğine dikilmiş bir heykeldir!

Barda onbirbin güneş kını dökülmüş yatar

Burda Türk ulusunun Gazi yüreği atar,

Burda bir avuç yiğit her biri bir (Şahin) dir;

Kahramanlık yücalik, Türklük denir Şahindir!

Atlasların ardında çınladı Antep ünü

Yükselince cihana O (Kurban baba) günü,

Söylemiye değer mi şurası pek açık ki:

Antep Türkün binbeşyüz kerre beşyüz Verdünü!

Kayalara çarparak tutup ta yelesinden;

Tarihi bir dev gibi böyle sürükledim ben,

Hangi çağa, tarihe başvurulsa, bakılsa,

Bir inilti duyulur Türkün azgın sesinden.

Anadolu özümdür Altaylar bağım benim

Doğu gezeneğimdir batı çıynağım benim.

Tarih zeferlerimin bir altın külçesidir

Tarih zaferler için gerilmiş ağım benim.

Yurdumuzun gün olup hem yoğuna varına

Bir örnek oldu Antep bu güne ve yarına

Oh.. Ne mutlu bize ki bir tarih yarattılar

Yaşasınlar, bağırın Antep çocuklarına!.

Mahmutların, Şahinin onlar aldı adını

Burda bir onlar tattı yiğitliğin tadını

En büyük yurt sevgisi gösterdi yer yüzünde

Antepte Türk yavrusu; Antepte Türk kadını.

Hangi dengin tutarı, hangi yerin adı bu?

Bilmem cihanda neyin örneği benzeri bu?

Burda bir avuç yiğit her biri bir Şahindinr

Kahramanlık, Yücelik, Türklük denir Şahindir.

Sönmez inan göksünde yiğitliği elinde,

Namus, şeref kaynaşır coşar Antep selinde,

Bu rütbeyi kazanan ancak o kahramandır

Ancak Antep kılıcı öz oğlunun belinde.

Antepte Türk soldün şeref tahtını kurduk.

Bir avuç kahramanla bütün dünyaya durduk.

Ayaklanmış Türklüğe, şu Çanakkale denktir

Tarihte o Türklüğe Antepliler çelenktir!

Dik başlılar gülerek demişlerken: Hele vay;

Siz mi gereceksiniz karşınızda çelik yay?

Yirmi günde Polonya, Varşova uçtu gitti,

Tek başına o Antep dayandı tam on bir ay

Tek başına kimsesiz kalmış gibi bir inde

Açlık, yokluk, Yoksulluk; Yardımsızlık içinde

Açlık olmasaydı tek yılmazdı onun gözü

Gene de o söyledi cihana en son sözü.

Yüreğinde inandan, güvenden bir büyü var.

Orusu yok, topu yok, yalnız bir Türklüğü var

Yok, Yok, cihanda neyin örneği benzeri bu?

Buna (Antep) demeli yeter, hepsi bu kadar!

Türklük için özgenlik içinde hep bu emek

Ordusundan da elin boştur bunu beklemek.

Tarihin göklerinde bir güneş iken Antep;

Ufak olmaz mı ona sade bir (Gazi) demek.

Yazar: Ahmet ERDOĞDU


[1] Bu şiiri Mecmuada neşredilmek üzere bize gönderen çok değerli mensubumuz Bay Ömer Aksoy mektubunda şiir ve şair hakkında şu malumatı veriyor:

“ iki gün evvel Balıkesir’in Dursun Bey kazasında Cumhuriyet müddei ummumusi bulunan Ahmet Erdoğdu adlı bir gençten heyecanlı bir mektup aldım. Mektubuna size Leffen gönderdiğim şiirini de iliştirmiş. Bu genci tanımıyorum. Mektubunda hakim arakadaşım sizin talebinizmiş cümlesinden anladım ki o da beni gıyaben tanımış kendisini Kastamonun Davay kazasından bir Türk çocuğu diye takdim ediyor ve Türk olmamız tanışmamız için yeterli bir sebeptir.” Diyor. Bu şiiri ne münasebetle yazdığını şu satırlarla anlatıyor: “ Yozgat’ın mütevazı bir kasabası olan sorgun kazasında müddei umumi bulunduğum sırada mültzim Mehmet Ali Bey’in yazdığı Gaziantep adında bir eser elime geçti. O kitabı sevine sevine, ağlaya ağlaya, göğsüm yarıla yarıla baende bir bora gibi yumruğumu masaya vura vura okudum. Ağladığım dakikalar o mütiş hakikatı duymuş gibi oluyorum. O zaman birkaç satırla duygularımı yazdım. Bunu başımda bir kasırga iniltisi gibi dolaşan türklüğün kahramanlığını anabilmek için yazmakta olduğum“Asya’dan Atılan Ok” kitabıma koydum. Isterdim ki Gaziantep için ayrıca bir kitap yazayım…

Sonra bir süali mukaddere cevap veriyor; "Bunları size ne için yazıyorum! Bunu ben de bilmiyorum? İçimden bir şey beni itiyor, kakışlıyor."