Kuraklıktan çatlayan kumlar gibi yanık bağırlara zemzem olan yağmur. Sevgililerin hasret ateşiyle akıttıkları gözyaşlarının dinmeyen davamı yağmur.

Mevsimlerin hükümdarı olan kışın, gökyüzünden evlatlarına saçtığı inciler yağmur.

Göğün kara bulutlarla örttüğü gürültülerle inleyip titrediği, şimşek ve yıldırımlarla ıstırap çektiği zamanlarda şakırtıları ile gurur ve azametle ruhları kamçılayan, gönülleri sıkan yağmur. Tatlı ilkbahar günlerinde ışıldayan ve gülümseyen güneşin altında incecik sicimlerle nur huzmeleri yaparak duygulu gönülleri kanatlandıran, tılsımlı diyarlara uçuran gene yağmur, gene yağmur.

Bin türlü hatıralarla bezenmiş ıssız odamda, bitip tükenmeyen yağmurun, çıplak dallarla örülü pencereme vurduğu darbelere dalıyorum. Çılgın ruhum tabiatın bu matem günü ile tezat teşkil eden bir bahar havasını teneffüs ediyor. Yağmurlar başlayalı damlaların içime döküldüğünü, varlığımın eridiğini hissediyorum.

Yağmuru severim çünkü; mezarıma ondan başka göz yaşı dökecek kimsem yok!

Mustafa Turan BİNGÖL