Pamuk

Antep vilâyeti dahilinde Kilis ve Kilis-Antep şosası üzerinde bulunan köylerin kâffesi, Akçakoyunlu nahiyesi Pamuk ziraatı icra eder. Alelekser susuza, bazen da suluya ekilir.

Ekim tara: Ayar ederek keşefe tutmak suretiyledir. Ayar etmek sürme şekilleri arasında söylenmişti. Güzin bir, kış sonlarında müsait tavda bir demir daha vurulduktan sonra tarla tutmadan kelebi kesilir, ikilenir... Ayar edilir.

Ayar (Mayıs) demek olduğu malûmdur. Alafranka mayısın (14) ünden itibaren bir aya kadar pamuk dökülür:

Pamuk keşefe ile dökülür. Keşefe iptidaî bir mibzerdir Kara sabana göre yapılır. Altta düdük denen ve tohumun dökülmesine yardım eden bir kısım, yukardan mailen bağlanmış bayrak tabir edilen bir bez vardır. Düdüğün iki tarafında hattı açmaya yarayan geniş kulak vazifesini gören iki tahta vardır. Asıl keşefe bu tahtalardır. Heyeti umumiyesinin bir araya getirilmesine keşefe bağlamak denir.

Keşefenin bayrağı içine avuç, içine alman geceden ıslanmış çiğit parmaklarla teker teker dökülür.

Keşefeli sabanı idare eden çiftçi baranın düzgün yarılmasına. ve keşteye çiğit döken kızın parmaklarına dikkat eder. Hem hattın düzgün olması, hem çiğit döken kızın dikkatli bu­lunması lâzımdır.

Bu suretle hattın içine ve dibine dökülen pamuklar hafif bir toprak tabakasiyle mestur bulunur.

Bundan sonra hava açık gittiği takdirde bir hafta zarfında ipamuk intaş eder. İyi tavda sürülmemiş, kîseklemiş (tezekleraiş) tarlada çiğidin üstüne dökülen kesek (tezek) onun sürüp çıkmasına mani olur.

Havaların ekimden sonra .yağması da ayni tehlikeyi tev­lit eder. Hem. hattın kenarlarından tohumun üstüne toprak düş­mesine,- hem de kaysak (kaymak) bağlayarak tohumun sürmemesine sebep olur.

Tİmari: Bir kaç defa tarlada miyan ve sair köklü otlar çekilir, atılır. Antep’te ekilen pamuk umumiyetle kapalı kozadır. En iyisi Ulu masara ve Küçük masaranındır. Bu köylülerimiz her sene tohum seçmek itibari ile de muş tehirdirler. Buraların kozaları beş kanatlıdır. Adananın, .Kilisin kapalı kozalarından verimlidir.

Birkaç sene devam eden kuraklık, hışvamn (koza) para etmemesi pamukculuğumza çok sui tesir yapmıştır.

Pamuklar eylûlda idrâk eder, geç. ekilenler teehhür eder; bilhassa sululara geç ekildiği için burada idrak Teşrinievvele kadar kalır. İyi hazırlanmak, erken ekmek, erken kazanmak, güneşte ekip, güneşte dermek bu beyaz mahsul için lüzumlu .olduğunu da ekincilerimiz bilir.

Antep’te iplik fabrikasının tesisi, bu işi ileri götürecektir; Ancak yerli kozaların tellerinin tulu kısa olması yeni tohumların tecrübesine başlanmasına sebep olmuştur.

Arazinin kuvveti itibariyle istikbalda İslahiye ovası da Antep pamukçuluğunu çok ileri götürecek vaziyettedir.

Şimdilik çirçir makinesi yoktur. Hışva el çirçir dolaplarında çiğidinden ayrılır. Randımanı dörtte bir itibar edilmektedir.

Küncü

Küncü (sisam); aynen pamuk gibi ziraat edilir; doneler kemale gelince kapsullar açılmadan harman yerine getirilip evvela baştan yukarı olmak Üzere demet demet konulur. Güneşin tesiri ile kapsülIardan bir kısmı açılacağından bunlar silkilip ters çevrilir. Bu iş üç dört defa tekrar edilerek son deneler de ayrılır. Savrulur.

Antep’te hem helvacılık çok ileride, hem de şirik (sisam yağı) muhtelif sanayide kullanıldığından ziraati revaçlıdır.

Kendir

Ekseriyetle dere köylerinde ekilen kendir suluya ve uzun maşralara ekilmektedir. Ekinci eker, sular, biçer, göllendirir, soyar, bu itibarla köy işçiliği için değerli bir mahsuldür. Çünkü soymük ve göllentek işleri ziraat işleri bitip iş güç kalmadığı zamana tesadüf etmektedir.

Afyon

Afyon ziraati: Nizip’te, Antep’te ve civarı köylerde afyon ehemmiyetli miktarda ekilmekte idi; Fakat beynelmilel afyonun tahdidi ziraati meselesi burada ekilmesini menetmiştir.

Deli tütün

Antep ziraat hayatının çok değerli bir ihraç mahsulü Olmak itibari ile çok mühimdir. Şu buhranlı senelerde Antep’e çok büyük yardım etmekte elan hususî bir mahsulümüzdür.

932, 933 senelerinde her sene Antep’e bu mahsul yüzünden kırk beş bin madenî altın ki, iki senede takriben bir milyon lira girmiştir.

Bu paradan ekinci, tütünü İşleyen amele, tütünü işleten ve ihraç eden kemâsyoncu ve tüccar hulâsa Antep halkının mühim bîr kısmı istifade etmektedir.

Deli tütün, kanunen Ve halen yâlnız Antep’te ekilir. Antep’e mülhak Kilis Ve Nizip’te yetiştirilenler bile matlup evsâfta çıkmamıştır,. Maraş ve Pazarcık’ta fekfîmestne hükümetçe müsaade edildiği hâlde orada bite iyi tütün alınamamıştır. Ekinciliği, İşçiliği münhasıran Antep’e ait olan bu tütünün yetiştirme ve işleme tarzları da mühimdir.

Yetiştirilmesi: Deli tütün iki tarzda yetiştirilir. 1 ebeç, 2 şitil (fide).

1) Ebeç tütün: tohumdan doğrudan doğmaya yetiştirilendir. Bunan için Martta hazırlanmış gübrelenmiş, nadas edilmiş tarlaya deli tütün tohumu ekilir, tohum ekildikten 8-10 gün sonra maşara içindeki taş ve gübreye karışıp tohumu kapatarak sürüp çıkmasına mani olacak şeyler toplanır..

Hafifçe kavşağı kırılır, (kaymağı) Bu esnada intaş edenlerden %40 zayiat olur. Bir iki gün sonra tekrar kaysağı kırılır; ara sıra yoklanır; seyredilir ve araları, mesafeleri bu suret­le tanzim edilir.

Fideler seyrekleşip büyüdükten sonra kuru bir kazma vurulur. Badehu birinci su (kemene) verilir. Keneneleri yirmi dört saat sonra bir kazma vurulur. Bundan sonraki ameliyat şitildeki ameliyatın ayni olduğundan bırakıyoruz.

2) Şitil tütün: Tarlada bulunan kışlık veya ilkbaharlık birinci mahsul (havuç, marul, arpa gibi) kaldırdıktan sonra tarla sürülür, maşaralar taksim edilir, maşara içi de sürülerek boşal­tılır; tanzim edildikten sonra sulanır; çamur halinde iken tütün fideleri maşaralara şitillenir. (fidelenir.)

Şitillendikten 7-8 gün sonra bir su verilir. Buna (Ke­mene) denir; Bundan 24 saat sonra bir kazma vurulur. Şitil ufak ise sekiz gün sonra tekrar bir kemene daha verilir.

Bundan sonra 20 gün susuz bırakılır, fakat her sekiz günde bir kazma vurulur ki bunlara kuru kazma denir.

Bu kuru kazmaları müteakip gübre atılır, dağıtılır, üzeri sulanır. Bu suyu müteakip iki gün sonra kazmalanır, beş gün sonra tekrar bir kazma daha vurulur. Bu ikinci kazma vurulurken fıdık (piç ve koltuk) alınız.

6-8 gün sonra dördüncü defa olarak sulanır.

Bundan sonraki ameliyat ihtiyaç oldukça şerbetli su ver­mek ve sudan evvel koltuk almaktır. Bundan sonra artık kazma işleyemez. Ancak her suyun önünde fıdık (Koltuk) alınır. 8-10 su içer ve takriben 100-105 günde kemale gelir.

Hasadı ve işlenmesi

Kemale gelen tütünler dibinden biçilir. Çayır üstüne serilir. Pürsüven tütünler 1-5-2 metre tulünde olan iplere geçirilir, az miktarda kurumağa ve sararmağa terkedilir.

Tamamı ile kurumamış olduğu halde anbar veya mağazaya getirilerek (kürsü) yapılır. Kürsüde tütünler kızışır, ihtimar eder. Fazla kızışıp yanmaması ve küflenmemesi kontrolle temin edilir. Fazla kızışma asarı gösterenler açılır, soğutulur, tekrar kürsü edilir.

Bu suretle kızması haddi itidale gelen tütünler ihtimar etmiştir. Ekinci tartar ve satar, elini çeker.. Bundan sonrası artık tüccara ait tütünün işleme ameliyesidir.

Tütün işlenmesi: Saplarından ayırmakla başlar. Ayrılan bu tütünler yapraklarının cesametine göre iç içe dizilir.. El bombası şeklinde sarılır. Beheri 2-3 kilo olan dürgeler sicimle sarılmış bir halde olarak yarım telislere vazedilir. Her telis içinde 20-30 adet dürge bulunur ve heyeti mecmuası takriben altmış kilo gelir.

Böylece ambalaj edilen tütünler mahrecine sevk edilir.

Deli tütünün ziraatte iktisadi mevkii: içim tütünleri gibi Deli tütün ziraatinin hal ve atisi ehemmiyetle göz önüne alınacak mesaildendir. Deli tütün ziraatı için hariçte ve dahilde tet­kik edilecek meseleler vardır.

Hariçte yapılacak tetkikat Mısırda olmalıdır. Deli tütünün bugün yegâne mahreci Mısırdır. Mısırda bu tütün nargilede esrarla beraber tönbaki gibi kullanılır. (Anberî) tabir edilen mergup bir sığara imalinde de müstameldir.

Mısıra bizden başka deli tütün sevkiyatı yapan Brezilya, İtalya, (Trablusgarp’tan), Suriye (Şamdan) hükümetleridir.

Seferberlikten evvel deli tütünü yalnız Antep eker ve Mısırın ihtiyacını burası temin ederdi. Bir zaman sonra bu ziraat Şama da intikal etti. Seferberlikte Türkiye’den Mısıra ihracat yapılamadığından buraları deli tütün ziraatini terkeyledi, bu esnada Mısır Brezilya’dan ithalât yaptı. Harbin hitamını ve Antep’in istihlâsını mütaakip tekrar Antep ekmeğe başladı. Mısırda sarfiyat artmış olmasına rağmen Harbi umumî içinde Brezilya tütünlerine alışılması Antep’te deli tütün ziraatinin tevessüüne mani olacak bir sebep oldu.

Diğer taraftan İtalyanlar Trablusgarp’ta deli tütün yetiştirerek bizimle rekabete kalkmıştır. Şam da gayri Türk anasır da eskisinden fazla yetiştirip sevketmektedir.

Şu hale Dazaran Mısırda bu malı revaçlandırmak, satmak, rakiplerine galebe çalmak bir mesele olmuştur. Şimdilik Brezilya tütünleri birinci, Antep tütünleri ikinci addedilmekte ve sürümü mehmaemken ileride bulunmaktadır.

Buna nazaran Mısırda yapılacak tetkik: 1) Brezilya tütününün evsafını anlamak tanımak-. 2) Trablusgarp ve Şam tütünlerinin rekabetinden kurtulacak ilmi ve ziraî tedbirler almak, tütünümüzün nefasetini bozmamak, bilakis onu artırmak.

Dahilde yapılacak şeyler de:

1) Deli tütünün ihracatına inhisar idaresince esaslı kontrol vazetmek

2) Ziraatini tevsi etmeyerek buhrana meydan vermemek. Deli tütün ziraatını münhasıran Antep kazasında yaptırmak,

3) Delitütünün nikotin derecesi % 8’dir. İçim tütünleri ne nazaran 3-3.5 misil fazladır. Binaenaleyh nikotin imaline fevkalâde elverişli olduğundan bu mahsulün da sınaîleşmesini düşünmek,

4) Enfiye imalinde istimal edildiği anlaşılan deli tütün den enfiye istihsal ederek sürümünü artırmak lâzımdır.

Senevi ihraç edilen mıkdar vasati (3840) tondur.

Delitülûnün toprafji ve toprağın hasılatın kemiyet ve tesiri: Evsafı matlubeyi haiz deli tütün çok zengin toprak ister, bilhassa ümüslü ve yumuşak toprakları sever. Bu itibarla Antep’in senelerden beri gübrelenerek bir buçuk metre derinliğine kadar simsiyah olmuş bostan topraklarında en iyi hasılat verir İyi hazırlanmış (kireçli, killi) veya (killi, kireçli) topraklarda da iyi gübrelenmek şartı ile mahsul verirse de böyle birinci sene veya iki sene gübrelenmiş tarlalardan alman tütünler kürsüde ihtimar esnasında esmer rengini kaybederek bozarır ve zail kalır. Yapraklar incelerek hem kemiyet ve hem keyfiyet itibari ile makbul bir tütün vermez. Kumsal, zayıf topraklarda iyi deli tütün yetişmediği gibi, (kırmızı, killi, kumlu) topraklardan alman tütünler de baskıdan çıkınca kurumuş bağ yaprağı gibi gayet zayıf olur. Renk ve tartı itibari ile pek dun bir vaziyette bulunur. Hülâsa deli tütünün toprağı onun yetiştiği Antep bostanlarının derin, gübreli toprağı gibi olmalıdır.

Meyvalı ağaçlar

Fıstık

Memleketimizde, ziraat, ticaret işçilik noktai nazarından çok değerli olan fıstık son buhran senelerinde Antep’e büyük faydalar temin etmekte olan mühim bir ihraç mahsulüdür.

Fıstık ağacı: başka nebatat zerine gayri müsait kuru ve kalkeri arazide bile yetişmekte ve mühim hasılat vermekte olduğu cihetle hiçbir ziraate elverişli olmayan bu kabil araziden de istifadeyi mucip olmaktadır.

Fıstık ağacı, sakız ağacının aşılamasından elde edilmekte. Sakız ağacı ise Samsondan Diyarbakır istikametinde şimaldan cenubu şarkiye doğru çizilen hattın garbinde kalan bil­umum dağlarımızda mevcut olmasına nazaran Türkiye, ziraatı için de istikbal itibari ile le çok mühimdir. Evvelce münhasıran Antep’e ve Antep civarında nihayet Pazarcık ve Halfttiye kadar ulaşmış olan fıstık mıntakası. sahasını tevsi etmekte ve Türkiye’nin her tarafında sakız aşılamak gayreti baş göstermiş bulunmaktadır.

Bu vaziyet te fıstığın ticaretiyle ve işlemesiyle alışmış ulan Antep için faydalı olacaktır. Bilhassa Antep’e yakın yer­lerin bu noktadan uyanması burada raünkeşiî olan fıstık tica­retini bir kat daha, artıracaktır.

Antep’in kendisi de fıstık ziraatini günden güne tevsi eylemektedir.

Fıstığın lezzetini Öğrenmiş olan Amerika, öğrenmekte olan Avrupa pazarlarında revacının artması fıstık ziraatini teşvik etmektedir. İzmir, Aydın, Denizli vilâyetleri, Malatya, Diyarbakır, Niğde dahi bu işe ehemmiyet vermeye başlamıştır.

Ancak bugün fıstık ziraati denince hemen Antep hatıra gelir.

Fıstık, az hafriyata muhtaç ve az emekle iyi mahsul verir. Teessüs etmiş bir fıstıklıkta arazi icarı dahil olmaksızın beher dönüm fıstıklığın raesarifi 1,750, hasılatı 12000 kuruştur.

Beher dönümden alınmakta olan bu hasılat fıstık ziraatinin ehemmiyetini bir kat daha gösterir. Fıstık ziraati, hububat ziraatinde mevcut olması lâzım gelen müteaddit çift veya yanaşma gibi vasi teşkilâta muhtaç değildir.

Bundan başka fıstıkların bulunduğu arazi alelekser fakir araziden ibaret olduğu cihetle büyük alâti ziraiye ve vesaiti muharrikeye muhtaç olmadığı gibi zengin toprakta dahi derin ve çok hafriyat mahsulün silkmesine sebebiyet verdiğinden bu vesaite ihtiyaç yoktu. Kullanılan vesait ekseriuya cuz vasıtalardandır. Fıstık ziraatinin bu iyiliği de masrafın azlığı ve hasılatı saf iyesinin yüksekliği itibari ile çok mühimdir, Antep vilâyeti sakız ağacı gayet mebzul ve kıymetli olan Pazarcık ve İslahiye kazalarına da sahip olduktan sonra fıstık ziraatı, fıs­tık ticareti ve işi burada gittikçe artacak ve ilerleyecektir.

Yal anı ağaçları aşılama kanunundan istifade etmekte

olan köylülerimiz gerek Pazarcık’ta ve gerek İslahiye’de bu hususta büyük faaliyet göstermektedirler. Yakın senelere kadar Antep’in mahsulü 2.5 milyon kilo olarak kabul edilirdi. Besni, Pazarcık, İslâhiye’nin iki üç seneden beri ileri götürdükleri aşıcılık işi bu miktarı bir kaç sene sonra bir kaç misline ye­tiştirebilir.

Fıstığın nebatattaki mevkii: (fıstık Pistachia Vera) dır. Adimetüttüveyç zatilfilkateyn nebatatının Pistachia fasilesindendir. Sakı boz renkte, nusğu sakızlı, dalları yana doğru dağınık, evrakı müdevver ve mütebadil kalın, meyve gözleri iri, yuvarlak olup bunlara karagöz tabir olunur. Sürgün gözleri sivridir. Çiçekler edimetüttüveyç ve hünsadır. Telkih bilâvasıta ve bilvasıta vaki olmaktadır. Meyvelerin kışrı haricisi lâhmî,kışrı dahilisi hasebidir. Kışrı haricisi ile kurutulan fıstığa kırmızı fıstık, bu kışır çıkarılarak kurutulanlara (kavlak fıktık) denir;

Bazı şeraiti havaiye, şeraiti maraziye ve fisiolojiye, muh telif senelerde ağacın fazla silkmesini ve fıs yapmasını mucip olmaktadır,

Antep’te tetebbü edilen bu şerait ileride kısaca arz edilecektir. Yalnız müellefatı ecnebiye ve bu hususa merak eden bazı ziraat mütahassısı arkadaşlarımın iddiasına ve evvelce köylüde mevcut olan kanaate göre fıstık çiçeği hunsa olmayıp süna iyyüssükna olarak kabul edilmektedir. Yani erkek ve dişi ağaçlar ayrı olduğu iddia olunmaktadır.

Fakat burada bunu iddia eden arkadaşlar dahi erkek ağaç bulamadıkları gibi, tecrit edilmiş bir çok fıstık ağaçlarının meyve vermesi şimdilik bizim müşahede ve kanaatlerimizi teyit etmektedir. Fıstık dökmesine ve fıstığın fıs yapmasına sebep olan şeyler de burada şöyle tespit edilmiştir:

1-İklim şeraiti: Fıstık fazla dondan, fazla kuraklıktan müteessir olur. Kış donları karagözü, bahar donları çiçekleri harap eder. Devam eden kuraklıktan ekserisi taşlık, kıraç zayıf ve kalkeri toprakta bulunan fıstık müteessir olur ve çiçekle iken silker, meyve yapsa bile çok miktarda döker ve fıs yapar.

2-Fisioloji sebepler: adimetüttüveyç olan bu nebatat çiçekte iken yağmurdan gubar talini silker, ekseriyetle fıs olur veya dökülür. Dolu bu çiçekleri için çok tehlikeli, şiddetli bahar sıcakları keza çok te’sirkârdır.

B) Kalemin icabı veçhile intihap edilmemesi; silkmesi çok. veya az olan ağaçlardan ayırt etmeden kalem atılması da buna sebep olmaktadır.

3-Marazi sebepler: Fıstıklarımızda nadiren külleme ve bazı serelerde çok miktarda (pas) vardır. Bu hastalıkların ilerlediği senelerde de fıs yapma ve dökme çok vaki olur.

Bu tetebbüata göre fıstık ziraatimizin islâhının başında kalemin hüsnü intihabı meselesi gelmektedir. Silkmeye mukavim, az fıs yapan ağaçlardan kalem almak suretiyle aşı tatibikı hasılat üzerine mühim miktarda tesir yapacaktır.

Diğer mütahassıs arkadaşların fikri de erkek ağaç miktarı artırmak ve İtalya’yı misal göstererek orada olduğu gibi yirmi ağaca bir erkek ağaç koymak hasılatın tezyidine yardım edeceği merkezindedir.

Her halde bu mevzuun Antep fıstık ziraati ve inkişaf etmekte olan Türkiye fıstıkçılığı için çok ehemmiyetle tetebbu edilmesi lâzımdır.

Şimdilik herhalde kalem intihabında itinakâr hareket etmek bize büyük faydalar temin edecektir. Fıstık hasılatını artırmak için bir taraftan sakızları aşılamak, diğer taraftan fıstığın haşerî ve marazî mücadelelerini ihmal etmemek lâzımdır. Şimdiye kadar fıstık tırtıl mücadelesi fıstıkçılarımızı izaç edecek bir mevzu idi.

O da son defa tetebbu ederek vazeylediğimiz usul dairesinde, yani kıştan itibaren köylülerin (dalak) tabir ettikleri fıstık yumurta paketlerini toplayarak ve ayıklamasına itina ederek külleme ve pasın olmamasına hizmet etmek, nihayet bu hastalıklar görülen yerlerde ziraat mücadele müdüriyetini haberdar eylemek lâzımdır.

Fıstıkçılığımızdan daha iyi randman alabilmek için fıstık ticaretinin inkişafa mütaallık tedbir ittihaz etmek lazımdır. Bunun için de (1) Halebin tavas şutunu ortadan kaldırmak Amerika’ya doğrudan ihracat yapmayı temin etmek, (2) Avrupa’dan müsati mahreçler taharri eylemek iktiza eder.

Fıstık yabanî sakızların aşılanması teksir edildiği gibi, fıstığı ekip sakız fidanı yetiştirerek ve bu fidanlar tarlaya dikildikten sonra aşılanarak, yalnız yabanî ufak sakız çalılarını tarlaya dikilip tir iki sene tımar ettikten sonra aşılayarak ta teksir edilebilir. Bazen da, yapıldığı gibi, bağ dikilen çukura fıstık danesi de atılır. Bağ büyüyünceye kadar sakız yetişir, aşılanır; bağ sökülerek fıstıklık elde edilmiş olur.

Bütün bu ahvalde sakızın tımar edilmesi, bir kaç dal üzerine dallandırılması, her sene piçlerin vurulması lâzımdır. Bu suretle kuvvetlendirilen dallara ancak aşı vurulabilir. Büyük yabanî sakız ağaçları da aşılanmadan evvel ayıklanır. Dallanır.. Budanır., münasip dallara aşı tatbik olunur.

Fıstıklığın sürümü: Derin hafriyat fıstığın dökülmesine sebep olur. Toprağı derin olan tarlalar iki , demir sürülür, kıraçlar bazen iki demir hafifçe sürmek, bazen yalnız dipleri kazmalanmakla iktifa olunur.

Timan: Kökten süren piçler ayıklanır, kazmalanır, sık dallar seyreltilir, hava nüfuzuna ve cereyanına müsait şeklinde dallandırılır.

Hasat mevsimi: Fıstık salkımları (cumbalar) kızarıp içi dolduktan sonra Eylülün son haftasından itibaren hasat başlar.

Hasadı, cünhaları el ile koparmak veya değnekle çarparak yere düşürmek sureti ile toplanır, üzüm kurutmasına mahsus olan yer gibi hazırlanmış olan sergi mahalline naklolunulur.

Sergi mahalline boşaltılan yük içinden dal parçaları, salkım çöpleri, yaprak parçaları, boş salkımlar veyahut salkım içinden ayrılan ve kışrı haricisi sarı olan fıs (içi boş) daneler yüzlenerek alınır. Sekiz on gün sergide kalan fıstık kurur ve toplanır.

Kışrı hariciyesi sarı olanlar da ayrı serilir; bunlar içinde kısmen de içli veya zayıf içli olanlar bulunur ki bunlara (boz) tabir olunur. Boz içinde yüzde beşten yirmi beşe kadar iç bulunabilir.

Burada kurutularak, ayrı olarak (boz fıstık) ismiyle piyasaya sevk olunur.

Fıstığa arız olan haşereler

(1)Fıstık göz kurdu:

(2)Hytropterum grilloides

(3)Fıstık iç kurdu

(4)Capnodis carbonifera Fıstığa ariz olan emraz

(1) Püccınya graminis

(2) Erysi beae’dir.

Bağcılık

Antep, her zaman şöyle anılır: «Gideceğin Antep yiyeceğin- pekmez...” Antep ile pekmez, Antep ile üzüm tevem tutulur. Harpten evvel Antep kazasında 2 milyon etrafı şehirde, 2 mil­yon köylerde olmak üzere (4) milyon kütük, 4 milyon tiyek bağ mevcut idi. Seferberlik ve İstiklâl harbinde bilhassa etrafı şe­hirdeki bağlar yarıya tenzezzül etmiş bulunuyordu. Antep istilasından itibaren devam eden faaliyetle yine etrafı şehir eski vaziyete yaklaşmış; Köylerde ise eskisine nispetle ehemmiyetli tezayüt meşhut olmakta bulunmuştu.

^Vilâyetin Kilis ve Nizip kazalarında da bağcılık faaliyeti çoktur. Kilisin toprağı derin ve münbit ve bağları da diğer kazalara nispetle verimlidir.

Yeni kazalardan Pazarcık’ta bağcılık henüz münkeşif değildir. Bir kaç köy istisna edilirse diğerlerinde bağcılık yoktur. İslâhiye’nin dağ köylerinde ve Hasa nahiyesinde bağcılık mev­cuttur ve ilerlemektedir. Dağ köylerinin havasının mutedil ve rutubetinin fazla olması buradaki bağcılığı her gün ileri götürmeye müsaittir.

Nur dağı eteklerinde eskiden çok kıymetli bağlar yetiş­tirildiği ve bunlardan nefis şaraplar imal edildiği tetkikat esnasında görülmüştür. İslahiye köylüleri de bu geçmiş tecrübeleri göz önüne almak, ve bu günün ihtiyaçlarını karşılamak üzere bu işi ilerletmektedirler.

Üzüm nevileri: Antep’te bağcılığın derecei inkişafına ve Antep’in bağcılığa olan istidadına en mühim delil üzüm, nevileridir. Antep’te (42) çeşit üzüm nevi tadat edilir. Bunların mühimlerini berveçhi ati arz edelim:

Ak üzümler: Dökülgen, Azezi, Dımışkı, Tahannebi, Kabarcık, Muhammediye, Ak besni, Ak humusa, Keçi memesi, Yediveren beyaz, Çekirdeksiz, Nebi dede...

Karcı üzümler: Sergi karası, Tosbağa karası, Seyrek salkım kara, Yediveren, yumuşak humusu, humusu, Külefi, Deve gözü, Ekşi kara.

Bunlardan yemeklik olanları: Tahannebi, Kabarcık, Dökülgen, Dımışkı, humusudur.

Kurutulan üzümler. Kara üzüm,. Dımışk:, nadiren Dökülgen Humusu.

Şire ne pekmez yapılan: Dökül gen, Azezi

Yaş olarak sarf ve ihraç edilen: Humusa

Hevenklik olarak kullanılan: Dökülgen ve Humusudur.

Antep’le bağ tesisi: Bağ çubuğu dikilecek yer ister düzde? ister arızalı arazide bulunsun evvelâ yazılır yani yekdiğerini amuden kat etmek ve araları 4-5 metre olmak üzere sabanla bat çekilerek çizilir, Yekdiğerini görmeyen noktalara filoma makamında bir çubuk veya bayrak tabir olunan bez barçasını havi bir değnek vazolunur. Çift istikameti bu suretle doğrudan şaşırtılmamış olur.

Murabbalara taksim edilmiş olan arazide batların tekatü noktalarında çukur eşilir. Çukurun derinliği 30-50 santim olur

Bu tarzda eşilen çukurlar ekseriyetle şimal, cenup istikametinde daha enli bir mütevaziilmustatilâtı andırır. Bu çukur­lara evvelden hazırlanmış olan çubuklar dip tarafları şimal istikametine gelmek üzere gömülür. Topraklanır, tepelenir, üst tarafı gevşek bırakılır.

Bu suretle dikilmiş olan bağın hat araları sürülür, sürerken ocakların tepelenmemesi ve kaybolmaması maksadı ile ocaklara ariyeten birer işaret konulur. Bilahare sürülmeden evvelki toprak hizasından biraz aşağıdan bağ çubuğunun ocakları kesilir ve sürmeğe devam olunarak baran kaldırılır.

Bu çift emeğinden o sene hem bağı gövertmek, hem de içerisine kavun, karpuz, hayran kabağı ekmek sureti ile bir aralık ziraatı yapılır. En iyisi yapmamaktır.

Bağ sürüp çıkmağa başlar başlamaz üstüne (evcik) çatılır. Evcik taştan yapılan ufak sipercikten ibarettir. İyi tabaka taşı bulunursa iki taş yanlara bir de arkaya olmak üzere ihram şeklinde çatılır. Bu gölge sayesinde ocağın rutubeti kaçmaz ve tenebbüt ziyade olur. İkinci sene evcik yıkılır, çapalanır, tekrar yapılır. Sürmeğe devam olunur.

Üçüncü sene artık evcik. yoktur, çapalanır, sürülür, hasılat bulunur. Bağ sürümleri baran edilirse çok müfit olur. Erken büyür.. Genç iken mahsule yatar.. Yoksa her sene bir çok ocaklar kuruyarak bağın işini güçleştirir.

Dördüncü sene budanır şekil verdirilir; bu sene oldukça mahsul da alınır.

Böyle genç yaştaki bağlara (yenice) derler.

Bağların budam şekilleri muhteliftir. Karalık ve dımışkı, humusu karakol yatırmak sureti ile, dökülgen, kabarcık vesaire de parmak ve çubuk bırakmak sureti ile budanır.

Antep’te yazlık budam ihtiyacı yoktun

Üzüm idrak ettiği zaman kesilir, maksada göre kurutulur ve şire edilir.

Bir dönüm bağın vasati masrafı 8 lira, hasılatı 12 lira kadar tahmin edilmektedir. Fakat masrafın kısmı azamisi bağcının kendi emeği olduğundan bir bağ, masrafının takriben bir misli kadar da kâr bırakabilir.

Bir dönümden alman hasılat 800 kilo yar, 160 kilo kuru üzümdür. Kilis bağlarının hasılatı bundan fazladır.

Üzüm kurutma usulleri açıkta, ekseriyetle kül suyu, kısmen de potasla yapılır

Üzüm imal olunan maddeler:

Pekmez: Her tarafça tanınmış olan Antep pekmezi Antebin dökülgen üzümünden yapılır. Üzüm ezilir, tasir edilip, kireç­li toprakla bir defa kaynatılarak posası ayırt edilir. Badehu iyice pişirilir. Kıvama gelince kaplara alınır.. Büyük masara kazanlarında eski pekmez mayası konarak iyice çarpmak sureti ile mayası aldırılır, temiz gaz tenekelerine doldurulur. Orada mayalanır rengi açılır, donar, piyasaya sevk edilir.

Basdık, saçtık: Bu suretle pişirilen şirenin içine lüzumu miktar nişasta çalarak ve karıştırarak basdık imal olunur. Bas­tıklar mala tabir olunan tahta aletlerle temiz bezler üzerine serilir. Orada kuruduktan sonra soyulur. Münasip miktarda dürülür (basdık çuhası) denilen hale getirilir.

Bastık kaynatmakta iken veya inca bulunduğu zaman, iplere geçirilerek bir değneğe düzülmüş olan fıstık, badem, ceviz içleri, değneğin iki ucundan iki kişi veya kadın tarafından tutularak kazana batırılır; çıkarılır. Biraz kuruduktan sonra tekrar batırılır; bu ameliye 5-7 defa tekrar edilerek artık kurumaya terk olunur. Kuruduktan sonra değnekten dallar koparılır, üzerine nişasta serpilir ve kabına konularak piyasaya sevk olunur.

Basdık ya cevizle doğrudan sandeviç (dürüm) edilerek yenir.. Yahut daha iyisi ufak kesilerek, içerisine fıstık ezmesi, şeker, karanfil; ceviz ezmesi, şeker, karanfil konularak ve nüsha şeklinde sarılarak nüsha olarak satılır ve sarf edilir.

Tarhuna: Pişirilmiş olan şirenin içerisine (çiy simit) yani ince çekilmiş buğday atılarak iyice kaynatılıp tarhana elde edilir.

Tarhana kaplara konulunca hemen pelteleşir, bıçakla main veya mustatil şeklinde kesilerek iyice kuruttuktan sonra muhafaza ve sarf olunur.

Şire üzümünden diğer suretle istifadeler

Üzüm ezildikten ve süzüldükten sonra üzerine su atılarak bir miktar şekerli su daha elde edilir. Bununla da turşu kurulur; sirke imal olunur.

Çöp sirkesinin hamızıyeti fazladır.

Üzümün geçginine (tah) tabir olunur. Üzümü geçiren amiller ekseriyetle ıhtımar mikrobudur. Zedelenmiş üzümler bilhassa tah yapar. Şirenin temiz ve beyaz olması için bu (tah) üzümden ayrılır. Ayrıca tasir edilerek elde edilen şire ile pekmez yapılır ki buna da (tah pekmezi) denir. Tah pekmezi intiva eylediği hamız ve seker nispetine göre müferrihtir. Tahin rengindedir; ayrıca satılmaktadır.

Antep üzümleri, imalâtı külliyede dahi yüksek hassaya maliktir, bilhassa kabarcık üzümünün rakısı çok nefis olur. İçkiler İnhisar idaresi Antep üzümlerini tercihan almaktadır. An­tep siyah üzümlerinin yıllanmış şaraplarını dünyanın her tarafında bulmak güçtür.

Antep bağcılığı her türlü mühlik emrazdan salimdir. Burada ne mildiyu ne de müstevli külleme hastalığı vardır. Üzümlerin nefasetinin bir sebebi de budur.

İlkbaharı yağışlı giden senelerde nadiren öz içi yerlerde, hava almayan çöksek mahallerde bir kaç tiyekte (kütükte) külleme asarı görülse bile diğerlerine sirayet ettiği ve ki değil­dir. mildiyu afeti buraya hiç uğramamıştır. Dünyayı tehdit eden ve her tarafta afet şeklini alan floksra dahi yoktur.

Bağlarımızda bilhassa Kilis’te ve Antep’in bazı mıntıkasında bağ göz kurdu (tno) haşresi ile agrostis denilen ve oldukça ziyanı görülen haşereye tesadüf edilmiştir.

Bunlardan İno ile mücadeleyi gıfır vasıtası ile telâfi etmek ve zamanında mücadelesi yapılmak üzere (agıostis) lerin önüne geçmek te gayet basittir.

Hülâsa mahsule, mahsulün nefasetine zarar ve basar verecek bir müessir olmadığı, iklim ve toprakta bağcılığa son derece müsait olduğu için Antep evvelden bağcıdır ve daima bağcı olarak kalacaktır.

Zeytin

Vilâyetin Antep, Kilis, Nizip kazalarında ehemmiyetli zey­tin mahsulü veren zeytin ağaçlarımız da muhtelif seneler bura­ların yüzünü güldüren kıymetli bir mahsul ve sanat ağacımızdır.

Nizip kazasının harekâtı iktisadiyesinin üssülesası zeytindir. Zeytin senelerinde burası bir bayram geçirir. Alış veriş, iş ve kazanç çok olur. Zeytin mahsulü olmayan senelerde Nizip’te umumî bir durgunluk, işsizlik, alış veriş yokluğu, büyük yoksulluk hüküm sürer; az çok Kilis’te böyledir. Antep bu noktainazardan üçüncü kalır.

Bunun sebebi, zeytin zürra için bir kazanç men baldır; reçberler devşirir, Tasir fabrikalarında çalışır.. Kasabada herkes zeytin ve sabun üzerine alış veriş yapar; sabuncular daha evvelden para vererek zeytin ziratinin, zeytin sahiplerinin ih­tiyaçların] karşılar. Hülâsa zeytin senesi her şey yolundadır. Masereci kazanır, sabun fabrikaları çalışır, amele iş bulur. Ektı- ci mahsulünü satar.. Bu seneler para harekette ve iş mevcut olur.

Zeytinlerimiz normal senelerde iki senede bir iyi mahsul veri»; mahsul olmadığı senelerde de yine mahrum bırakmazdı. Fakat 931 den itibaren üç seneden beri kuraklık tesiri ile zey­tinlerimiz hasılat verememiştir. Hatta geçen sene Kilis’te, Nizip’te birçok ağaçlar kurumuş, bu sene de ancak % 10 nispetinde mahsul alınabilmiştir.

927 de 2,660 ton, 928 de (80) ton, 929 da (2800) ton, 930 da (700) ton zeytinyağı alındığı halde ondan sonraki seneler mahsulsüz geçmiştir. Bu sene (300) ton kadar tahmin edilmektedir. Bir ağaçtan vasatı 4—5 kilo yağ hesap edildiğine göre bugün (560000) ağaç mevcuttur.

Bu ağaçların bazıları çok nankör şerait altında yetişmek te olduğu da nazarı itibara alınırsa zeytin ağacı mevcudunu (700000) kabul etmek mübalağalı olmaz.

Antep vilâyetinde zeytincilik inkişafı ovalarda durmuş­tur. Fakat hayat ve iktisadiyat bu işi kamçılamakta ve zeytin ziraatını, muhtelif veçheden sanayileştirmek suretile hu ziraattten istifade yolunu göstermektedir.

Zeytinlerimiz fena devşirilir fena ambar edilir; yağ çı­karma şeraiti yolunda değildir.

Bu yağlar, kısmen acı yağdır, ancak sabun imaline elverişlidir Hayat ve sıhhat için elzem olan ve Antep’te son zamanlarda sarfiyatı artmış bulunan tatlı zeytin yağma ihtiyaç vardır. Ye­şil ve siyah zeytin konserveleri çok aranmaktadır. Bunlar uzak yerlerden Antep’e getirilerek çok pahalı satılmakta olmasına rağmen bizim zeytinlerimizden bu hususta yeşilinden bir mık- dar istifade edilmekte fakat siyah zeytinden kafiyen konser­ve yapılmamaktadır.

Binaenaleyh Antep zeytinciliğini bu noktada tenkit etmek lüzumludur.

Fakat Antep’in zeytinciliği zaman geçtikçe çok inkişaf göstermektedir.

Antep’in İslâhiye kazasında akıllara hayret verecek derecede sık ve mebzul, dağları tutan yabanî zeytin ağacı vardır. Akdağ, bu noktai nazardan en zenginidir. Hattanlı, Kerküt Tandırlıya kadar çıkıp Fevzipaşaya kadar gidilecek olursa Akdağ ve ona bitişik silsile üzerinde tükenmez yabanî zeytinimiz vardır.

Buraları kuraktan müteessir değildir. Akdeniz’den şarkı şimaliye akan bütün sisli ve rutubetli hava bu dağları her gün ve günün hiç olmazsa on saatinde rutubeti ile beslemektedir.

Buraların açılması ve aşılanması ile Antep zeytinciliği şimdikinin on misli olacaktır.

Şimdilik zeytinlerimizin yekûn kıymeti (120) kazan yani (600) ton sabundur.

Antep’te zeytin, bağ tesisi gibi ocaklara dikilir. Ocaklara dikilen gözlü ve üzerinde ufak çubuk bulunan (tosbağa) tabir olunan bir nevi ökçeli çeliktir.

Bağ gibi sürülerek yetiştirilir. Üç dört sene çalı halinde bırakıldıktan sonra budanır.. Aşılama yoktur.

Zeylin Kânunuevvel ortası ve Kânunusani iptidalarında idrak eder ve o zaman hasat edilir.