Çağımızın savaşlarında düşman, taarruzlarını sivil halka ve yurt sathına dağılmış bulunan millî kaynaklara tevcih edecektir.

Çünkü, sivil halk çökertildiği ve devletin harp gücünü destekleyen millî kaynaklar da tahrip edildiği takdirde, silahlı kuvvetlerle yurt savunmasına devam etme imkânı kalmaz.

İşte örneği: İkinci dünya savaşında Japonya iki milyonluk zinde ordusuna rağmen iki küçük atom bombası ile kayıtsız ve şartsız teslime mecbur oldu.

Bu gerçekle, silahlı kuvvetler kadar önemli olan Sivil Savunmayı doğurmuştur.

Sivil savunma’ silahsız ve fakat millî savunmanın hayatî desteği olan tamamlayıcı bir parçasıdır.

Sivil savunma ile bir savaş kazanılamaz. Fakat sivil savunması zayıf veya hiç olmayan bir millet harbi mutlaka kaybeder.

Düşmanın çeşitli vasıtalarla ve bütün yurdu kapsayan taarruzlarına ancak sivil savunma ile mukavemet edilebilir.

Sivil savunmanın ise, lüzumunda tam hizmet görebilmesi için barış yıllarında öğrenilmesi lâzımdır.

Öte yandan, sivil savunmanın tesirli bir kuvvet haline gelebilmesine, yalnız sorumluluk yüklenmiş olan teşkilât personelinin gayretleri kâfi gelmez. Bunun için bütün müesseselerle birlikte vatandaşların sivil savunmayı benimsemiş, buna inanmiş olmaları da lâzımdır.

Bu itibarla sivil savunmaya katılmak ve icaplarını yapmak artık mukaddes yurt savunmasının bir zarureti olmuştur.

Bu icaplar her bakımdan yerine getirdiğimiz zaman yarınımızdan daha çok emin olabiliriz.

Hıfzı Oğuz Bekata

İçişleri Bakanı

(1 Ocak 1963 Sivil Savunma Dergisi)