Türkiyede her sene 4-10 Ocak arasında tatbik edilen Verem Haftası, vatandaşın bu hastalık hakkında bilgisini artırmak, tehlikelerini belirtmek, koruma ve mücadele yollarını öğretmek, hülasa vatandaşı Verem hastalığına karşı ikaz etmek bakımından çok faydalı olmaktadır. Birçok ileri memleketlerde olduğu gibi bizde de Verem Haftası esnasında gazete, mecmua, radyo gibi yayın vasıtalariyle, konferanslarla ve hatta bu hususta çevrilmiş filmlerle halk tabakalarına verem hakkında faydalı bilgiler verilerek korunma ve mücadele yolları anlatılır. Senede yalnız bir hafta da olsa bu işe hususî bir önem vererek ve türlü propaganda vasıtalariyle herkesin dikkatim çekerek bu korkunç hastalığa karşı mücadeleye girişmek şüphesiz çok faydalı bir şeydir. Verem denen bu sosyal âfetle senede yalnız bir haftaya mahsus olmak üzere mücadeleye girişip senenin geri kalan zamanında hiçbir şey yapmamak mühim bir nevce vermez. Çünkü bu hastalık, senenin yalnız bir haftasında değil bütün zamanlarında icrâyi faaliyettedir. Buna göre senenin diğer zamanlarında da muhtelif vasıtalarla halkın dikkatini çekip ikaz etmek, mücadeleyi her zaman aynı şekilde yürütmek gerektir. Sadece kuru propaganda ve bilgi yıgırlariyle de mücadele kâfi değildir. Bu hastalık hakkında bütün bilgileri verdikten sonra bizzat mücadele imkanlarını elden geldiği kadar her zaman artırıp takviye etmek lazımdır. Verem, basit bir hastalık değildir. Büyük kütlelerin sıhhatini tehdit eden, fertlerin çalışma gücünü yok ederek cemiyetin sırtına bir yük haline getiren, böylece hem milli geliri düşürerek hem de genç yaşlardaki ölüm nisbetini arttırarak cemiyet bünyesini kökünden sarsan sosyal bir hastalıktır.

Verem, mikrobik bir hastalıktır. Mikrobuna, ilk üreten alimin ismine izafeten Koch Basili denir. Düz, hafifçe bükük bir basil olup Much granülleri denen noktacıklar vardır. Kirpiksiz ve hareketsiz bir basildir. Boyaları çok zor ve yavaş aldığından Erlich-Ziehl-Nelsen v.s. gibi hususî usullerle boyanır. Basilin etrafına doğru kesifleşen ince bir balmumu tabakası aside mukavim kılar. Basilin, hastalık yapma kabiliyeti Virulansı az olan, anneplasentasından çocuğa geçebilen ve pasajlarla tekrar basile çevrilebilen bir Virüs fıkran şekli de vardır. Verem basili gelişmede kolaylık gösterir, az besine kanaat eder. Gelişmesi için K, Mg, Fe, Po4 ve So4 gibi elemanlara muhtaçtır. Oksijensiz gelişemez. Geliştirebilmek için türlü besi yerleri yapılmıştır. Bunlardan en meşhuru Löwenstein besiyeridir. Verem mikrobu vücut dışında fazla üreyemez. Türlü şartlarda ancak 3-15 gün yaşayabilir, gayet uygun şartlar bulursa 4-7 ay virulan kalabilir. Isı ve ışığa hiç dayanmaz. Koch basili morfolojik, serolojik, kültürel ve klinik özellikleri bakımından üç tip’e ayrılır:

1- Typus humanus: Üremesi kolaydır. Sığır serumunda sarı bir pigmend yaparak gelişir. İnsanda en fazla akciğer veremi yapar.

2- Typus Bovinus: Güç ürer. Sığırlar ve birçok hayvanlar için Patojen (hastalık yapıcı)’dır. Yumurtalı besiyerine ilâve edilen glycerine, üremesini durdurur. Uygun besiyerlerinde hususî koloniler yaparak ürer. İnsanda daha ziyade lenf bezi, kemik, mafsal, menenj ve periton tüberkülozuna, bazen de akciğer veremine sebep olur. İnsana süt ile geçer. Hayvan deneyi, her iki tipe de hassas olan kobay üzerinde yapılır.

3- Typus Gallinaccus: Tavuk tipi de denir. Kuşlar ve fareler için patojendir, insanda nadiren hastalık yapar. Teşhis için Koch basilinin bulunabildiği muayene materyelieri balgam, gırtlak sıvısı, mide öz suyu, idrar, dışkı, cerahat, beyin-omurilik sıvısı, lenf düğümü, kemik iliği, süt ve kan’dır.

Tüberkilozda gerçek bir muafiyet (bağışıklık) yoktur. Yalnız, vücutte canlı mikrop bulunduğu müddetçe “Enfeksiyon bağışıklığı” denen bir muafiyet vardır. Meselâ kobaya tüberküloz mikrobu zerkedilince, hayvan daha önceden veremli ise bu yeni verilen mikrop onda birşey yapmaz, daha önce hiç mikropla temasa gelmemişse yeni mikrop zerkedilen yer cerahatlenir, yayılır ve umumî reaksiyon yaparak hayvanı öldürür (Koch Fenomeni.) Koch basillerinin % 4 gliserinli buyonda 37° de 8 hafta üretilip sonra sterilize edilerek süzülmüş kültürlerinden elde edilen sıvı (Bu sıvıda canlı mikrop yoktur, sübyesi vardır) sağlam bir insana zerkedilince birşey yapmaz, sağlam olduğu halde mikropla temasa gelerek az çok bağışıklık kazanmış bir insanda sadece pikür yerinde hafif bir deri reaksiyonu yapar, dozu biraz arttırılırsa hasta bir insanda hastalık odaklarını alevlendirerek hastalığı arttırır. (Odak reaksiyonu.) Bu sıvıya Koch Tüberkülini denir. Teşhiste bazan mühim rol oynar. Koruyucu aşı yapmadan önce bu sıvının çok sulandırılmış eriyiklerinden muayyen miktarlarda deri altına (pirquet reaksiyonu) deri içine Mantovx reaksiyonu zerkedilerek veya merhem şeklinde deri üzerine sürülerek (Moro reaksiyonu) alınan neticelere göre şansın daha önce mikropla temasa gelip gelmediği anlaşılır. Bu reaksiyon, istisnaî bazı vak’alarda değişmeler gösterebilir.

Koch basilleri vücude nefes borusundan, sindirim borusundan, deriden ve çocuğa anne plasentasından geçebilir. En mühim mikrop membaları hasta insanlar, hasta inekler ve bunlarla temasa gelen bütün eşyalardır.

Herhangi bir kimsenin tüberküloza yakalanması için sadece mikropla temasa gelmesi kâfi değildir. Bu iş için evvelâ o kimsede tüberküloza karşı bir müsait zemin bulunması şarttır. Tüberkülozun irsiyetle intikali diye bir şey yoktur. Babadan evlâda irsî olarak geçen şey tüberkiloz hastalığı değil, bu hastalığın vücutta yerleşebilmesi için lâzım olan bir zafiyet, bir müsait zemin (terrain)’dir. Babadan evlâda ancak anatomik ve fizyolojik karakterlerle vücudün muayyen dış tesirlere karşı muhtelif reaksiyon kabiliyeti intikal eder. İşte tüberküloza müsait olan böyle bir şahsın durumuna Habitus Phtisicus denir. Tüberkilozun husulü için ayrıca vücudün kireç, kömür, tütün şeker hastalığı, kanser, soğuk, açlık, fazla keder ve ıstırap, alkol, gebelik, ruhî bozukluklar, fena ve yetersiz hayat şartları v.s. gibi sebeplerle zayıf ve mukavemetsiz bir durumda bulunması lâzımdır. Üçüncü olarak tüberküloza yakalanmak için vücude fazla miktarda basil girmesi şarttır. Bu üç sebep bir araya gelince yani bir şahısta tüberkiloza müsait bir bünye olup bazı sebeplerle bu bünye zayıf ve mukavemetsiz kalarak ilâveten fazla miktarda basil de vücude girince tüberkiloz hastalığı başlar. Sağlam büryeli olup ta az miktarda basil alınınca hastalık olmaz, çok miktarda alınan basil vücudun mukavemetini ve muafiyetini yıkar. Onun için bazen sağlam bünyeli kimselerde de tüberkiloz görülür. Mukavim kimseler her zaman çok az miktarda basille karşılaşırlar. Bu bir hastalık yapmaz. Bilakis vücudun muafiyetini artırır. Buna karşı zayıf ve düşkün kimselerde alınan az miktarda basil dahi hastalığa sebep olabilir.

Tüberküloz mikrobu ilk defa vücude girince nefes yolları vasıtasiyle trakeanın ikiye ayrıldığı yerdeki lenfa düğümlerinde yerleşerek onları şişirir, oradan bilhassa sağ akciğerin üst lobuna geçerek ufak bir odak husule getirir. Bu seyir yavaş olduğundan şayet vücutta tüberküloza müsait bir zemin mevcut değilse muafiyet teşekkül eder ve bu ilk enfeksiyon odağı hiç bir araz vermeksizin kendi kendine kapanır, kireçleşir. Buna Start Komplex denir. Birçok kimseler bu durumu habersiz olarak geçirirler. Şayet vücudün mikropla ilk temasında alınan mikrop fazla ise ve vücutta tüberküloza karşı bir disposition ve mukavemetsizlik mevcutsa birdenbire şiddetli bir tüberküloz enfeksiyonu tablosu husule gelir. Bunda yine hilus lenfa bezleri şişer, ekseriya sağ üst lopta münferit tüberküloz mikropları teşekkül eder ve süratle yayılır. Şiddetli seyreden bu şekle Fruhifiltrat denir. Bu, nadiren kendi kendine emilerek veya kireçleşerek iyi olur. Ekseriya ilerler, erime olur, Kavern (oyuk) açılır ve tedavi gecikirse çabucak ölüme götürür.

(Devam edecek)

Dr. Şahap KARSLIGİL