Sayın dinleyicilerim!

Burası Gaziantep şu anda asma köprünün şehir girişindeki ayaklarının altında bulunuyorum. Ben TRT röportaj ekibinden Oktay YÜKSEL size bu muazzam dev eser için Gaziantep halkının düşündüklerini halkın ona karşı duyduğu hisleri aksettirmek, köprü ile olan izlenimlerini duyurmağa çalışacağım. “

Şurası bir hakikat ki, halk akın akin köprüye koşuyor. Sanki 225.000’lik şehir halkı köprünün etrafına etten kemikten bir kale gibi kenetlenmiş bayram yapıyorlar.

Sayın dinleyicilerim, mesleğim dolayısiyle çok şehir gezdim, çok yerlerde röportajlar yaptım ama böyle bir manzarayı hiçbir yerde görmedim. Otomobil lastikleri at arabaları, otobüsler, taksiler, motorsikletler kervan dizileri halinde akın akın köprüye geliyorlar Şahane bir açılış merasimi bu... Bilhassa şu at arabaları çok hoşuma gitti, lastik tekerlekli. Tahmin ederim binmesi çok zevkli, aslında üstleri açık yük arabası. Ama şimdi kadınlı erkekli çocuklu ailelerle dolu. Bu araba konyovlarından darbuka sesleri, şarkı, türkü nağmeleri geliyor. Birde

"yaaah yaaah yaaaaa yah!"diye erkeklerin haykırmalarını, akabinde de kadınların “li li li” diye cevap vermelerini duyuyorum. Herhalde bu sesler onların sevinç naraları olacak.

Evet, şu anda karşımda bir aile var. Köprünün payandalarından birinin gölgeliğini seçtiler. Kadınlar yere kilim ve şiltelerini seriyorlar. Yanlarında ihtıyarlarıda var. Bir mindel koyup onuda oturttular. Erkekler ağırlıkları yere bırakıp köprü korkuluğuna dayanarak suları seyre başladılar. Kadınlar ocağı yakıp su koydular. Bu arada bir şeyler de ayıkladıklarını görüyorum. Anlaşılan yemek hazırlığı içindeler. Gelin isterseniz, sizleri de bu aile ile tanıştırayım:

— Merhaba Beyamca, Merhaba Hanımefendiler! Ben TRT röportaj ekibinden Oktay Yüksel. Acaba köprünün yapıldığına memnun oldunuz mu? Radyomuza bu hususta neler söyleyeceksiniz?

BİRİNCİ KADIN (Gelin):

– Babam o hem ihdiyar hemin de akraz siznen hanek edemez. Aha, benim herifi çarıym da ona sölen ne söleyciyseez.

— Kadir, Kadir!... Gelsene kele

BİRİNCİ ERKEK:

— Buyrun efendim, hoş gelmişeez.

SPİKER:

— Efendim, ben TRT için röportaj yapıyorum. Köprü hakkındaki düşüncelerini öğrenmek istemiştim. Mikrofona biraz daha sokulup da teype sesiniz iyice kaydolsun.

1. ERKEK:

— Yorum, ne deym. Çok eyi oldu bu körpü insanın bakdıkça bakası geliy. Memleketimizin ilerlemesi uçun eyi düşünmüşler.

2. KADIN:

— Ne dey kele baa da annatsana...

1. KADIN

— Aman deze naader de meraklısın köprüyü sevdeez mi, dey... la Cengiz, Maarrem, gelip bakayım şurıya, yidiken yıkılasıcalar... Suya düşücööz şimdi. Hep burnumdan getirmeliseez benim.

SPİKER:

— Akıyorum, piknik yapmaya gelmişsiniz.

1. ERKEK:

— Cık, sahre yapmağa geldik.

SPİKER:

— He evet, zannedersem aynı şeyi söylüyoruz. Ne yapacaksınız ne yiyeceksiniz? Bu gelişiniz köprü ile münasebeti ne?

2. ERKEK:

— İradocu olum. Ben bunların ammisiyim. Bizim Gaziantep’imizin âdeti bu yanı... Ne zaman böök bi eser yaplır, yenilik ortaya çıkar; millet hep onu görmiye hem de sahre etmiye gelirler. İyi hatirlerim, mesela, Nakıp Ali sineması açıldınnda da millet sinamıya köfte leençeleriynen, şireleriynen getti. Demiryolu açıldında da çıkınını gapan simidini torbıya dolduran istasyona daldı. Bu sefer de beyle işde, görüyn... Yenilenmeyi ilerlemeyi halkımız sever, bayram yerine dönderir.

SPİKER:

— Çok teşekkür ederim amcabey... Hakikaten şu birkaç cümleniz ile halkımızın köprüye olan hislerini sevgilerini, yeniliğe olan aşklarını açıkladınız. Peki ne yapıyorsunuz onu da öğrenelim.

GELİN:

— Gardaşım, aha şu bacımın leençenin içinde öfeledeği yaalı küfde Antebimizin menşur yimee. Şu satılın içinde eşgili var, acir, biber, sarmısak, goruk, balcandan yapılma. Şu gaynıyan da maş, piybaz yapıcık. Şu çıkının içinde pertokol var. Havıç, nar daha ne sayayım... Gaynanam dolma yapak dediydi de bizim herif” Daha dün dolma yidik eşik, böön acı beyle edek. Açık hava nasıl olsa” dedee uçun soframız fukara işi bu defa.

SPİKER:

— Çok güzel hanımefendi. Pekiy, küçükler! Sizler ne yapıyorsunuz bakalım?...

1. ÇOCUK:

— Ben ders çalışıym ammi Babam ders çalışmadan oynamak yok, dedi. Dersi bitirip…

SPİKER:

—Dersi bitirip oynayacaksınız

1. ÇOCUK:

— Evet

1. ERKEK:

— Çok yaramaz ammisi. Beyle masim masim durduklarına bakma. Bu çeletlenen adamı asgere bile almazlarmış, deemi?

SPİKER:

— Yok canım, maşallah çok zeki çocuklar.

1. KADIN:

— Aman ammisi, bi ettiklerini görsen. Yüreemi dalap dalap dönderiyler. Daha dün haznaya çıkmış, lombanın içindeki gazyaanı içmiş Cengiz zabanisi... Yoort yidirdim de töhü töhü öksür öö zornan geçti.

SPİKER:

— Demeyin, hangisi yapmış bunu?

1. Ah şu böök deve. Öteeni de müzevirley. Evde yapmadıklarını goymeylar.

SPİKER:

— (Bir duraklamadan sonra) Beyefendi, bu hiç konuşmadan bize bakan sizin pederiniz galiba. Neden konuşmuyor hasta mı?

1. ERKEK:

— Benim bobam, memur bey. Acı birez akrazda...

SPİKER:

— Akraz mı, ne yani?...

1. ERKEK:

— Duymaz demek.

SPİKER:

— Haa, sağır...

1. ERKEK:

— Evet efendim.

SPİKER:

— Şu han’fendi de sizin anneniz galiba.

3. KADIN:

— He olum. Aha bu benim olum, bu da benim herif. Günden güne eriy. Şimdi bi de yelpik oldu. Bu hasdelikten sonra dafar etmez amma Allah geçinden versin gene...

SPİKER:

— Demek siz onun karısısınız. Maşallah, ondan çok genç görünüyorsunuz.

3. KADIN:

— Allah ömrünü uzun ede olum. Amma benim canlı durdooma bakma. Beni bu olanların çılgısızlıklarıynan herifin codarlığı yıktı. Sen de bizi genç görme. 60 yaşını aşığım zaar...

GELİN:

— Kele ana sen de gendini cip ihtiyar ediyn. Utanmasan 70-80 edip bırakıcın.

3. KADIN:

— Yok gizim yok benden geçdi artık. Nen, Minever dezen söylemez mi; böök garda ikimiz de 10-12 yaşlarında cahalmışık. Garsamba yapar, yir, etrafı seyredermişik taadan. Yumma Gari Antep harbinde beni gucaklayıp marıya algetteni sööler.

2. ERKEK:

— Memur Bey olum, işde bizim avratlar beyle. Bi yaş hanneee oldo kimi Allah yırageyliye durmasını bilmezler. (Gülüşmeler)

3. KADIN:

— Şükriye, kele bi dene sıkımı yap da verek herifceeze Dışarılar çok sever köfdemizi. Gurban verene ne de akıllı oolanmış. Bizim zebaniler de okusa da adam olsalar acı navar!...

2. ERKEK:

— He ya!... Buyur oolum. Köfdemizin bi dadına bak. Memet ayran da getir bi tas. Aha çömçe orda Ayran gaşınız necoldu?

SPİKER:

— Çok teşekkür ederim. Fakat zahmet ediyorsunuz.

1. ERKEK:

— Yog ağam yok. Zahmet olacak navar? Allah hayrini vere senin. Torpadak gürpedek eyi olur, yi yi...

SPİKER:

— Çok lezzeli olmuş, elinize sağlık diyelim ve daha fazla rahatsız etmeyelim sîzleri. Hoşça kalın.

(Güle güle sesleri)

ARA MÜZİĞİ

2. KISIM

SPİKER:

— Sayın dinleyicilerim, şu anda karşımda bana doğru gelen üç çocuk görüyorum. Gelin onlara da soralım köprü için ne diyorlar? yaşları 10-12 civarında En büyükleri uzun, ötekiler kısa pantolon giyinmişler. Saçları umumiyetle kısa kesilmiş. Fakir fakat temiz giyimli çocuklar.

— Şey, çocuklar sesinizin radyoda çıkmasını istiyor musunuz? Size bir iki soru sorayım da cevap verin bakalım.

1. ÇOCUK:

— Buyur Ammi!

SPİKER:

— Buraya ne maksatla geldin?

2. ÇOCUK:

— (Ağlar gibi konuşur) Ammi, vallah biz bi şey yapmadık Acı köprüye bakıcıydık, yasaksa aha gediyk.

SPİKER:

— Yok evladım yok! Kaçmayın! Durun!... Ben size bir şey demiyorum. Daha güzel... Sesiniz çıkacak radyoda.,.

1. ÇOCUK:

— Ötekileri azarlar) la pezevekler dursanaz. Ne ötleklik ediyseez Ammi bize bişey demeykine... Buyur ammi, sen onnara gulaasma. Biraz sona gelirler.

SPİKER:

— Niye çok korkuyorlar öyle.

1. ÇOCUK:

— Biz galaaltmda otururuk Galaya çok çıkar Bekçi Süleyman Aağayı çok gızdırırdık, dığıl dığıl döndürürdük onu. Onun uçun bizim olanlar gaçmaya kaktılar senin üstümüze geldeeni gördükleri kimi… Eski alışganlık taman.

SPİKER:

— Buraya ne maksatla gelmiştiniz?

1. ÇOCUK:

— Böök bi körpü acı şeyle bi yeriyek bakak dedik.

3. ÇOCUK

— Birazda çimiciydik.

1. ÇOCUK:

— La hössene, taman iradodan sesimiz çıkıcıymş. Baban duydoo kimi seni hış eder taman...

3. ÇOCUK:

— Ammi, ey de acı sesimizi deeştir de söölet iradodan. Babamız bizi döver soona.

SPİKER:

— Neden kızar size?

1. ÇOCUK:

— Boğulorsooz dey gorkar. Onun uçun biz de his gediyk. Allebende azmi çimdik. Annadıkları zaman sumamıza beraber kötee yirik ...

3. ÇOCUK:

— Biz de annamasınlar diye, yüzümüzün parlaklığının geçmesi uçun torpaknan poduralamıya başladık. Bu sefer de tumanımızın bozarmasından, çamur renginden bizim çimmiye gettemizi örgenmeye başladılar.

1. ÇOCUK:

— O zaman biz de gara renkli tuman geyip gediydik

3. ÇOCUK:

— Gene annadılar. Bu sefer de saçımızın deeşik duruşundan

SPİKER:

— O zaman ne yaptınız? Mikrofona biraz daha yanaşarak konuşun.

3. ÇOCUK:

— O zamanda mı? Bizde eve gelir gelmez başımızı musloon altına dayayıp yumaya başladık Onnar da şimdi ıslattılar sanarlardı

SPİKER:

— Peki, babanız yüzmeye gittiğinizi anladı, ne yapar size?

2. ÇOCUK:

— Daha neetsin ammi, döve döve öldürür.

1. ÇOCUK:

— Sa noliy la! Senin baban demir yolda çalışiy Gırk yılda bir eve gelir. O da bişey demey zaten.

2. ÇOCUK:

— Amma benimde anam var ya, gaç dafa üsdümde demir gaşığı gırdı sobanın Siz ne bileceniz

1. ÇOCUK:

— Son zamanlarda babam yeni bir usul buldu. Bizim çimmiye gettimizi örgendeekimi dorgu bodruma hallâ hapis! Bi iki saat içerde galıyk, İlk dafa çifçinin harafına gettemizde yapdıydı Gardaşım hani güççük ya, aalamıya başladı. Ne de olsa garanlık yer Bi güççük taası var, belbetli. Bi de tahda gapısı va, ordan hiç aydınlık gelmey. Bi bakdım, biraz soona anam ğapıy açdı aalıyan Halil’I çıkardı La, babeyn aneyn sinine! Bu ne iş oo!... Heç olmazsa o varken yerenlik edip ötürüydük. Başladım aalama numarası yapmaya Arada sırada durup dinneydim, ne yapıylar, geliyler mi dey... Belki sesimi duymamışlar dedim, elimi boru kimi ettim. Yok yorum, yalan eyi del o gün mercimekli aşmı ne bişirmişlerdi, gaşık, tas sesleri geliy, yimek yiyiyler heç benim uçun ses seda yok. Bi de bakdım ki anam baa sesleniy yokardan.

- “Heç boşuna aalamıya çalışma. Baban gelenader seni çıkarma yok.”

İno la babam gelse, çık deselerde çıkmam artı Bi de kötek yime var işin içinde, laklakı şakşakı, gülme sesleri geliy millet gendi aleminde canım. Aha bu erzigırık da (tokat sesi) ba, “hömmücü geliy, seni yiyci” diye baa polim yapıy

Lan amanin deym tokul deym olmey Çimmede insanı naader acıkdırırmış, ey yareden Allah! Garnım acından ölüydü o gün

Neyse ammi başını argıttım ha... Ayıpmı ediym yoksa?

SPİKER:

— Yoo... Katiyen bayağı entresan şeyler.

1. ÇOCUK:

— Orda zahre sandığının üstünde ev ekmee vardı. Bi maşraba da su...

SPİKER:

— Ne, nasıl ekmek o?

2. ÇOCUK:

— Hanı, evde yaparlar ya., hamurı oklaanan açarlar. Kevgirnen sacın üstüne yayarlar. Bişdee kimi gurudur ocakta saklarlar. Aylarnan yinir Yuka yuka olur.

SPİKER:

— Ha, yufka ekmek!

2. ÇOCUK:

— He… Bazlaması da eyle güzel olur ki ...

SPİKER:

— O nasıl şey?

3. ÇOCUK:

Bilmeymisin ammi, ötee ekmeklerden biraz daa güçük açarlar. İçine pendir, bahdeniz gorlar, sıcak sıcak eyle güzel yenir ki...

2. ÇOCUK:

— Bi de gatmer var. Ekmek yapılırken ederler. Sen onuda bilmezsin, sormadan biz söylüyek. Yağlı, şekerli, fısdıklı ekmek

SPİKER:

— Sayın dinleyicilerim, görüyorsunuz bu küçükler Gaziantep’in âdetlerini dile getiriyorlar... Köprü idi konumuz nerelere ulaştık. Ama şu hapis olma hikayesinin sonunu sizler de benim kadar merak ediyorsunuzdur anlatında dinleyelim bakalım.

1. ÇOCUK:

— Ev ekmeeni maşrabadaki suynan suladım. Pendir çıkardım, Biraz ğabak reçeli vardı ondan çıkardım Bekmez, eşgili, hayir... Sufrey düzdüm yani ….? …..? göre anam babam beni hapsediyler. Tehoo... bense gendime ziyafet çekiym. Aşanı babam geldeekimi sormuş, ne vakden belli yatiy, diye. Anam da öleneen belli demiş de eyle çıkmama gayil olmuş. O d uya girdeemde babam heç yüzüme bakmeydi yüzü beş giriş sallanıydi. Ben de köşeme pişik kimi büzülüp oturdum. Heç bi şey demedi.

SPİKER:

— Peki küçük bey babanız bu kadar sert tabiatlı imiş. Neden sonra da hapse giriyorsun? Halbuki bu hapis senin için ders olmalıydı. Bir daha yüzmeye gitmemeliydin

1. ÇOCUK:

— Ammi bizim o gader çeletleemiz yok usdamıza arakıllı gider çalışırık. Ama çimme kimi bi iki isteemiz var, bizi annameyler. Zaten bundan sonaki hapislerimiz yüzmeden heç olmadı yorum, tedbir üstüne tedbir alıydık, daha da mı olsun. Amma birazda bizde çeletlik var zaar… Haralda irahat durameyk. Suçumuz belli oldu mu Memik gir içeri... Bazan da bi daha olur, bu sefer haggaten suçsuzum. Amma adımız çıkmış bi kelle Memik gene gir içeri...

SPİKER:

— Peki uslu uslu çık denene kadar oturuyormusunuz hep hapiste... Yoksa kaçma için teşebbüsleriniz de var mı?

1. ÇOCUK:

— İii O ader gözü küllümüyük kine. Binaal Halil’i döven bi olanın çatal lasdiknen gafasını yarmışdım. Babam bizi bodruma hapsedip geddi. Bi ara Anamın taanın yanında iş yapdını fargettim. Hemen Halil’e:

— Bak ağoş, dedim, bu iş beyle yerimeyci. Aha, burda ispirtonan kirbit var, ge dökek gapıy yakak. Ondan soona gurtuluruk bu bedaat yerden. Aslında angeslek söyleym haa. Neen, yapabilirmiyik kine? Baban ne güne duruy. Amma anam sah belledi.

— “De yeter galdığınız, bi da beyle ona buna sataşıp bökelik etmen”, dedi bizi çıkardı da arısili işimizin başına döndük.

SPİKER:

— Görüyorsunuz bu tatlı güney şehrimizin sakinlerinden üç küçük yavrumuzu dinledik. Samimi olarak bize çok heyecanlı yaşantılarını anlattılar. Üçü de terbiyeli, başta da dediğim temiz giyimli çocuklar. Yanlarına varıp ta samimi bir sohbetten sonra gördük ki, Türk halkının ananevi kültürüne iyice vakıf olmuş zihinlerinden zekâ fışkıran birer karaktere de sahipler. Onlara teşekkür edelim ve şu anda üçünün de hülyalı bakışlarla seyre daldıkları sudan daha fazla uzakta kalmalarına bir son verelim. Sizi bilmem ama ben onların bu yüzme badiresinden de rahatlıkla sıyrılabileceklerine, yine bir punduna getirip dayaktan ve hapisten kurtulabileceklerine inanıyorum.

- Haydi güle güle küçükler

(Allaha ısmarladık sesleri)

ARA MÜZİĞİ

3. KISIM

SPİKER:

— Evet sayın dinleyicilerim. Şu anda köprünün üzerindeyim. Çevremde gidenler, gelenler, dikkatle köprünün yapılış tarzını inceliyen meraklılar köprü korkuluğuna dayanarak dalgın dalgın suyu seyreden çocuklar, sohbet ederek kol kola yürüyen gençleri görmekteyim.

(Bir sonraki sayıdan devam edecek)