Saroyan’ın unutacağını sanmadığım Gaziler şehri Antep.. Bakırcılar, dokumacılar, tarifsiz bir hızla gelişen sanayi, caddeler dolusu kitapçı dükkânları, kitapçı dükkanlarında Saroyan’ın kitapları. “En iyi hikâyelerimi Mehmet Fuat seçmiş” diyen yazarın Gaziantep’te çok üstün bir sevgiyle karşılanması. Bütün bunlar üstüste çekilmiş fotoğraf gibi...

Saroyan Türkiye’yi unutmayacak. Bitlis’i hiç unutamayacak. Gaziantep’i unutması diye de sanırım bir şey olmaz.. Türkiye’yi unutamayacak, zira her sanatçıya nasip olmayacak bir ilgi ve sevgiyle karşılandı buna şaşırdı bile... Bitlis ise Baba Ocağı, Gaziantep’in o arı gibi insanlarını kim unutabilir? Alın terinin; dürüstlüğün, içtenliğin, çalışkanlığın semeresini gören, daha da görecek olan, Gaziantep için “Bir gün gelecek bu şehir Türkiye’ye ışık saçacak” diyen Saroyan’ın gazetedeki resmini gören ortaokul ikinci sınıf öğrencisi gazete satıcısı Ali Özkurt uzanılan parayı elinin tersiyle itti “İstemez, ağam, istemez. Bu bizim misafirimiz...”

Bu Saroyan için öykü konusu idi…

Gaziantep’te öğle üzeri yemek yerken Saroyan “Bir piyes yazıp sana göndereceğim” dedi. “Bu piyesin, şimdiye kadar yaptığım işlerin en büyüğü olmasını istiyorum, Allah yardımcım olsun, inşallah başaracağım...”

Türkiye’de kentte, köyde, her yerde halkımızın kendisine gösterdiği yakınlığa bir “şükran borcu” olacağını sandığım bu piyes’in gelirini de “Okul” için bırakacak olan ünlü yazarın ilk defa gözünün yaşardığını o an gördüm... Sonra O’nu Gaziantep’ten yolcu ettim.

(Cumhuriyetten)