Bir gün Şehreküstü semtine uğrayıpta Şıhın dağına doğru ilerlerseniz etrafı ağaçlarla kaplı bir yeşilliğin ortasında Şıhın dağı eteğinde bir türbeye rastlarsınız. 54 sene evvel yapılmış işte bu türbe Şüaybzade Şeyh Ali Akif Efendinin türbesidir. Güneye bakan tek kapısının önüne gelince kapının hemen üzerinde bir eski yazı gözümüze çarpar. Biraz daha yaklaşarak bu yazıyı okumaya çalışalım:

Şeyh Ali Akif Efendi eyledi arm’i bakaa

A-Gitti eyvah can dayanmaz ah kim bu firkate

Hoca’i sermest anı postunda kaldırmıştır Halep

B-Ol şerefle nail oldu bu habibi dealete

Bu mücevher ta ki söyledim kim fevtine

C – Allâh Allâh geçti ol şeyh-i mükemmel vuslata (1323)

Türkçesi:

A – Şeyh Ali Efendi ahirete azimet etti. Yani göçtü gitti eyvah!.. Bu ayrılığa can dayanmaz

B – Hoca Sermesi, onu postuna halife tayin etmişti. Bu gevşek dealete o şerefle nail oldu.

C – Ölümüne, mücevher (yani bütün harflerden tam tarihe çıkan) bir tarih söyledim: Allah Allah geçti ol şeyh vuslata geçti yani Allah’ına kavuştu.

Bu kitabeyi okuduktan sonra karataşlarla yapılmış olan birkaç merdiveni çıkıyoruz. Kapıdan içeriye girince gözümüze loş ve serin bir yeşillik çarpıyor. Sağ tarafta üç fıstık ve bir tanede zeytin ağacı vardır. ilk adımda sağ tarafta ufak bir havuz ile biraz ötesinde bir küçük mezar vardır. sol tarafta yine fıstık ve incir ağaçları ile kaplı bir yeşillik. Bu ağaçların altında her renk çiçekler açmış ve etrafını da yeşil çimenler kaplamıştır. Avlunun alt kapı kısmı aşağıdadır. En üst kısmına ise aralıklı ve geniş üç merdivenle basamakla çıkılır. Cuma günleri kadınlar buraya biraz hava almak ve hem de ziyaret etmek için gelirler. Türbenin dış kapısı önünde üç-beş ağaçta vardır. ilkbaharın serin güneşli günlerinde burasını ziyarete gelen kadınlar doldururlar. Kadınların arasında tuzluca, şeker ve kavurga satan satıcılar burasını bir mesire yerine döndürürler di. Fakat ne yazık ki bu anlattıklarımızın her birinden (yani kadınların mesire yeri gibi ziyaretleri) eser kalmamıştır. Sağlı sollu ağaç ve yeşilliklerle örtülü merdivenleri çıkınca kare şeklinde sağ tarafta bir binaya geliriz. İşte burası Şeyh Ali Akif efendi ve yanında da oğlu Ebeydullah Efendinin yattığı türbedir. Türbenin kapısında büyük ve yuvarlar basamak vazifesini gören bir karataş vardır. açılan kapıdan ilk gözümüze çarpan yeşillere bürünmüş sandukalardır.

İçine girdiğimiz bu odanın alanı 25 m kare kadardır. Üzeri büyük mavi çinkodan yapılmış horuzlu (kubbet) ile örtülüdür. Kapının solunda bahsettiğimiz sondukaların üst kısmında Ali Akif Efendinin oğlu Ebeydullah efendinin sandukası sol tarafta ve öbüründen daha büyük olan Ali Akif Efendinin türbesi bulunmaktadır. Her iki sandukanın üzerleri yeşillerle örtülüdür. Baş tarafı ise sarıkla örtülüdür. Bu iki sandukadan başka odada sağ tarafta küçük bir pencerenin etrafında eski yazı ile yapılmış birkaç tabloya rastlıyoruz. Bahsettiğimiz binanın taşı hep keymıhtandır. Bu bina dört köşelidir. Her tarafı da keymıh taşlarla örtülmüştür. Taşların işlenişlerinde fazla ve ustaca bir sanat göze çarpmaktadır. Odanın tabanı koyun postu ve kilimle kaplıdır. Zemin ise topraktır. Odada hafif bir boşluk vardır. türbe binasının kapısında da bir kitabe vardır. Türbe kapısındaki 2. kitabelede şunlar yazılıdır:

Hulûs’ı kalb ile pevra olup pir’i agâha

A-Müheyya eyle daim zâh’i vâhi arm’i dergâha

Tavik’ı vuslatın her hatvasında bir hatun vardır.

B-Refikin rehnümâsı pleyoman anna düşer çâha

Tarik’ı Nakşibendi menzil’i cânâna akreptir.

C-Anâ can ile hıyınet vasıl eyler halkı dergâha

Ç-Kilisli Hoca Abdullah Sermast’e edüp kıymet

Ali Akif efendi rehnüma oldu bu dergâha

D -Muamer oldu bu seksen üç sene ilm’ü ibadette

Senâ’yi hüsn’i ahlâkı şeref bahş oldu efvâha

Talû’u Şems ile rahyâb olur maksüda Mevlânâ

E-Teşebbüs eyleyenler dümen’i âh’ı sehergâha

F-Oku tarihini geçme hududui wokta’i şer’i

Makam’i evliyada hâcetin arzeyle Allaha (1323)

Türkçesi:

A) Uyanık bir mürşide, tenin kalp ile izinde yürümek suretiyle dama dergâha doğru yollamak senin yol azığını hazırla

B) Allaha ulaşmak yolunun her adımında ben bir muhafaza, tehlike vardır. Yoldaşı, yol göstereni olmayan kör kuyuya düşer.

C) Naklibendi tarikatı. Allah’a ulaştıran yolların en yekenidir.

Ç) Ali Akif Efendi: Kilisli Hoca Abdullah Sermet’e hürmet edip: Bu dergâha yol göstereni halife oldu.

D) İlimle, ibadette 83 sene yaşadı. Güzel huylarının medhi dillere destan oldu. Şeref verdi ağızlara.

E) Efendilerim! Seher vakti ahımın eteğine yapışınlar yani seher vakti ah u fıgan ederler, güneş doğarkan maksuda yol bulurlar.

Not: Bu yazı, 1961 yılında Gaziantep Kültür Derneği tarafından tertip edilen, Gaziantep’in eski eserleri konulu yarışmaya katılan yazılardan biridir.