Bir röportaj yapmak üzere Tabaklar derneği başkanı Ali Hüsükoğlu’na gidiyorum. Kırk beş, elli yaşları arasındaki bu zat, evinin Tabakhane Semtinde olması, bir çok tabak esnafı gibi kendisinin de oranın kahvehanelerinde eğleşmesi, bilfiil tabaklık yapmış bir sanatkâr olduğunu da ifade ediyor. Bir röportaj yapmak istediğimi söyleyince, memnuniyetle bilgi vereceğini söyledi. Kendisinden soruyorum:

- Şehrimizdeki tabaklık sanatı tarihçesine dair bilginizi öğrenebilir miyim?

- Memleketimizde tabaklık sanatı şehrimizin kuruluşuyla başlar, diye bir tek cümle ile cevaplandırdı ve konuyu açıklamaya başladı:

- İmparatorluk devirlerinde imalâtımız sarı ve gül - şeftali sahtiyanlar: Cezayir, Tunus, Mısır, Habeşistan, Suriye ve Filistin ülkelerine gönderilir ve satılırdı. Birinci cihan harbinden sonraları, gerek o memleketleri kaybetmiş olmamız ve gerek Mısır, Suriye’nin ağır gümrük resmi koyması dolayısile o memleketlerde satılamaz oldu. Gül-şeftali ve sarı sahtiyanların satışı bu gün için sarı sahtiyan yüzde yüz, gül-şeftali de yüzde iki düşük nisbetinde kalmıştır. Eskiden sarı sahtiyan çok satılırdı. Bu gün için sanayiimizin yüzde sekseni sığır derilerinden yapılan gön ve köseleler teşkil etmektedir. Bu imalâtımızın (taban astarlık) tabir ettiğimiz köseleler, İstanbul piyasasında tutunmuş ve satılmaktadır. Taban astarlarının yüzde sekseni İstanbul’da ve yüzde yirmisi Orta Anadolu, Güneydoğu (şark, cenup) mıntıkalarında sarf edilmektedir.

Ağır ve kalın köselelere gelince; bu şehirde yine Orta Anadolu ve Şark-Cenup illerimizde satılmaktadır. İstanbul, bizim ağır mallarımızı almaz. Çünkü, orada fabrikalar vardır.

Koyun derisinden imal edilen şeyler: Perdahtsız olan kısımları İstanbul piyasalarında Türkiye meşinciliğinin ön sırasın da satılmaktadır. Koyun derisinin tüylerini kadınlar çıkrıklarla yün ipi yaparlar.

Bu yün ipleri ile aba, şalvar, şal, kilim yapılır ve keçi derisinden yapılan (siyah sahtiyanlar) da en çok bizim havalide satılır.

İmallerimizin sığır cinsi tamamen motorizedir. Meşin el işiyle imal edilir. Keçi derisi sahtiyanların yüzde sekseni motorla ve yüzde yirmisi el işiyle imal edilir.

Sayın Tabaklar Başkanı Ali Hüsükoğlu (Halk arasında lâkabile kendisini ananlar: Hüsük Hoca oğlu Ali demektedirler) burada biraz durakladı, sözlerini bitirmiş olduğunu sandım, yine de kulak verip alakadar oldum, hatırına gelen küçük de olsa bir tarihi fıkra söyledi:

“Mısırlı İbrahim paşanın askerleri Gazianteb’i işgal ve istilasında, tabaklarımızda gördüğü sarı sahtiyanı kapışmışlar. Çünkü, o zamanlar Mısırda sarı sahtiyan pabuç giyerlermiş.

Ali Hüsükoğlu, son söz olarak:

- Suriye’de Ermeniler tarafından yapılan bu sanatın ilerlemesi için, bizden ihraç edilmekte olan derilerin satışının aksamasına, Suriye’nin bu ithale ağır gümrüm resmi koyması amil olmuştur dedi. Sözlerini bitirmişti.

Ben, bir folklor malzemesi teşkil etmek üzere, bir de: “Derinin işlenmesi” ne dair bilgi vermesini rica ettim. Bunu da memnuniyetle açıklamağa başladı:

- Kuru deri su havuzlarında ıslanır. Üç ve beş gün burada kirli suyunu değiştirmek suretile dört, beş gün yumuşatılır. Sığır ve manda derileri (zırnık) ve kireçle bir gün dolapta dönerek tüyünden temizlenir.

İşçiler, derinin tersindeki leşi (kavalata) adındaki tabak malzemesi ile kazırlar. İki gün saf kireçle yine dolapta kabartılır. Deri tam kabarıp kireçle dolunca pervane veyahut dolapta yıkanır. Kireci tam alındıktan sonra (zacyağı) ile (sama) yapılır. Palamut havuzlarında palamutla yatırılır.

İnce deriler, bir ay, kalın deriler iki, üç ay bu havuzlarda bırakılır. Sonra, geri çıkarılıp yıkanır, çürük palamutları, palamut hulâsası olan harçla dolaplarda dört, beş gün palamut hulâsasiyle dolaplarda dönerek pişirilir. Deri tam pişince, dolaptan çıkarılır. 48 saat çizdirilir. Tekrar saf suda yıkanır perdaht ameliyatına gider. Perdaht yapılıp kösele ve gön olarak piyasaya sürülür.

Koyun derileri: Suda ıslandıktan sonra tüyleri temiz suda bıçaklarla tüyleri iyice yıkanır ve diken ve çöpler çıkarılır, tüyü kurutulur, tersinden kireçlenir, tüyleri yolunur. Tüyü alınan deriler kireç kuyularına bırakılır. Beş, on gün, iki günde bir devretmek suretile kabartılır ve saf suda pervane ve dolaplarda yıkanır. Tam kireci alındıktan sonra (sama) yapılır. Sama’dan sonra yine yıkanır. Sumak yaprağı ile iki gün imal edilir, üçüncü gün, tersinden kazınır ve tekrar sunmakla bir gün daha işlenir. Üç gün bitince, temiz suda yıkanır. Yaş meşine yüzde üç tuz verilir. Tuzla bir saat karıştırılır, sıkılır, serilir ve kurutulur meşin olmuştur. Bu meşinler bu halde olarak İstanbul piyasasında aranmaktadır. Vilâyetimiz ve civar vilâyetlerde kunduracıların astar olarak kullanmış olduğu meşinler perdaht edilir ve yüzü boyanır ve sürülür, satılır.

Keçi derileri aynı imalâtı görür. Yalnız keçi derisi koyun derisinde bir gün fazla sunmak yaprağile işlenir. Bunun işlenişi tamamile dört günde tamamlanır.

Bu izahata göre “ikide bir saf su deyimi ve muhtelif ilâçların kullanıldığı” eskiden köpek pisliği gibi pis ve gayrı sıhhi maddelerin kullanılışının maziye karışmış olduğunu gösteriyor ve bu sanatın uzun ve mutena emeklerle yapılarak bir hayli çalışmağa muhtaç kıymetli bir sanat olduğu anlaşılmaktadır. El işiyle yapılması zaruri olmadığı yerlerde de sanat motorize edilmektedir.

Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları birliğinin 1958 yılında yayınladığı (Türkiye’de Deri ve Kösele Sanayii) isimli kitapta Gaziantep’le ilgili bazı rakam ve sözleri de burada yazmayı faydalı buldum.

Eserin 49’ncu sayfasında Türkiye’de; (İstanbul: Kösele, Vidala ve Süet, Bursa: Rugan, Denizli: Kösele, Kuşadası: İyi cins vaketa, Uşak, Gaziantep: Meşin ve Sahtiyan imâlinde temayüz etmişlerdir) denilmektedir.

Eserin 39-41 Sayfalarında Türkiye’de Deri ve Kösele Sanayiine konulan sermayelerden bahsedilmektedir. 1957 yılında Gaziantep şehri tabaklarının sabit sermayeleri 3.400.000 lira, mütedavil sermayeleri ise 5.200.000 rakamı ile ifade edilmektedir. Gaziantep tabaklarının yekûn sermayesi 8.600.000 lirayı bulmaktadır. Türkiye tabakçılarının sermayesi ise 215.664.000 olarak gösterildiğine göre, Gaziantep şehri tabakçıları umum sermayenin yüzde 4’ne sahip demektir. Sermaye çokluğu bakımından İstanbul, İzmir, Denizli, Bursa’dan sonra Gaziantep Türkiye de beşinci gelmektedir.

Kitaba ek dağılış ve kapasite cetveline göre: Gaziantep’te 34 motorlu müessesede 169 işçi çalışıyor. İşçi sayısı bakımından Türkiye’de İstanbul ve İzmir’den sonra üçüncü gelmektedir. Motorlu müesseseler Gaziantep’te 2.249.835 kg kösele deri işlemişlerdir. Gaziantep kösele deride İstanbul, Denizli, İzmir, Balıkesir’den sonra beşinci gelmektedir. Kara tabaklarda müessese sayısı Gaziantep’te 8, işçi sayısı 26, köselelik deri 1.627.500 kg. vidalalık deri 10.800 kg’dır. Kara tabaklar köselelik imalatında Gaziantep Türkiye’de birinci gelmektedir.

Cemil GÜÇYETMEZ