Yurt gezisine çıkan; Ankara, İstanbul, İzmir Üniversiteleri profesör ve Doçentlerinden 27 kişilik bir grup 1960 Eylûlunda şehrimizi de şereflendirdiler. Türk Kültür Derneği Gaziantep şubesi, bu yüksek tahsil öğretim üyeleri şerefine Tüccar Kulübü salonunda bir çay ziyafeti verdi. (Gaziantep Yüksek Tahsil okutma ve Kültür Derneği) Yönetim Kurulu olarak bu ziyafete biz de çağrıldık. Bu şölen bir aydınlar topluluğuydu.

Toplantıda genel konuşuk başlamadan önce, her profesör veya doçent, ayrı masalarda grup grup, davetlilerle konuşuyor ve Antep hakkında özel bilgiler alıyorlardı. Bizim masada biz de birkaç arkadaş; Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi tarih profesörü Halil İnalcık ile sohbet ediyorduk.

Söz döndü dolaştı, Avukat Cemil Cahit Güzelbey ile benim; Gaziantep Müzesi’ndeki 170 defterden ibaret 450 yıllık Antep Şer’iye Mahkemeleri Sicillerini 2 yıldan beri eleştirmeye başladığımıza geldi.

Gaziantep tarihini aydınlatması bakımından çok önemli olan bu tetkik sohbeti branşı; olması dolayısile profesörün dikkatini çekti ve aramızda şu karşılıklı konuşma başladı:

Prof. - Antep Şer’iye Mahkemesi Sicilleri’nin metinleri Türkçe mi, Arapça mı?

Ben - Türkçedir. Arapcası devede kulak.

Prof - Bende vaktile Bursa Şer’iye Mahkemesi Sicillerini tetkik ettim. Onlarda da Türkçe devede kulak. Hemen hemen hepsi Arapça. Halbuki hiçbir Arap ülkesile da sınırdaş değil.

Ben - Gaziantep, Türklüğün ileri karakolu ve kalesidir. Asırlarca Halep vilâyetinin livâsı, kazası olarak idare edilmesine ve Suriye ile hem hudud olmasına rağmen, Arap harsını Arap Kültürünü, sınırdan bir adım içeriye attırmamış, kaleyi fethettirmemiş, her zaman dilile, sicilile, geleneğile Türk oğlu Türk olarak kalmasını bilmiştir. Bu şehirde tek Türk Suriyeliden başka Arapça bilene rastlıyamazsınız. Antep, yalnız Araplar değil, Fransızları da Antep de barındırmamış; Birinci Cihan Harbinin galibi o muazzam Fransız Ordusu ile de topsuz, tüfeksiz 11 ay vuruşmuş ve Fransızları da Antep’ten atmıştır.

Brav: Bu Gazişehri görmekle duyduğum sevinç sonsuzdu.

Dağınık sohbetler bitti. Bir araya toplandık, karşılıklı genel konuşmalar başladı. Bu da sona erdi. Hazırlanan sofrada profesörlere yerli ürünlerimizden çeşitli taze üzümler, taze fıstık, Anteb’in ünlü baklavası ikram edildi. Saat 19’da dağılırken, profesörün arzusu üzerine ben ve Cemil Cahit Bey onu aldık, müzeye götürdük, hepsi muntazam ciltli 174 defterden ibaret sicilleri de ana yerinde gösterdik ve vedalaşıp ayrıldık.

NOT: Bursa Şer’iye Mahkemesi Sicilleri metinlerinin Arapça oluşunu, Cemil Cahit Güzelbey, Bursa, Osmanlı padişahlarının paytahtı olduğu devirlerde devletin resmî dilinin Arapça ve Farsça olduğundan ileri geldiği ile izah etmektedir. Bu da bir ihtimal.

Şakir Sabri YENER