C. HALK PARTİSİ PAZAR GÜNÜ ŞEHİR KULÜBÜNDE KÖYLÜLERİMİZE BİR ZİYAFET VERDİ

16 Haziran pazar günü şehir sabahtan itibaren milli renklere bürünmüş. Herkeste çoğunluğun refahını müjdeliyen günün büyük sevinci var. Şehir, çevre köylerden bayrama katılmak üere gelen köylülerle dolu. Halk partisi binsı ve halkevi salonu çiftçi vtandaşlarla dolup boşalıyor. Davul zurna günün neşesini bir kat daha artırıyor. Arada istirahata çekilen davul zurnayı bandonun çaldığı milli marşlar tamamlıyor.

Program gereğince saat 11 e doğru başta Veli, General, C. H. Partisi ve belediye başkanları olduğu halde halkevi salonu doldu. Bandonun çaldığı İsiktal marşı hep bir ağıdan söykendi. Ilk olarak kürsüye gelen Tarım müdürü aşağıya aldığımız söylevile Toprak Kanununun muhtelif bölümlerini inceledi ve güzel bir tarihçesini yaptı. Bunu takiben Erkek sanat Enstitüsü tarih öğretmeni Mehmet Ali Demir de yine aşağıya aldığımız nutuklarını verdiler.

Halkevindeki bu merasimi takiben hep beraber şehir kulübüne inildi. Şehrimiz C. Halk Partisi memleketin hakiki efendisi olan köylü ve çiftçi vatandaşlara büyük bir ziyafet veriyor. Sofrada valimiz bu temiz yürekli vatandaşların yemeklerini bizzat dağıtıyor… yemekten sonra valinin yine tatlı ve pek hoş bir hasbiihalini dinliyoru. Vali, Toprak kanunundan, tatbik şekillerinden ve bu kanunun köylümüze sağlıyacağı büyük iyiliklerden, bölünmez Türk yurdunun bu sayede ve pek yakında mükemmel bir kalkınmaya ulaşacağından sade bir lisanla bahsediyor bu kandırıcı ve inandırıcı konuşmanın güzel akislerini, bu kanundan güzel akislerini, bu kanundan çok şey beklemekte pek haklı olan çiftçi vatandaşların coşan ve taşan neşelerinden anlıyoruz.

Ziyafetten ve valinin konuşmasından sonra nihayet bulanündüz töreni akşam Halkevli gençlerin verdiği güzel bir müsamere ile tamamlanıyor.

TARIM MÜDÜRÜ FALI DANIŞMANIN SÖYLEVİ

Memleketimizde 11.Haziran 945 te toprak kanunu Kabul olundu. Ayrıca Kabul olunan bir kanunla da her senen 11 hazirandan sonraki ilk pazar günü yurdumuzun her tarafında Toprak Bayramı kutlanacak ve mesut gün milletimizin hayatında daima yaşatılmış olacaktır.

Bu gün bu bayramı kutlamak için toplanmış bulunuyoruz. Çiftçilerimizin yüzleri gülsün ve bayram milletimize uğur ve hayır getirsin.

Çiftçiyi topraklndırma kanunu ulusal benliğimizde yaşıyan gerçek bir ihtiyaç mahsulüdür. Memleketimiz zziraatini temelleşme ve gelişmesindeki önemi bakımından da inkılap tarihimizin başta gelen eserlerinden birisidir.

10 uncuasırdaTürk boyları Andadolu’ya sızıp 1071 Malazgirt meydan muhaberesinde kadim Eti diyarı olan bu bölgeyi yeniden Türk’e açan, büyük Türk kahramanı Alparslan’ın zafferinden sonra nadolu’ya yayılan Türkler kendi ulusal geleneklerine uygun köy ve kent kurmuşlardı. Selçuk ve Osmanlı devletleri burada buldukları Roma hukukuna ve fikir ahkamına dayanan arazi mülkiyet rejimini benimsiyememişlerdi. Zira bu rejimlerin her ikisi de bir şahın geniş mikyasta arazi sahibi olmasına imkan veriyor, çiftçiyi (sarf) köle mahiyetinde bulunduruyordu.

Türk hiç bir zaman köleliği Kabul etmemiş olduğundan bu arazi mülkiyeti rejimlerinide havsalası almadı. Nihayet büyük Türk hukukçusu Ebussuud effendi, toprğı devlete malederek, çiftçilere yalnız tasarruff hakkınıvermek yolunu bulmuş ve türklüğe has bir sosyal toprak rejimi meydana getirmişti.

Bu rejime gore çiftçi yalnız toprağın işletme hakkına malikti. Toprak üzerinde alım satım, hibe, vasiyet şuf’a vesaire gibi haklar cerayan etmez. Çiftçi toprağın iris kiracısı sayılırdı. Kira bedeli olarak mahsulün onda birini devlete verir, devlet de bunu ücretleri mukabilinde sipahilere zaimlere, vüzeraya, kale ağalarına ve içtimai yardım müesseselerine tahsis ederdi. Bu suretle toprağın bir elde toplanmasına ve Avrupada olduğu gibi derebeylik meydana gelmesine imkan verilmemişti. Bilakis Türk köylüsünü köyünde, toprağına bağlı olarak mesut bir gelişme göstermişti. Ziraatimiz, hayvancılığımız ve ormancılığımız hep ileri gidiyordu. Fakat;

Osmanlı hükümetinin çöküntü devrinde yer yer zuhur eden celali eşkiyaları, ve birlikleri ellerinden alınan sipahilerin deli başlar haline gelmesi bu sistemi bozup muğlada münteşa beyleri, Amasyada isfendiyar oğulları gibi bazıları bir çok köyleri içine alan araziyi vakıf veya malikane olarak zaptetti, bu suretle yer yer bir kısım köylü topraktan mahrum kaldı.

On dokuzuncu asırda Avrupa’nın sanayileşmesi, süveyş kanalının açılması, deniz nakliyatının ucuzlaması, Hindistan, Avustralya, Amrika gibi yerlerin istihsale açılması, kapitilasyonların memleketimizi iktisadi esaret altında bulundurması neticesinde Türk iktisadi sistemi temelinden yıkıldı, çiftçiliğimiz harabiye uğradı.

Bu iktisadi çöküntü neticesinde verimsiz bir hale gelen çiftçilik, köylüyü geçindirmediğinden bir kısım köylü de köyünü, toprğını terk edip şehirlere kaçmak zorunda kalarak toprağını kaybetti.

Tanzimat devrinde. Devletin köylüyü toprağa sahip kılmak ve bağlamak yolundaki gayreti maalesef büyük halk ve köylü kütlesi tarafından layıkile anlaşılamadığından, şehirde outran bazı açıkgöz kimseler, köylümüzün bu gafletinden istifade etti. Köylünün ekip biçtiği toprakları kendi namlarına tapuya tescil ettirerek köylüleri topraktan mahrum bıraktı.

Köylü eski ahkama gore toprağın alınıp satılmaz bir şey olduğunu düşünür ve elde edeceği tapu kağıdının hesap edemezken karşısında birden bire köy ağaları, çiftlik sahipleri buldu.

Hele tapu kanundaki (hududa itibar) kaydı nüfuz ve iktidar sahiplerinin ellerinde oyuncak olarak köylünün toprak mülkiyetindeki emniyet ve istikrarını sarsmıştı. Bir çok müstebit nüfuz sahipleri bir dönümlük tapu ile binlerce dönüm araziye sahip olur, bu yoldan da bir çok köylümüzün toprağı elinden gitmişti.

Nihayet yirminci asrın ilk yirmi beş yılında imparatorluğun yıkılmasını intaç eden dahili kargaşalıklar ve harici harpler şehirlimizi de, köylümüzü de bitp bir hale getirmiş ve köy iktisadiyatımız ölüm derecesine gelmişti.

Köylünün bu durumundan faydalanan muhtekirler ve bilhassa Türk olmayan unsurlar Türk köylüsünün emeklerile meydana gelen tarla, bağ ve bahçelerini yok pahasına ve türlü yollarla elinden almış, Milli varlık ve benliğimizin temeli olan köylü pek çok sarsılmış ve çokları ocağından ve toprağından olmuştu.

Hülasa: aslında toprağa temelleşmiş olan köylümüün toprakları baen zorbalık, önemli nisbette iktisadi çöküntü, tanzimat devrinde köylünün gafletinden,tapu kanunundaki (hududaitibar) kaydinden istifade eden haksızların rolü dahili kargaşalık ve harici harlerde mutemadiyen Türk köylüsünün harcanması ve fakir düşmesi, teşkilatsızlık yüzünden muhtekirlere başvurmaya mecbur olması köylümüzü toprağından söküp almış ve topraktan mahrum bırakmıştır.

Cumhuriyetin tesisi ile kapitülasyonlardan kurtulan memleketimizde iktisadi gelişme başlamıştır. Bu sebeple toprak da tekrar verimli halalmağa başlamış nüfus bu güne kadar bir misli denecek derece artmmış ve digger iktisadi sahalarda olduğu kadar toprak işlerinde de bir reform ihtiyacı belirmiştir.

İşte toprak kanunu bu tarihi ve iktisadi zaruretlerin muhassalası olarak doğmuştur.

Toprak kanunu Türkiye’de Ziraati temelleştirecektir.

Türkiye’de yaşıyan bütün çiftçilerin işleyecekleri toprağa sahip olmalrile toprak üzerin de barınacak ve yerleşecek ve Türkiye ziraati gelişecektir.

Toprağa sahip olmak temel şarttır. Bu şart yrine getirilince çiftçimiz ekonomiik ve teknik manada temelleşmiş olacaktır.

Memleketimizin bir çok taraflarında köylümüzün toprak yoksulluğu ve yersizlikten dolayı geçinmsinde ve çalışmasında darlık ve aksaklık görülüp bilinmektedir.

Arazisi kendisinin olmayan ve gelecekte mal sahibi olmak için hiç bir ümidi bulunmayan bir çiftçi başkasının toprağında var kuvvetile çalışmamaktadır. Emek çekerek, masraf ederek, teknik çarelere baş vurarak ziraat yapması beklenemez. Temelli bir iş tutmamaktadır: Bağ, bahçe tesis edemez, park açıp söktüremez; bir bataklık kurutup tarla haline sokamaz.

Hep bunları arzu ile ve devamlı olarak yapmak için toprağa birleşmek, toprağa sahip olmak lazımdır.

Yurdumuzun üstün meufaati, yurdda yaşayan insanların bütün kudretlerini istihsale sarf etmelerindedir.

Nüfusumuzun yüzde yetmiş beşi bizzat, yüzde onbeşi bilvasıta geçimlerini çiftçilikten elde etmektedirler. Toprakla uğraşan bu kolların bütün kudretini toprağa sarf edecek imkanı sağlamak lazımdır. Bunun için de çiftçiler bütün kudretlerini sarf edecek toprak sahibi olmalıdırlar.

Türkiye’de bütün çiiftçiler topraksız veya az topraklı kalmadığı halde memleketimizde ziraatın bu yerlerde bile özlendiği derecede gelişmemiş olduğu da bir vakıadır ve bunda toprak mülkiiyetinden bşka digger sabeplerin de bulunduğu tabiidir.

Ancak toprak kanununun zirati temelleştirmeyi ve geliştirmeyi sağlayan bir factor olduğu ve bu faktörün en başta geldiği, diğer teknik ve ekonomik faktörlerin buna bağlı bulunduğu da bir gerçektir.

Esasen toprak kanunu, yalnız çiftçinin toprak ihtiyacını düşünmüş değildir. Ziraatte toprak, işletmek için esas olmakla beraber toprağa sahip olanın çalışmasında, vasıta ve sermayenin de tesiri vardır.

Türk toprak kanunu, çiftçimizin geçinmesini sağlayacak bu faktörleri de beraber almış kendisine toprak verilen köylünün barınması, çalışması ve yaşaması içinn gerekli imkanlarla hükümlendirmiştir.

Bu sebeple Türk Toprak, kanunu, digger memleket kanunlarından, daha geniş hükümleri ihtiva etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti bu kanunla digger memleketler de olmıyan büyük bir küffeti sırf Türkiye’de ziratin temelleşmesini sağlamak için üzerine almıştır.

Bütün Avrupa’da bu inkılap yapılmış, bundan sona ererken o memleketler şumullü şekiilde inkişaf edebilmiştir. Bütün memleket halkı bulunduğu yerin inkişafına ancak bundan sonra çalışabilmiştir.

Muhakkaktır ki hiç bir şey vatan sevgisini, yurda bağlılığı, memleketin gelişmesinde ilgiyi toprak sahibi olmak kadar artırmaz. Ulusal saadet ve felaketi paylaşmağa yarayan bundan sağlam bağ tasavvur olunamaz.

Onun için köylünün toprak sahibi olması, memleket istikbal, saadet ve emniyetinin garantisine yakın tarihimizde bu hakikati bize açıkça göstermiştir.

Milletimizin yayıldığı geniş ülkelerin neresinde Türk köylüsü Türk çiftçisi toprağa bağlanmışsa milletiniz orada tutulmuş neresinde bağlanmamışsa oradan sökülmüşüz.

Onun için milli misak bududumuz Türk ulusunun, Türk çiftçisini toprakla kaynaşlığı, toprak sahibi olup ona köksaldığı yerin sınırıdır.

Toprak kanunu işte böyle tarihi, iktisadi, içtimai bir zaruretin doğurduğu bir kanundur.

Çiftçimizin toprak sahibi olmasile arlık toprak sade toprak olmaktan çıkıp dah verimli bir istihsal unsuru olacak, topraksız köylümüz de terdöktüğü yerler kadar vatan parçasına sahip olmakla toprak aynı zamanda daha mesut ve daha müşterek bir vatan haline gelecektir.

Çiftçiyi topraklandırm kanunu, Milli Şefimiz İsmet İnönünün Türk köylüsüne karşı, içinde yaşıyan büyük sevgisinin eseridir, hepimie kutlu olsun.

TARİH ÖĞRETMENİ MEHMET ALİ DEMİRİN NUTKU

Sayın büyüklerim, aiz yurttaşlarım Cumhuriyetin hakiki efendisi Türk köylüsü

Bugün yüzyıllardanberi devam edip gelen, pek kısa bir trihte kanaları pahasın layık olduğu mevkii alan, Türk köylüsünün yanık bağrında açılan yaraya melhem bulunduğu, yüzünün güldüğü, kutsal bir günün ikinci yıl dönümünü kutluyoruz.

Yurttaşlarımm, şu saat ve dakikalarda yurdumuzun zümrüt gibi mera ve ovalarında, yılanlar gibi kıvrılark akan nehirlerin yanı başında sürülerini güden çobanlar, güneşin kızgın şuaları altında altın başklrı destekliyen eller, harmanlar da bu başakları parçalıyan ak sakallı dedeler, beli bükük nineler, minicik Türk yavrulrı hep bu mukaddes günün neş’e dolu havasını teneffüs etmekte ve bu kıymetli günün şarkılarını terennüm etmektedirler.

Arkadaşlar, şunu iyi bilmeliyiz ki, bu bayram atalarımızdan bize miras kalmış bir bayram değildir. Cumhuriyet hükümetinin Türk köylüsüne aciz bir rmağanıdır. Bu armağanla asırlardanberi devam edip gelen topraksız köylünün toprak derdi halledilmiş, türkün yegane ve hakiki efendisi olan köylünün hayatında yapyeni bir çığır açmıştır.

Arkadaşlar, Türk köylüsü bu inkılabın abidesinin temelini gümüşten, sütünlarını altından, nakışını platinddeni yazılarını elmastan yapmalıdır. Evet yapmalıdır, çünkü yıllardanberi üerinde çalıştığı, fakat b,r türlü benimsemediği toprak artık kendi öz malı olmuştur. Bu davayı gerçekleştiren yegane şahsizet Milli şefimizdir dersem mevcut bir hakikatı huzurunuzda tekrar etmekten başka bir şey yapmamış olurum.

Milletimizin kara gün dostu olan, ebedi şefimizle başbaşa çalışan, dünya tarihlerine sakarya, inönü zaferlerini yazdıran, Lozanbarışiyle Türk Milletine ölüm yerine istiklal sağlayan, bin yıllık bir tarihin şerefiyle yoğrulmuş Anadolu toprakları üzerinde yaşıyanlara esashayat veren şahsiyet yine İsmet İnönü olmuştur. O yıllar ve yıllarca yılmadan, usanmadan bu devanın peşinde koşmuş, neticede bu harpten muzaffer olarak çıkmıştır.

Arkadaşlar, bu bayramı sembolleştiren esas kanun her hangi bir cebir ve tayik neticesinde değil, tammen Türk prensiplerinin hayat ve zaruretlerinin bir neticesidir. Bu kanun halkımızın esas ruhunda mevcut olan milli davraışma ve karşılıklı yardımlaşmanın bir neticesidir.

Bu kanunun esass ruhu Türk vatanı üstünde topraksız tek bir vatandaşın bırakılmaması, memleketin her köşesinin yalancı bir cennete çevrilmesidir. Yüne bu kanunladır ki, bu vatan toprakları üstünde yaşıyan bir çok ailelerin varlığı veya yokluğu bir çok şahsa bağıyan esaslarrı ortadan silmiştir.

Bu kanun kendi toprağını kendi işleyen mesut ve effendi çiftçi ailesini çoğaltacak, türk halkının atalarının kanı pahasına kendilerine miras bıraktıkları vatanlarına karşı olan bağlılığı bir kat daha kuvvetlendirecektir.

Bu kanun artık hür müstekil bir memleketin esas sahibi ve efendisi olan Türk köylüsünün şahsına ait toprak üzerine çalışarak alın terinin tam karşılığını alacak başkalarının emrinde çalışmkta yahut bir baştan bir başa uzanan boş topraklar dururken eli kolu bağlı kalmaktan kurtulacaktır.

Arkadaşlar 23-24 senelik bir tarihin bize naklettiği hakikat şudur ki, Cumhuriyet hükümetinin attığı her adım yarattığı her inkılap milletin refah ve huzuruna daynır. Ona ölmez bir saadet bağış eder. Misalmi istersiniz bunlardan hangi birini sayayım, şapka inkilabı, harf inkilabı, kıyafet inkılabı, Vs. bu inkilapların önderi olan toprak inkılabı.

Ey Türk köylüsü! Sen şunu iyi bilmelisin ki bu Cumhuriyet. Hükümetinin sana son armağanı değil belkide ilk armağanıdır. Senin müreffeh ve mesut yaşaman için neler lazımsa hepsini yapacaktır. Cumhuriyet hükümeti bugünkü egemenliği Ayşenin, Fatmanın şeleğinde Mehmetçiğin, memiğin, Ökkeşin, dipçiğine sopasına, kama ve küreğine, kığnısına borçlu olduğunu unutmuş değildir.

Evet, bu millet, anadolu köylüsüne bütün hayatını ve bekasını borçludur. Bugün hür ve müstakil olarak yaşıyorsk, yekpare bir gıranit kütlesi gibi ayakta dimdik duruyorsak bütün bunları ve hep onun mal ve canına fedakarlığına borçlu olduğumuu adımız gibi bilmeliyiz.

Arkadaşlar, bir Türk köylüsünün çocuğu olmam münasebetiyle şu sölerimle onların neşesine tercüan olmak istiyorum:

Asıl bugün Türk köylüsünün yüzü gülüyor çünkü o yüz yıllardan beri bu topraklar üzerinde hasretini çektiği topraklrı artık feth etmiş, esas hakiki sahibi olmuştur. Bundan sonra başkalarının gül benizleri sararıp solarken asıl Türk köylüsünün rengide o kadar canlanacak ve kanatlanacaktır.

Bu bayram Türk köylüünü hayat aşısı olmuştur çünkü ona uzun bir ömür değil ebedi bir ömür sağlamıştır.

Arkadaşlar bu bayramın esas neşesini şehir ve kasabalarda çalınn bando muzıkasının ahengine değil, esas bundan sonra kendi mrsında kendi koyunlarını otlatan, içli çobanların serin su başlarında çaldığı kavallarında, ağıllarına dönen sürülerin çıngırklarınd göreceğiz.

Artık, bundan sonra, her tarafı süsleyen altın başaklar, yemyeşil kozzalar, ağaların beylerin, falanın, filanın önünde değil Cumhuriyet hükümetinin hakiki efendisi olan Türk köylüsünün önünde boyunlarını eğeceklerdir. Kara toprağın bahtı, pamuk tarlalarının kozaları gibi ak ve pak olacaktır.

Bu toprağın beline vurulan her bel darbesi köylünün belini doğrultacaktır. Toprağı için ölmesinii bilenler, rahat ve huzur içinde üzerinde yaşamasını da bileceklerdir. Bu topraklar üzerinde saban demiri parladıkça köylününde bahtı parlıyacaktır.

Bu toprak, üzerinde çalışanlara kefin dokumak için değil, köylü kızlarımızın köylü delikanlılarımızın, geliinlik ve güveylik elbiselerini dokumak için ekilip biçilecektir.

Ey Atam! Sen kabrinde rahat uyu! Milletimizin mukadderatını uğurlu ellerinde tutan, Milli Şefimiz İnönü şimdi çankaynın bucundan kanatlarını bir kartal gibi milletinin üzerine açmış bu millet her gün zaferden zafere götürüyor. Senin bırktığın yolda yürüyor ve yükseliyoruz, en büyük davalarımız asıl İnönün erişilme kudreti ile çözülüyor. Dün ilk öğretim seferberliğini ilan ettik, o cepheden zafer teraneleriyle dönerken şimdide topraksızları topraklandırma yolundadır. Bütün millet büyük sevinçler içinde bayram yapıyor.

Büyük kurtarıcı ve koruyuu İnönü bütün varlığımız gibi bayramımızıda sanaborçluyuz. Bugün bütün bütün milletle senin huzurunda hürmetle eğiliyoruz.

Arkadaşlar, sözlerime şurada son verirken, İnönüye Saraçoğluna B. M. Meclisine kahramanlar diyarının sevgi, saygı, tazim ve hürmetlerini halkın öz malı olan Hlkevinden gönderiyoruz.

ÖĞRETMEN NEDİME ALPIN SÖYLEVİ

Aziz büyüklerim,

Sayın kardeşlerim.

Bugün, Cumhuriyet hükümetinin millet armağan etmek için üzerinde yıllarca uğraştığı önemli bir konu toprak kanununun yıldönümünü kutluyoruz.

Toprak nedir? Toprak üzerinde yüzyılarca dede andacının bulunduğu bir vatan bütünüdür.

Toprak, bir ulusun canı, malı, bütün varlığıdır.

İlk insanlr toprğa bağlndıkları zaman uygarlık kurdular.

Bir ulusun varlığı toprk bütünlüğilee yaşar, toprak bütünlüğile ulus bağımızlığını korur.

Türk millet, dünyanın varolduğu çağdanberi toprağına yad ayak bastırmamak amaı gütmüş. Toprağını kimseye kaptırmamak için gerektiği zaman kanını akıtmaktan çekinmemiş. Türk tarihinin her yaprağı buna en büyük bir inancadır.

Sayın kardeşlerim, çok yakın olan dune gözlerimizi çevirirsek önümüzde büyük bir levha belirler. (Misakı Milli) bir karış toprağımızı kimseye vermiyeceğiz diye haykıran büyük atanın sesi hala kulağımızda çınlıyor. Istiklal savaşı, toprak bütünlüğümüz için yapıldı. Gazi şehir niçin yapıldı. Gazi şehir niçin on bir ay aç kaldı. Bir karış toprağını kimseye vermemek için, Türkün mayasını iyi bilenler daima toprk bütünlüğümüze saygı gösterdiler ve hala göstermektedirler. Büyük dostlarımız ve müttefiklerimizin her fırsatta dünyaya haykırdıkları söz, türklerin toprak bütünlüğüne dokunulmamakdır. En küçüğümüzün bile toprağına göz dikenin gözünü oyarım, demesi, bizim için bu sözün laf değil büyük bir değer taşıdığını nlatır.

Evet toprak, toprak fakat kuru toprak karın doyurmaz. Onu işlemek, yeşertmek, üzerinde mamureler kurmak gerektir.

Işte bunu yapacak millettir. Milletin her ferdi bir karış toprak işlemek zorundadır, bu toprak davası ancak böylece başarılmış olur.

Türkiye toprağının onda biri işleniyor. Onda dokuzu bakımsızlık yüzünden boş duruyor. Halbuki Türkiye nüfusunun dörtte üçü çiftçi yani köylüdür.

Şimdi syın kardeşlerim, iyice düşünün ve bu konu üzerinde durum. Dörtte üçü çiftçi olan bir millet neden bu toprağın ancak onda birini işliyor. Toprak mı verimsiz. Hayır köylüler mi tenbel. Asla. Hepsi tuttuğunu koparaan arslan ypılı insanlar. O halde bu kadar gerilik neden?

Çünkü aziz kardeşlerim Osmanlı hükümeti köylüyü adamdan saymazdı. Köylü, şehirli ile konuşmaz, hükümet konağını postalile çiğneyemez. Vali paşanın huzuruna çıkıp etek öpemez, elpençe divan durmak hakkından bile faydalanamazdı köylünün alınteri dökerek, bütün varlığını harcıyarak elde ettiği mahsulünü mültezim gelir, elinden alır, bütün emeğini siler süpürür, zavallı köylüyü efend, yapan cumhuriyet hükümetidir. Büyük ata bu büyük davanın temelini attı. Arkadaşı aziz Milli Şefimiz İnönü bu temelin ilk betonunu kattı. Bu beton (toprak kanunu)dur. Bu kanunla her köylü toprak sahibi olacak. Yani bir karış toprak bile sahipsiz kalmıyacak. Şimdi davanın büyüklüğü anlaşıldı. Değil mi?

İşte Türkiye Büyük Millet Meclisi bu büyük davayı başarmak için yıllarca inceleyerek bir sonuca vardırdı. Geçen sene bu günlerde kanun çıktı. Bugün bir çok yerlerde tatbikına geçildi. Bu kolay bir iş değil. Türkiyenin dörtte üçünü toprak sahibi etmek bir günlük iş değildir. Bunun için once ddevletin elinde oln toprak köylüye mal ediliyor. Sonra da halkın elinde olup ekilmiyen, boş bırakılan yerler köylüye ml edilecek. Ve çok yakın bir gelecekte Türkiye dünyanın en verimli bir parçası gibi, en mamur bir ülkesi olacaktır. Bize bu güzel kanunu armğn eden Türkiye Cumhuriyetine, aziz Milli Şefimize Saracoğlu Hükümetine, bütün Milletvekillerimie hepinizin adına saygılarımı sunar, varolsun değerli büyüklerimiz der, sözlerime son veririm.