Şahsiyeti ve fikirleri hakkında birçok görüşlerin mevcut olması âlimin büyüklüğünü belirtebilir. Büyük insan; muhitinde eserlerile ve fikirlerile tesir yapmış kimsedir.

Fikirlerinin sosyoloji sahasına, cemiyetin kuruluş safhasına ve esaslarına ait olması Gökalp’ı cazip kılmıştır. Eserlerinden vereceğimiz örneklerden de anlaşılacağı üzere bu gün üzerinde durduğumuz davaları elli yıl evvel ele almıştır.

Gökalp fikirleri ve ilmi şahsiyeti bakımından birçok cepheler gösterir. Bunları şu şekilde sıralıyabiliriz:

I- Filozof, II- Alim, III- Sanatkâr, IV- Tarihçi, V- Halkiyatçı, VI- Siyasi, VII- Terbiyeci, VIII- Türkçü Gökalp.

Gökalp’a göre felsefe, “İçtimai hayatımızı idare eden siyasi, hukuki, ahlaki kıymetlerin takdiri, insanlığı yükseltecek kıymetlerin yaratılması yani umumi bir ahlâktır” Gökalp felsefi görüşlerini Alfred Fouilliere’den almakla beraber onun körükörüne bir kopyesi değildir. Görüşlerini kendi fikir süzgecinden geçirerek orijinal yapmıştır. Filozofları da başkalarının bulduğu hakikatleri terkip edenler değil, hakikâtın araştırılması usulünü bilenler ve bunu bizzat tatbik eden kimseler olarak anlamaktadır.

Âlim çehresile Gökalp daha yüksektir. Müsbet bir görüşle hareket eden âlim, ilimde bir tek görüşün hâkim olamayacağını belirttikten sonra, ilmin hadiselerin sebeplerini bulduğunu, iyi ile fenayı ayırt etmekte bir miyar olacağını söylerek bütün maddi ve manevi ihtiyaçları giderecek müsbet bilimlerdir diyor. Bu bakımdan milletin ve fertlerin ilk vazifesi “İlme doğru” gitmektir. Gökalp Müsbet İlim zaruretini “Asri milletlerler sırasına geçmek için vücudu mutlaka lazım olan şartlardan” kabul etmektedir.

Durkheim mektebine mensup olan Sosyoloğ, Türk tarihine yaşayışına, ilmi ve felsefi görüşlerin münasebetine ait orijinal tez ve fikirlere sahiptir. İktisatı Sosyolojinin bir kolu kabul eder.

Hars’ı milletlerin kendilerine mahsus, medeniyeti de beynelmilel değerler topluluğu olarak kabul etmiştir. Gökalp’e göre modern zihniyeti Ortaçağ zihniyetinden ayırt etmek kafi değil, aklı çemberleyen dini kadroculukla, çağdaş politikacılığın siyası kadroculukla, çağdaş politikacılığın siyasi kadroculuğu olan ideoloji hastalığını da tasfiye etmek lâzımdır.

Gökalp’e göre sosyoloji bir ilimdir, sosyalizm bir ideolojidir. İdeolojinin zararı ameliyecilik gayretile nazarı hakikatleri tahrife, ilmi usulleri suistimale kalkışmasından doğar. “Hiçbir tabib efsun ile, cülcülutiye ile hastalıkların tedavisini düşünemez. İçtimai müfekkirlerinde artık fikriyatçılıktan vazgeçmeleri zamanı gelmiştir.

Saffet Örfi, Ziya Gökalp ve Mefkûre isimli eserinde Gökalp’ın ilmi cephesini üç noktadan tenkit etmiştir. 1- İlmi adına layık derli toplu bir kitap bırakmamıştır, yazıları makale halindedir. 2- İlmi nazariyeleri muhayyile ve iradesinin telkinlerine tabi tutmuştur. 3- Kullandığı usul şahsi ve öznel olduğundan ilme aykırıdır. İlim eserlerinin koca ciltler teşkil etmesi lüzumu doğru değildir. Klasik Fizik ve mekaniğin zaman, mekan, madde kudret mefhumlarını altüst eden Einstein nazariyesi altı sayfalık bir broşürdür.

İkinci itirazda birincisi kadar yersizdir. İlim adamlarını benimsenmiş sistemlere itiraz ettiren sebeplerin kökleri izahı güç sezgiler, öznel saiklerdir… Sonra alimler yanılmaz şaşmaz, fevkalede mahlûklar demek değildir. Bir çok âlimler konularını seçerken sezgileriyle hareket etmiştir. Muhayyile romancı kadar ilim adamına da gerektir.

Üçüncü itiraza gelince, Fizik ve Kimya ilimlerindeki kanunlar muadil bir kanuna malik olmayan bu günkü Sosyolojide usul kavgası devam ederken Gökalp’ten nihai ve tam bir usul nasıl bekleyebiliriz.

Mehmet İzzet’in söylediği gibi Gökalp’ın bir kusuru felsefi, terkipçi görüşlere fevkalâde temagül ve istidadıdır.

Gökalp ilmi bir takım tavsiyelerle beraber umumi tavsiyelerde bulunmuştur. “Hayatımız kitaplarımıza inikas etmediği için kitaplarımızda hayatımız müessir olamıyor. Harsımız tahsilimize nüfus edemiyor. Şuurumuz ile vicdanımız arasında birleşme ve anlaşma olmadığı için çifte irfanlı hastalar gibi yaşamaktayız” diyor. Gökalp sanatını fikirlerini telkin maksadile yapmıştır. Türk sanatı hakkındaki araştırmaları ve sanat için tutulacak yolu tasviyesi orijinaldir.

Halk edebiyatını ve Garp edebiyatını incelemeyi ve ancak bundan sonra mükemmel Türk sanatının meydana geleceğini söylüyor.

Gökalp Sosyolojine malzeme toplamak ve Türk tarihini aydınlatmak için “Türk Medeniyet tarihini” yazmıştır.

Hasta yatağında tashihlerile uğraştığı bu eserinin basılmış olduğunu görmek büyük emeliydi. Bir halk çocuğu olan Gökalp, küçükten beri bu kültür ve dille haşr neşr olduğundan Halkıyatçılık sahasında da mübeşşirimiz olmuştur.

Gökalp terbiyede, İslam, Türk ve asır terbiyesi diye üçlü bir sistem kabul eder. Gökalp’ın Türkçülükten maksadı Türk milletini yükseltmektir. Hemen hemen bütün eserlerinde gaye budur. Bu yükselişin şartları aramak endişesi bütün eserlerine hakimdir. Zamanına kadar olan Türkçülerden farkı davayı bütün cephesile almış olmasıdır. İnkılabın nazariyesini hazırlamak şerefi Ziya Gökalp’e aittir. Denebilir ki inkılabın teorisi Gökalp, relistesi Atatürk’tür. Büyük ölüleri hürmetle anar milletimizin böyle örnek şahsiyetlere sahip almasını temenni ederim.

Şahin TOPRAK