“Türküm diyen her şehir, her kasaba en küçük Türk köyü Gazianteplileri kahramanlık misali olarak alabilirler.”

ATATÜRK

Kale tabirini kullanmam biraz tuhaf kaçacak ama nedense bu kelimeye karşı bir tutkum var benim. Kale deyince sakın hatırınıza son zamanlarda moda olan parti kaleleri gelmesin. Malumya bu kaleler kısa ömürlüdür.

Bizim burada sözünü ettiğimiz kale uzun ömürlü, dayanıklı, arslan gibi anlamlarına gelir.

Hakikaten antep türklüğün bir kalesidir. Hemde yalçın kayalar üzerine kurulmuş, kuleleri göklere yükselen muazzam bir kale.

Antebin tarihçesine bir göz atanlar görürlerki bu şehir muhtelif istilâlara maruz kalmış, yol üzerinde tepelenti olmuş fakat özünü, türklüğünü muhafaza etmiştir. Yakınlarımızdaki şehir ve kasabalarla antebi mukayese ettiğimiz zaman bu üstün noktayı kolayca görebiliriz.

Antep bir çok arapça kelimeler almıştır fakat bunu mahallileştirmiş, türkleştirmiş almıştır. Onun için bazı yabancılar tarafından tuhaf karşılanan mahalli lehçenin birçok mahzurlarına rağmen büyük kıymeti türklüğümüzü korumak yönünden bir kalkan vazifesi görmüş olmasıdır. Arabın lebeniyesi kilise girmiş 57 kilometre sonra yoğurtlu çorba halinde antepte kalmıştır. Mücedderesi mercimekli aş olmuştur.

Halkın sağ duyusu o kadar mükemmel işlemiştirki. Zamanın modası olan arapça ve farsça kullanma sadece resmi makamların işlerinde kullanılmış halkın özbenliğini saramamıştır. İşte misali ayıntap kelimesi resmî makamlar ayıntap yazmağa o kadar özendikleri halde; ayıntap kelimesi halk ağzında antep olmuştur.

Bu türklük diyarında kırk yıllık kartlaşmış gavuru getirin birde bakarsınız ki çiçeği burnunda bir türk oluverip çıkmış. Suyunda mıdır, havasında mıdır bilmem ama sosyal atmosferinde daha keşfedemediğimiz bir cazibe var antebin. Başka şehirlerde münevverler yetişince büyük şehirlerde kalır veya doğduğu şehri bırakır gider. Halbuki antepli aksine dünyanın öteki ucuna gitse bir parmağı balda bir parmağı da yağda olsa ah antep diye koşar gelir. Ya tekrar yerleşir, yerleşmese bile ekonomik ailevi bağları kalmasa dahi anteplilik bağını koparmasına imkan yoktur. Yine senede birkaç kere gelir suyunu alır, havasını koklar yine işine gider.

Dokunmuşken biraz daha deşeliyelim, Antep lehçesi farsçadan arapçadan bir çok kelimeler almış bunları azerî ve daha eski bir takım türk lehçeleriyle karıştırarak o kadar akıcı bir halde kullanmıştır ki, kulağa seslerin takılması, dilin sürçmesi diye bir şey kalmamıştır. Dilin kemiksiz olduğunun en güzel örneği antep lehçesidir.

Bu lehçenin özelliklerinden biriside türk samimiyetinin, türk yakınlığının bir örneğini vermesidir. Ağam tabirinde ne efendinin ağırlığı, ne beyin gayritabiliği, nede beyefendinin yanına yaklaşamamazlığı vardır. Ağamı alıp canınızın içine sokasınız gelir. Bunun bir çok memleketlerde değişik şekillerde kullanılışı ayni yakınlığı vermiyor dedimya kendinde birşeyler var bu antebin.

Büyük dilciler yetişmiştir Antep’te; Münif Paşalar, Mütercim Asımlar, Çarpınlı Ahmetler, Ömer Asımlar. Bununda bir sebebi var elbette. Antep bununla milliyetin en büyük unsurunun dil olduğunu söylemek istemiş ve istemektedir. Antep’te daima sağduyu, hakim olmuştur. Antebin harbini münevver yapmamıştır, halkın sağduyusu yapmıştır. Çalışkanlığı aydınların tesirile değildir, sağ duyusuyledir. Eğlencesi, giyinmesi, yemesi hep bu sağ duyusiyledir. Kimse kendine çıkıpta çalışacaksın bu memleketin yeğane kurtuluş yolu bu çalışma sayesinde olacaktır, diye bir beyanda bulunmamıştır. Yolun bu olduğunu Antepli anlamış ve çalışkanlığı ile Türkiye’de bir numaralı halk olmağa hak kazanmıştır. Ermeniler zamanında sanat kabiliyeti körletilmiş olan halk bu unsurların ayrılmasıyla derhal cevherini göstermiş çok mükemmel örnekler vermiştir. Anteplinin yapamıyacağı başaramıyacağı iş yoktur. En mükemmel tamirler, eşyalar hep Antep’te yapılır. Bunu bir öğünme olarak söylemiyorum. Hakikat bu merkezdedir. Teferruata kaçıp burada bir sanayi sergisi anlatacak değilim. Fakat sanayi sergisinin açılma yerinin asıl Antep olduğunu da burada işaret etmeden geçemiyeceğim. Eğer malzeme ve makine bol olsa Antep İsrail’i bile geçecek durumdadır. Biraz mübalağa gibi oldu ama mübalağanın daima bir hakikat cephesi olduğu gibi insanlara görecekleri şeyin ne olduğunu göstermesi işaret etmesi gibi de faydası olduğundan bazen bu gibi mübalağalarda hoşa gider. Mesela: Evliya Çelebinin eseri mübalağalarla dolu olmasına rağmen hoştur…

Sayın okuyucularım konu ister istemez dağılıyor. Bu dağınıklığa sebeb de esas konudan gelmektedir. Antep konusu kendi konumuz olduğu için, dağınıktır. İnsanın en dağınık olduğu konuda kendisi değil midir? Bi yabancı hakkında bir iki kelimeyle hüküm verirken, kendiniz söz konusu olduğunuz zaman bu hükmünüz kolay olmayacaktır. Ve tabii olarak söz biraz uzayacaktır. Bu bakımdan okurlarımın beni mazur göreceklerini ümit ediyorum.

Sanat cephesi böyle olduğu gibi kahramanlık cepheside aynı şekildedir. Atatürk’ün şahıs olarak isminin başına koymağı münasip gördüğü Gazi kelimesini şehir olarak Antep’e bağışlaması boşuna değildir. Bunu Antepli olarak en büyük bir iftihar vesilesi kabul ediyorum. Atatürk’ün işaret ettiği inkılapların ve yeniliklerin muazzam faydalarını ve faziletlerini bugün birçok aksülamellerle nasıl daha iyi anlamış bulunuyorsak, Antep’in Gaziliğini gölgelemeye çalışanların gayretleri karşısında da bu ünvanın değerini daha iyi anlamış bulunuyoruz. Evet bütün Türk şehirleri Türklüğe yaraşır şekillerde mücadele etti, fakat bu mücadelenin şahikası Antep’tedir. Onun için Antep gazidir.

Antep ümitlerin kesildiği, imkansızlığın başladığı bir anda şahlandığı için Gazidir. Şahin bir harikadır, Karayılan bir devdir, isimsiz binlerce Mabed bu memleketin toprağında gömülüdür. Onun için Antep Gazidir.

Haksızlığın, namus düşmanlığının, Türklüğe hakaretin çarpıldığı yer burasıdır. Mukaddes diyardır Antep, Türklüğün mukaddes diyarı. Gelecekteki tarihçilerin en çok üzerinde duracakları yerin Gaziantep olacağını gözlerimle görüyor gibiyim. Bunun için gazidir Antep.

Sayın okurlarım Antebe ne kadar tutulursanız size hak veririm. Benimde başımda bu dert var, aşıklar birbirinin dilinden iyi anlar derler. Şimdilik hoşça kalın.

Şahin TOPRAK